Türkiye Değil, “Yeni AB” Tartışması...

Merkel ve Schulz, seçim dönemi "popülizmine" yenilerek Türkiye'nin AB üyelik müzakerelerinin "geleceği" tartışmasını başlattılar.

Devamı
Türkiye Değil Yeni AB Tartışması
Alman Dış Politikasında Eksen Kayması

Alman Dış Politikasında Eksen Kayması

Almanya AB içerisindeki konumunu Türkiye ile olan ikili ilişkilerinde bir kaldıraç olarak kullanmaktan çekinmeyen, ticareti bir silah olarak kullanan çok daha agresif bir çizgiye kaymış durumdadır.

Devamı

Erdoğan'ın "köklü değişim" arayışının ilk anlamı kuşkusuz uzun süredir belli görevleri üstlenenlerdeki yorgunluğu atmak ve "bayrak değişimini" sağlamak

Soğuk Savaş'tan bu yana artık geride bırakıldığı düşünülen devletler arası gerginlikler her yeni örnekte kendini hissettiriyor.

Bölgesel ve küresel istikrarsızlıkların birleştiği bir coğrafyada bulunan Türkiye'nin karşılaştığı meydan okumaların daha yaman olduğunu söylemek lazım.

Birleşik Krallık, Türkiye ile olan ilişkilerinde de kendisini bir çok açıdan kıta Avrupası'ndan ayrıştırmayı başarmıştır.

Bünyamin Keskin: Almanya Erdoğan'ı Tehlike Olarak Görüyor

Türkiye Almanya arasında yaşanan krizi SETA Dış Politika Araştırmaları Direktörlüğü’nden Bünyamin Keskin yorumladı.

Devamı
Bünyamin Keskin Almanya Erdoğan'ı Tehlike Olarak Görüyor
AB de Paradigma Değişimi

AB’de Paradigma Değişimi

İçinde çeşitli sorunlar yaşayan ve özellikle üyelerin birbirine yakınsaması hedefine zaman içinde ıraksayan AB, sağlıklı bir yapıya evirilmek için farklı modelleri hesap etmeye başlayacak.

Devamı

Bu analiz AB’deki paradigma değişimi tartışmalarını masaya yatırırken, gelişmelere ağırlıklı olarak ekonomi perspektifinden bakmayı amaçlamaktadır.

Birleşik Krallık'taki erken genel seçimlerde, parlamentoda çoğunluk için gereken 326 milletvekiline hiçbir parti ulaşamadı. Seçim sonrası Avrupa Komisyonu Başkanı Juncker'ın 'Breturn' açıklaması ise Brexit müzakereleri hakkında yeni gündem oluşturdu.

Bugün cılız bir biçimde dillendirilen yeni bir Brexit referandumunun tekrardan gündeme gelmesi hiç de yabana atılabilecek bir ihtimal değildir.

Bu çalışma 8 Haziran 2017 tarihinde Birleşik Krallık’ta gerçekleşecek olan erken genel seçimleri tüm boyutlarıyla analiz etmektedir.

Avrupa ekonomisi yavaş da olsa kendine gelmeye çalışırken, ECB’den gelen açıklamalar da elbette dikkatle izlenmeye devam ediliyor.

Brexit olsa bile, Macron'un cumhurbaşkanı seçilmesiyle AB içinde Almanya- Fransa liderliğinin devam edeceği söylenebilir.

Avrupa'nın en güçlü ekonomisi tabii ki bir ordu kurabilir. Ancak böylesi adımlar atması tüm Avrupa siyasetinin dengelerini alt üst etmek anlamına gelir.

Trump'ın asıl niyetinin daha ziyade İran'ı çevreleme için Araplarla İsrail'i yakınlaştırma olması kuvvetle muhtemel.

Kurz’un ironik ‘anti-establishment söylemi’ ile düzen karşıtlığı imajını parlatmaya çalışması kesinlikle zamansız ve sebepsiz değildir.

Fransa'da cumhurbaşkanlığı seçiminin 23 Nisan'da yapılan ilk turunda beklenildiği gibi hiçbir aday salt çoğunluğu sağlayamadı ve en çok oyu alan Macron ile Le Pen ikinci tura kaldı.

Son dönemde ABD ve Avrupa ülkelerinin tepkisizliğiyle kendisine açtıkları alanda rahat hareket etme imkânı bulan Putin’in yeni Amerikan siyaseti karşısındaki temel ikilemi.

İslamofobi artık retorik düzeyde bir nefret söylemi olma eşiğini çoktan aştı ve Müslümanlara yönelik fiziki saldırılarda kendini gösteren somut bir düşmanlık halini aldı.

Terör bahanesiyle Türkiye dahil sekiz ülkenin havayollarının ABD’ye direkt uçuşlarında elektronik cihaz sınırlaması, ekonomik alanda yeni nesil bir korumacılık uygulamasıdır. Bu karar, serbest rekabeti önlemek için alınmıştır ve Amerikan, Alman, Hollanda, Fransız ve İngiliz havayolu şirketlerine haksız rekabet imkanı sağlayacaktır.