Çözüm Sürecinin Muhasebesi ve 17 Aralık Operasyonu

Türkiye'de 2013 yılında yaşanan gelişmeleri sıraladığımızda, uzun bir listeyle karşılaşırız. Lakin listenin kabarıklığına rağmen 2013'ün en önemli gündem maddesini, Kürt Sorunu'nun barışçıl ve siyasal yollarla çözülmesini hedefleyen Çözüm Süreci'nin oluşturduğu aşikardır. Meselenin sivil inisiyatifle çözülmesini amaçlayan ilk hamle olmasa da, dört unsuru bir araya getirmesi, Çözüm Süreci'ni diğer girişimlerden farklı kılıp başarıya ulaşma potansiyelini artırıyor.

Devamı
Çözüm Sürecinin Muhasebesi ve 17 Aralık Operasyonu
Çözüm Sürecinin Muhasebesi

Çözüm Sürecinin Muhasebesi

Uzun yıllar sonra ilk kez 2014'te farklı bir Nevruz'a şahitlik ettik. 2013 Nevruz'u Kürt meselesinde yol ayrımını açık bir şekilde ortaya koymuştu. Kürt meselesi asra yaklaşan arka planının yanında, yakın tarihimizde Kemalizm(ler)in var ettiği ve sürdürdüğü bir sorundu. Bu durum özellikle 1980'lerden 2000'lerin ortasına kadar Kürt meselesinde her açıdan statükonun yerleşmesini sağladı. Sorun neredeyse dokunulmaz haline geldi. Siyaseten müdahale etmenin toplumsal maliyeti yükseldikçe ortaya farklı ‘Kürt meselesi dünyaları' çıktı. PKK, sol-liberal ve Alevi elitler üzerinden ana ekseni Kemalizm mukallitliği olan bir Kürt meselesi dünyası inşa ederken; vesayet rejimi Kürt meselesi üzerinden hem Türk sorununa yatırım yaptı hem de ömrünü neredeyse yirmi yıl uzatmış oldu. Türk ve Kürt Kemalizm'ine oldukça konforlu bir dünya sunan kısır döngüye dur denileceğinin ilk işareti 2009'da Açılım süreciyle geldi. 2009 Açılım sürecinin başardığı en önemli şey Kürt meselesi ile siyasetin ve toplumun açık bir şekilde yüzleşmesini sağlamak oldu.

Devamı

Kürt siyasi hareketinin normalleşme barometrelerinden birisi de artık uzun yıllardır var olan günlük gazeteleridir. Türkiye'de en fazla gadre ve zulme uğramış olan bu gelenekteki gazetelerin, yaşadıklarının yanında, bugünlerde basının %70'ini aşan tirajını ellerinde bulunduranların ‘ifade özgürlüğü' sızlanmalarını şımarıklıktan başka hiçbir şeyle telif etmek mümkün olmaz. Hal bu iken mezkur geleneğe ait gazetelerin, yaşadığı acılar ve zulümler içerisinde olgunlaşması ve normalleşmesini beklemek de hakkımız. Kürt ulusalcı medyası derin bir anakronizm içerisinde. Diyarbakır'dan ziyade Kandil okuyucusuna hitap ediyor. 1992'de hayatta kalan çalışanları ve yazarlarıyla çıkmaya gayret eden Özgür Gündem'in genel havası, içeriği ve perspektifi büyük ölçüde bugün de devam ediyor. Bugün 1992'de hayal bile edilemeyen bir Türkiye var. ‘Bu Türkiye'nin elbette kat etmesi gereken daha çok yol var. Lakin 1992'nin çok uzağında olduğu da apaçık bir hakikat. Bu hakikatle yüzleşmenin aracı olmaya BDP talip olduğu oranda, kurucu siyasi bir aktöre dönüşme şansına sahip olacak. Aksi takdirde, medyaları gibi, 2014 senesinde, 1992'ye ait gazeteleri neredeyse tıpkı basım yapmaya devam edecekler.

SETA Siyaset Araştırmaları Direktörü Hatem Ete, 16 Kasım'da Diyarbakır'da ortaya çıkan olumlu havanın Çözüm Süreci'ne etkisinin olumlu olacağını belirtti.

