Bölgesel ve Küresel İttifaklar Sisteminde Türkiye’nin Yeri

Ankara, güç politikasının şiddetlendiği bir dönemde Türkiye’nin müttefiklere ihtiyacı olduğunu biliyor. Ancak ittifak bağlarını Türkiye’yi başka ülkelerin nüfuz alanına dâhil etmeyecek şekilde dizayn etmeye çalışıyor. ABD ve Avrupa ile olan ittifakını bu şekilde eşit ortaklar arasındaki bir ilişki şeklinde inşa etmeye çalışırken bir yandan da bu ülkelere olan bağımlılığını azaltacak yeni ortaklıklar arayışı içerisinde.

Devamı
Bölgesel ve Küresel İttifaklar Sisteminde Türkiye nin Yeri
AK Parti Cumhuriyetle Değil Laikçilikle Hesaplaşıyor

AK Parti Cumhuriyetle Değil, Laikçilikle Hesaplaşıyor

Türkiye’de siyasi tartışmalarda çoğu zaman oldukça ironik bir durumla karşılaşıyoruz. Bu durum tam olarak şu: Sürekli bilim ve akla atıfla tartışmalarda pozisyon alanların siyasete bakış açısının bilimsel ve akli olmaktan çok uzak olması.

Devamı

CHP, 37. Olağan Kurultayı geçtiğimiz hafta sonu tamamlandı. Kemal Kılıçdaroğlu, 31 Mart'ın etkisiyle siyasi hayatının belki de en rahat seçimine girdi ve beklendiği gibi 6. kez CHP'nin genel başkanı seçildi. Ancak kurultayda esas dikkat çeken gelişme, genel başkan ve delege seçimlerinden ziyade Kılıçdaroğlu'nun yaptığı konuşmadaki "dostlar" ve "Kürt sorunu" vurgusu oldu.

Türkiye, Yunanistan'ı bırakıp daha büyük ölçekte bir bölgesel oyuncu olduğunu ve küresel aktörlerle etkileşim içerisinde bir bölgesel politika izlediğini gösterdi. Dolayısıyla Yunanistan Türkiye için bir bölgesel rakip olmaktan çıktığını rahatlıkla söyleyebiliriz. Bundan dolayı da Yunanistan sürekli olarak İsrail, Rusya, ABD ve Avrupa Birliği gibi aktörler üzerinden Türkiye'yi sınırlandırmaya çalışmaktadır. Bunun için de özellikle Doğu Akdeniz'de Türkiye'yi dışarıda bırakan projeler geliştirmeye öncülük etmeye başladı.

AK Parti’den ayrılanlar parti kurunca, “demokrasiye katkı”, “çoğulcu siyasal yaşamın gereği”, “geç bile kalmışlardı”, “temsilde adalete katkısı olur” gibi laf kalabalığı ile yeni kurulan partileri davul zurna ile karşılayanlar, Muharrem İnce’nin CHP’den ayrılarak parti kurabileceği gündeme gelince “dönem ayrışma değil, birleşme günüdür” diye feveran etmeye başladılar.

Bölgemizde Türkiye'nin etkisini sınırlandırmak için var gücüyle çabalayanların başında Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) geliyor. Abu Dabi, Kahire'yi Libya'daki iç savaşa sokmak için Türkiye karşıtı bir kampanyanın yürütücüsü. Darbeci Sisi'yi teşvik etmek amacıyla Türkiye karşıtlığı üzerinden bir "pan-Arabist milliyetçilik" üretmeye çalışıyor. "Türk işgali," "Bab-ı Ali ve kolonici dil" ya da "Arap iç işlerine karışmaktan vazgeçme" söylemleri bu çabanın ürünü. Ancak Vatiyye Üssü'ne yapılan son saldırıdan sonra BAE'nin yıkıcı faaliyetleri Ankara'da gündemin başköşesine oturdu. Daha önce Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu'nun BAE'ye yaptığı uyarıyı geçtiğimiz günlerde Savunma Bakanı Akar'ın ifadeleriyle yeni bir aşamaya geçti: "Doğru zaman ve doğru yerde hesabını soracağız."

