Trump Türkiye’yi Nasıl Etkiler?

Türkiye'nin son dönemdeki çabasının bağımlılıkları aşma girişimi olduğunu defalarca ifade etmeye gayret ettim. Yeni dönemde bu çabanın ne denli değerli olduğunu hep birlikte göreceğiz.

Devamı
Trump Türkiye yi Nasıl Etkiler
Suriye de Üç Farklı Senaryo

Suriye’de Üç Farklı Senaryo

Türkiye'nin tercihini belirleyecek olan şey Suriye'nin toprak bütünlüğü olacaktır. Esedsiz ve tek parça bir Suriye en iyi sonuçtur.

Devamı

Bu çalışma göreve gelecek Trump yönetiminin birtakım uluslararası konulara dair muhtemel politika gündemi ve yol gösterici ilkeleri hakkında bir perspektif sunmaktadır.

Birkaç yıldır ülkemiz tarihin akışının hızlandığı bir dönemden geçiyor. Bir yıla o kadar çok şey sığıyor ki geriye baktığınızda yaşananları ihata etmekte zorluk çekiyorsunuz.

Müesses nizama eleştiriyle gelen Trump, seçim döneminde söyledikleri ile kurduğu kabinenin yaklaşımlarını uzlaştıracak bir yolda yürüyecek.

2013’ün yaz aylarından itibaren farklı cephelerden gelen tehditlerle yüzleşmek durumunda kalan Türkiye ekonomisi, tüm olumsuzluklara rağmen büyümesini devam ettirerek ayakta kalmayı başardı.

Trump’ın Tercihi: Rusya mı Çin mi?

Pekin, Trump'ın ekonomiyi stratejik müdahale amaçlı kullanma ihtimalinden ziyadesiyle çekiniyor. İşi baştan sıkı tutmak için medya üzerinden sert uyarılarda bulunuyor.

Devamı
Trump ın Tercihi Rusya mı Çin mi
Ne Yaparsanız Yapın Cumhurbaşkanlığı Sistemi Gelecek

Ne Yaparsanız Yapın Cumhurbaşkanlığı Sistemi Gelecek

Referandum sürecinin kolay geçmeyeceğini artık hepimiz biliyoruz. Şer odakları kirli araçlar kullanarak Türkiye'nin atacağı bu tarihi adıma engel olmaya çalışıyorlar, çalışmaya da devam edecekler.

Devamı

Türkiye bir anlamda değişecek ilişki tarzının öncüsü durumunda. Ayrıca, Suriye'de ateşkes ve Astana Süreci'nin Batılı ülkeleri dışarıda bırakmasının rahatsızlığını sorularda hissettim.

Şu an dünyanın tek süper gücü sistemden uzak. Bazı bölgelerde kurduğu güvenlik şemsiyesini geri çekti. Bölgeler iç gerginliğe savruldu. Fakat uluslararası sistem hala tek kutuplu olduğundan bölgelerde doğacak çatışmalar bile bölgesel kalacaktır.

Obama, Rusya'nın sürekli önünü açmıştı. Geçen hafta 35 Rus diplomatı Amerika'dan sınır dışı etme kararı aldı. Soğuk Savaş'ta bile eşine az rastlanır bir sertliktir bu.

Ekonomik açıdan bakıldığında Rusya ile hızla ilerlemesi beklenen yakınlaşma sürecinde ‒2016 yılının ilk altı ayında 8,5 milyar dolar seviyesine düşen‒ ticaret hacminin geçtiğimiz yıllarda oturduğu yıllık 30 milyar dolar seviyesi üzerine çıkarılması ve uzun vadede 100 milyar dolar hedefinin kovalanması gündemde.

Hani bir zamanlar Türkiye'nin DEAŞ'a yardım ettiği yalanını savuruyorlardı. Türkiye'nin DEAŞ'a TIR'larla silah gönderdiğini iddia ediyorlardı. Şimdi de DEAŞ'çı oldular.

Malum Kılıçdaroğlu başarısız bir muhalefet lideri olmadan önce başarısız bir bürokrattı. Ancak ben başarısızlığın Kemal Bey'in kaderi olduğunu düşünmüyorum.

15 Temmuz darbe girişimi Türkiye’nin sivil-asker ilişkileri başta olmak üzere, güvenlik bürokrasisi ile ordunun stratejik kapasitesine dair bütüncül dönüşüm ihtiyacını en çarpıcı haliyle yeniden gündeme getirdi. Darbe teşebbüsü yaşanmamış olsa bile Türkiye’de güvenlik sektörü ile güvenlik ve savunma anlayışında köklü bir dönüşüm gerekliydi. Bu dönüşüm ihtiyacı Cumhuriyet tarihinin belki de hiçbir döneminde olmadığı kadar aciliyet kesbediyordu.

Tarih boyunca birçok örneğine rastlamak mümkün olsa da bu tür eylemler sistematik şekilde İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra niceliksel olarak yükselişe geçmiş, niteliksel olarak da askeri yöntemden hızla terör örgütlerinin kullandığı asimetrik savaşın sürekli bir yöntemine dönüştürülmüştür.

Siyasi kutuplaşma ile söylemsel marjinalizasyonun toplumda bulduğu karşılık, absürt adayların ön seçimleri kaybetmesi veya seçimleri orta yolcu isimlerin kazanması ile ortadan kaybolacak gibi değil. Bu ayrımcı, izolasyonist ve arogan siyasi söylemin popülist politikacıların aracı olması aslında ABD’nin gerilemesi tartışmalarını bambaşka bir yörüngeye çekmiş durumda.

15 Temmuz akşamı darbe girişimi ile ilgili haberi aldığımız ana kadar Milli Eğitim Bakanlığının en önemli gündemi bölgedeki eğitim ve çocukların eğitime erişimi konusuydu. Haberi aldığımız anda toplantı sonlandırıldı ve otellerimize geçtik. Ertesi gün planlanan toplantı da iptal edildi. Doğal olarak 15 Temmuz gecesinden bu yana Bakanlığın ana gündemi darbe girişimi ve örgütün eğitimdeki yapılanması ile hesaplaşma oldu.

Göreve geldikten sonraki ilk söyleşisini Kriter’e veren Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Başkanı Murat Çetinkaya, merkez bankacılığı tartışmaları, TCMB’nin para politikası, 15 Temmuz ve ekonomi yönetimiyle ilgili önemli açıklamalarda bulundu. Çetinkaya, Kriter Genel Yayın Yönetmeni Fahrettin Altun’un sorularını yanıtladı.

AB’nin Türkiye ile ilgili politikasını “Dostunu yakın tut ama düşmanını daha yakın tut” politikası olarak nitelendirmek mümkündür. Diğer taraftan Türkiye haklı olarak yıllar boyunca derinleşmiş olan ekonomik ve teknolojik bağımlılıklardan dolayı AB ile köprüleri atmamaya özen gösteriyor. Böylece ortaya sürekli krizler ve iniş çıkışlarla malul tuhaf bir ilişki biçimi çıkıyor.

PISA, bizim sistemimizde dominant olan “bilip bilmemek” mevzuuna tam entegre değil. Evet elbette bilgiye sahip olmak mühim ancak asıl mesele, bilgiyi uygulayabilmek, bilgiden çıktılar üretebilmek…