Türkiye, uluslararası sistemin gidişatına dair söyleyecekleri olan ve bu fikirleri kamusal ortamlarda ifade etmekten çekinmeyecek bir lider profiline de sahiptir. Birçok uluslararası aktörün içe kapanma eğiliminde olduğu bir dönemde Türkiye'nin yapıcı eleştirileri ve krizleri çözmeye dair girişimci ve insani diplomasi yaklaşımı zamanla hak ettiği konuma gelecektir.
Devamı
Washington'da Ankara'ya karşı eski yoğun gerilim havası yok. Afganistan müzakereleri ve Ankara'nın Mısır ve BAE ile normalleşme adımları havayı bir miktar değiştirmiş. Ancak yeni işbirliği hamleleri üretilmedikçe Erdoğan'ın değindiği durgunluk ve çözümsüzlük hali devam edecek gibi görünüyor.
Devamı
Erdoğan’ın inisiyatif alması ve küresel düzene yaptığı eleştiri/öneriler liderlik algısını pekiştiriyor. 'Daha adil dünya' vurgusu tüm insanlığa yönelik bir çağrı. Çıkarların kaotik dünyasında değerlere yaptığı referansla bunu sıklıkla gösteriyor.
Insight Turkey’in bu yaz sayısı, Orta Doğu’daki son gelişmeleri ve sorunları ele alarak, özellikle Filistin-İsrail çıkmazı, İran seçimleri, Türkiye’nin dış politikası ve bölgede artan etkisini vurgulamayı amaçlamaktadır.
Dünya, yeni meydan okumalarla birlikte güvenlik risklerinin de arttığı bir döneme sürükleniyor. Güvensizleşen Dünyada Türkiye’nin Güvenlik Politikası Nasıl Olmalı?
Anlaşılan o ki ABD-Çin gerginliği uluslararası sistemdeki güç rekabetini yeni bir safhaya taşıyacak. Uluslararası sistem değişiyor ve güç geçişi yaşanıyor. Asıl soru ise şu: Bu geçiş büyük bir çatışmayla mı olacak yoksa savaşsız mı? Tarih kanlı örneklerle dolu!
Doğu Akdeniz'de karşılaştığı başarısızlık ve La Farge üzerinden DEAŞ'a desteğinin ifşa olması gibi gelişmeler Fransa için riskli bir dönemi başlatmıştı. AUKUS ile beraber risklerin ve kayıpların arttığı görülmekte.
Devamı
AUKUS güvenlik ortaklığı anlaşması nedir? Anlaşma neden yapılmıştır? Çin bu ortaklığa ne tepki vermiştir? Fransa neden tepki göstermiştir? AUKUS ortaklığı ne tür sonuçlar doğurabilir?
Devamı
ABD'nin Afganistan ve Irak işgallerine sebep olan 11 Eylül saldırıları 'Amerikan hegemonyasının sona ermesinin başlangıcı' olarak görülmüştü. Şimdi Afganistan çekilmesi de '11 Eylül ile başlayan dönemin bitişi' olarak niteleniyor.
Afganistan farklı radikal unsurlara ve terör örgütlerine ev sahipliği yapmaya devam edecek gibi görünmektedir. Sovyet işgalinden bu yana yabancı savaşçıların mekanı olan Afganistan, gelecekte de şiddet kullanan devlet-dışı aktörlerin faaliyet alanı olarak kalacak gibi. Bu gruplar hem Afgan halkına tehdit oluşturacaklar hem de dış aktörlerin ülkeye müdahalesine vesile olacaklardır.
Analizde Suudi Arabistan, BAE ve Katar’ın Afganistan politikaları incelenmektedir. Üç ülkenin farklı yoğunlukta olmakla beraber temkinli pragmatist bir Afganistan siyaseti izlediği görülmektedir
Erdoğan'ın adaleti merkeze alan BM reform önerisi küresel düzenin geleceğini tartışmaya açıyor. Karşıtlık değil adalet çağrısı yapıyor. İnsanlığın yeni bir savaşa sürüklenmemesi için alarm zillerini çalmakla kalmıyor, somut çözüm önerisinde bulunuyor. Erdoğan muhtemelen iki hafta sonra BM'de bu öneriyi dünya liderleriyle paylaşacaktır.
Afganistan'daki hezimet ve kaos görüntülerinden sonra Tayvan, Güney Kore ve Ukrayna'daki müttefiklerinin ABD'ye yönelik güvenleri ciddi şekilde sarsılmış olmalı. Öyle görünüyor ki ABD Afganistan'da sadece askerlerini değil aynı zamanda itibarını da kaybetti.
Son yıllarda Yapay Zeka (YZ), dünyada öncelikli bir konu haline gelmiştir. Dördüncü Sanayi Devrimi olarak kabul edilen YZ; ekonomi, siyaset, savaş, sağlık, ticaret gibi insan yaşamının her alanını dönüştürme potansiyeline sahiptir.
Taliban sözcüleri Türkiye'ye karşı dikkatli dil kullanarak 'yeniden inşa ve yatırımlar' konusunda destek beklediklerini söylediler. Ancak Türk askeri dahil tüm yabancı kuvvetlerin çekilmesinde ısrarcı oldular.
ABD'nin çekilmesiyle Taliban'a 'hem Rusya'yı hem de ABD'yi yendik' propagandası yapma fırsatı verildi. Dahası, bu çekilmenin, radikallere 'seçimle değil ancak savaşarak başarabiliriz' mesajını istemeden de olsa verdiği açık.
Birkaç parçadan oluşan Taliban'ın uyum mesajlarını tutup tutamayacağını ve Afganistan'daki farklı unsurları 'geçiş sürecine' dahil edip etmeyeceğini yakında göreceğiz.
ABD, Afganistan'dan çekilerek Ortadoğu'da yeniden konumlanıyor ve Orta Asya denklemini değiştiriyor. Türkiye, Orta Asya siyasetinde etkili olmak istiyorsa da Afganistan denkleminde olmalı. Kaldı ki, Ankara, bu tür zamanlarda aktif olmanın faydalarını artık biliyor.
Türkiye’nin Afrika politikası bölgenin kalkınmasına, gelişmesine ve bağımsızlığını güçlendirmesine dayanan stratejik bir yaklaşım. Bu öncelikler Afrika’ya yönelik, kıtanın gerçek potansiyelini hiçbir şekilde yansıtmayan negatif algının kırılmasına da yardımcı oluyor.
Konuya rasyonel ve sağduyulu yaklaşmak zorundayız. Sığınmacılara nasıl yaklaştığımız yarının Türkiye'sini belirleyecek. Yabancı karşıtlığı zehrini bu topraklara ekmemek için hep birlikte teyakkuz halinde olmalıyız. Kitlesel linci kışkırtanlar ülkemizin aleyhine çalışan çevrelerdir.
Türkiye'nin Afrika politikası, bölgeye yönelen diğer aktörlerin aksine, ekonomik fırsatları ve maliyet avantajları öncelemek yerine kıtanın kalkınmasını da hedefleyen bir yaklaşımla şekilleniyor.