Küresel Siyasetin Fay Hatları

Ekonomik ve askerî göstergeler 2000’li yıllardan itibaren, ABD’nin on yıllara, Batı’nın ise yüzyıllara uzanan üstünlüğüne karşı ciddi bir meydan okumanın Uzak Doğu’dan geldiğini gösteriyordu.

Devamı
Küresel Siyasetin Fay Hatları
Erdoğan ın Uyarıları ve Avrupa nın Rolü

Erdoğan’ın Uyarıları ve Avrupa’nın Rolü

Türkiye kendisine yönelik "finansal atakla" mücadeleye devam ediyor.

Devamı

TRUMP sadece Türkiye'ye saldırmıyor. Herkese saldırıyor. Bu nedenle ilk akla gelen mücadele yöntemlerinden birisi Trump'a karşı ittifaklar kurulması ihtimali. Ancak bu maalesef gerçekçi bir beklenti değil..

Trump'ın ekonomik bencillik politikası sadece ABD'yi nobran ve yalnız bir süper güç konumuna düşürmüyor. Aynı zamanda dünyanın önde gelen ekonomilerini bir araya gelerek dayanışma içine girmeye itiyor.

Türkiye'nin yakın gelecek siyasetini etkileyip belirleyecek üç önemli konu..

Görevinin ikinci yılında olan ABD Başkanı Donald Trump, uyguladığı dış politika ve ticaret yaklaşımlarıyla ülkesini uluslararası arenada giderek yalnızlaştırıyor.

Sorun Papaz Değil, Güçlü Türkiye

Döviz kurunda yaşanılan bu denli yükselişlerin ve dalgalanmaların Türkiye'nin ekonomik dinamikleri ile açıklanamayacağı ve bir saldırının olduğu konusunda hemen hemen tüm ekonomistler ve finans uzmanları hem fikir.

Devamı
Sorun Papaz Değil Güçlü Türkiye
Azdan Az Gider Çoktan Çok

Azdan Az Gider Çoktan Çok

Amerika'nın kendi kurduğu liberal düzen gayet başarıyla işlerken ve Amerika'yı beklentilerin aksine on yıllardır uluslararası sistemin en tepesinde tutarken, Amerika birdenbire bundan sıkıldı. Çok daha fazlasını istedi.

Devamı

ABD düzeni yıkarken çok tehlikeli bir kapıyı açıyor. Ekonomiyi birinci öncelikli güvenlik konusu haline getiriyor. Fon yöneticilerinin, spekülatörlerin ekonomik normların dışına çıkan anarşist dünyasını meşrulaştırıyor. Bu yeni dönemde Avrupa ile Türkiye'nin birbirlerine daha çok ihtiyacı olacak.

Bush'un 1991'de ilan ettiği yeni dünya düzenine bugün ABD kendi eliyle son veriyor.

SETA Washington D.C. Araştırma Direktörü Kılıç Buğra Kanat: Donald Trump bütün müttefiklerine savaş açtı. Trump yönetimi kendi kurduğu sistemi yıkmaya çalışıyor gibi. Türkiye krizinde ABD’nin imajı da büyük yara aldı

Amerika iki dönemdir uluslararası sistemde istikrarı korumak gibi bir siyasetle ilgilenmiyor. Kendisinin merkezinde bulunduğu uluslararası düzeni korumak bir kenara onun yıkılması için uğraşıyor bile denebilir.

Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Dışarıdan dövizle aldığımız her ürünün daha iyisini üretip dışarı satacağız. Amerika'nın elektronik ürünlerine biz boykot uygulayacağız." dedi.

Ekonomik büyümeyi önceleyen Amerika uluslararası sistemin istikrarı ve güvenliğini göz ardı ediyor. Kendini kara geçirmek için aynı anda birçok aktörle ekonomik rekabete girmekten ve onları tehdit etmekten çekinmiyor..

Türkiye'ye yönelik yaptırımların ve gösterilen tutumun kabul edilemez olduğuna dikkati çeken Duran, 'Meselenin bir rahip Brunson meselesi olmadığı ortadadır. Türkiye'nin kendi menfaatlerini gözeten bir yaklaşımı göstermiş olmasının ABD tarafından hoşlanılmadığını görüyoruz...'

Döviz piyasasında son iki haftadır anormal bir hareketlilik var. Bu hareketliliğin temel nedeni ABD ile yaşanan son gelişmelerdir.

2010 yılının haziran ayında Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi İran’a karşı çok ağır yaptırımlar içeren 1929 sayılı kararı aldığında ABD, Avrupa, Rusya ve Çin bu yaptırımlar konusunda hemfikirdi.

Türk-Amerikan ilişkilerinde yaşanan gerilimi, aktör merkezli tek bir nedene indirgemek yerine ilişkilerin karşılıklı dış politika tercihlerinin yapısal sonuçları olduğunu bilerek hareket etmek daha doğru bir yaklaşım olur.

SETA Dış Politika Araştırmaları Direktörü Muhittin Ataman ABD’de resmen yürürlüğe giren İran’a yaptırım kararları hakkında değerlendirmede bulundu.

Bütün devletler, uluslararası sistemin gerek ekonomik gerekse askerî açıdan en güçlü ülkesinin kullandığı tehdit dili, imzaladığı anlaşmaları yok sayması ve yaptırım uygulayarak bütün ülkeleri dize getirmeyi hedefleyen politikası karşısında kendi güvenliklerini ve ekonomik çıkarlarını risk altında görüyorlar.

Mesut Özil'e yönelik eleştirilerle, göçmenlerin, Alman ana akımı tarafından belirlenen bazı 'kırmızı çizgileri aşamayacakları' ve bu noktada uyumlu olmalarının beklendiği mesajı verilmek istenmiştir.