SETA Ankara Siyaset Araştırmaları Direktörü Hatem Ete, son iki yılda 7 Şubat ve 17 Aralık krizlerinin çıkartıldığını belirterek, krizin çıkartanların, krizin çözüm verebilmesi için Çözüm Süreci'nin sabote edilmesi gerekliliğine inandıklarını belirtti.

SETA Ankara Siyaset Direktörü Hatem Ete, Gülen'in Kürt Meselesi'ne yönelik kamuya açık ve kendi cemaati içerisinde olmak üzere ikili bir söylemi olduğuna dikkat çekti.

Çözüm Sürecinin İmkân ve Sınırları

Çözüm sürecinin pozitif ve negatif gündemleri eşzamanlı olarak içermesi, Türkiye'nin siyasi takviminden kaynaklanıyor.

Devamı
Çözüm Sürecinin İmkà n ve Sınırları
İktidarın Açmazı

İktidarın Açmazı

2007 seçimleri, 2010 referandumu ve 2011 seçimlerinden güçlenerek çıkan AK Parti, bu destek sayesinde sivil-asker ilişkilerinin mahiyetini değiştirdi ve Çözüm sürecini başlatabildi.

Devamı

BDP-PKK çizgisi, çözüm sürecinde nihai hedefe ulaşma konusunda Türkiye'nin geriye kalan bütün unsurlarıyla ayrışma yerine anlaşmaya gayret etmeli.

İronik bir şekilde, PKK'nın siyasallaşmasından korkan ulusalcı damar kadar ‘siyasallaşmaktan' korktuğuna şahitlik ediyoruz.

Erdoğan ve AK Parti, Türkiye'nin ve çözüm sürecinin sırat köprüsünden geçirildiği bir yılın geride kaldığı düşüncesiyle süreci hızlandıracak yeni bir aşamaya hazırlık yapıyor.

SETA Siyaset Araştırmaları Direktörü Hatem Ete, çözüm sürecinin siyasetinin belkemiğinde yer alan bir mesele olduğu için Türkiye'nin siyasi takviminden ilk olarak etkilendiğinin altını çizdi.

Lice üzerinden gündem bulan bütün gelişmeler, eninde sonunda gelip, silahlı unsurların Türkiye'deki mevcudiyetine dayanıyor.

Türkiye'nin son bir yıllık siyasi takvimi, toplumun ve aktörlerin çözüm sürecine sadakatini artırsa da, sürecin somut ve hızlı adımlarla ilerlemesini engelledi.

SETA Siyaset Araştırmaları Direktörü Hatem Ete, Çözüm Süreci'nin ilerlemesini sağlayan iki önemli aktörünün toplumsal destek ve siyasi irade olduğunu belirterek, meselenin yasal güvenceye kavuşmuş olmasını eleştirmektense, içeriğinin nasıl doldurulacağıyla ilgilenilmesi gerektiğine dikkat çekti.

Taha Özhan, Çözüm Süreci Yasa Tasarısı'na ilişkin olarak, “normal şartlar altında, makul bir devlet aklının çalıştığı bir yerde bu pakete ihtiyaç duyulmaz” değerlendirmesinde bulundu.

Hükümet çözüm sürecine yasal zemini sağladı. Getirilen yasal düzenlemenin içeriğinden ziyade niçin getirildiği daha önemli bir meseledir. Evet, niçin böylesi bir sigorta poliçesine ihtiyaç duyuldu?

Kemalist ulus-inşa projesinin mağduru olmuş iki büyük toplumsal aktörün -Kürtler ve dindarlar- ittifakı, eski Türkiye'nin çöküşünü de yeni Türkiye'nin kuruluşunu da hızlandıracaktır.

SETA Siyaset Araştırmaları Direktörü Hatem Ete, Irak'taki gelişmelerin Kürt meselesine ilişkin yönünün bilinçli bir şekilde köpürtüldüğünü belirtti.

Kürt hareketi, aynı anda hem sol-sosyalist kesimlere hem de dindar-muhafazakâr kesimlere yönelmeye çalışmakla, her iki tarafı da ikna etmekte zorlanacağı zor –neredeyse imkânsız- bir hedefe yöneliyor.

Erdoğan kampanyası boyunca hangi konuda ne düşündüğünü, neyi, nasıl yapacağını açık bir biçimde ortaya koymayı başardı. Bu, siyaseten Erdoğan'ı güçlü kıldığı gibi, seçmeni de karar verme açısından oldukça rahatlatan bir durum.