Hilafet ve Atatürk Tartışmalarına Nasıl Bakmalıyız?

Uzun yıllardan sonra Ayasofya'da ilk Cuma ve bayram namazlarının kılınmasının büyük sevinci içerisindeyiz. Bu sevince ne yazık ki polemiklerin eşlik etmesi Türkiye siyaseti için hiç şaşırtıcı değil. "Hilafet kurumu geri getirilecek" ve "Atatürk'e lanet edildi" iddiaları üzerinden bir bardak suda fırtına kopartıldı. Siyasi spektrumun uçlarındaki çevrelerin radikal siyasi hayallerini biliyoruz. Kimileri hala sosyalizmin iktidara geleceğini tahayyül eder, kimileri de hilafet kurumunun geri dönmesinin Müslümanlar için çözüm olacağını savunur. Ancak iktidar cenahında en üst düzeyde yalanlanan bu iddiaların muhalefetin ana siyasi aktörlerini bu kadar meşgul etmesi normal değildi. Temel saik Ayasofya'nın yeniden camiye çevrilmesinin oluşturduğu atmosferin başka bir ortak değerimiz olan Cumhuriyetimizin kurucusu Atatürk'ün sahiplenilmesiyle bastırılma çabasıydı. Eğer son aylarda Batı medyasında köpürtülen ve hedefi Türkiye'yi sınırlandırmak olan "sultan, halife Erdoğan" kampanyası ile "dost ittifakı" kurulmadıysa.

Devamı
Hilafet ve Atatürk Tartışmalarına Nasıl Bakmalıyız
Libya Krizinde Diplomatik Hareketlilik ve Muhtemel Senaryolar

Libya Krizinde Diplomatik Hareketlilik ve Muhtemel Senaryolar

Libya krizinde etkili olan aktörler arasında, Kovid-19 salgınının etkisine rağmen daha önce hiç olmadığı kadar yoğun ikili ve çok taraflı diplomatik görüşmeler yaşanıyor.

Devamı

Türkiye, Osmanlı’nın son dönemi ve Cumhuriyetin şimdiye kadar olan dönemindeki orta büyüklükte devlet rolüyle yetinmek istemiyor, her bölgesel güç gibi küresel bir aktör olmak istiyor.

Cumhuriyetimizi 'güçlü bir milli devlet' olarak yeniden konumlandırmak için Ankara, Osmanlı geçmişi ile barışıyor; normalleşiyor. Etrafındaki bölgelerden gelen tarihi ve coğrafi yükün realitesi ile yüzleşiyor. Dışlayıcı etnik-kültürel milliyetçiliğe ya da küreselci-kozmopolit fırtınalara savrulmadan milli bir duruşu tahkim etmeye çabalıyor.

SETA Dış Politika Araştırmaları Direktörü Muhittin Ataman, Azerbaycan’ın Ermenistan tarafından işgal edilmiş olan Dağlık Karabağ sorununun çözümü için kurulan Minsk grubu üzerine değerlendirmelerde bulundu.

SETA Strateji Araştırmaları Direktörü Hasan Basri Yalçın, Mısır’ın Libya’ya askeri müdahale ile ilgili aldığı tezkere kararına ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

Bella Hadid'in sosyal medyada paylaştığı babasının “Filistin” yazan pasaportunun sansüre uğratılarak kaldırılması sosyal medya şirketlerine yön veren ideolojik yaklaşımın görünenin aksine çok daha geniş bir düzlemde uygulamada olduğuna işaret ediyor.

Burada sorulması gereken soru şu: Ayasofya'nın cami olarak kullanılmaya başlanması kararı iktidarı kaybetme korkusunun mu yoksa iktidar olmanın verdiği öz güveninin bir sonucu mudur?

'Ayasofya'nın dirilişi' bu saatten sonra Türkiye'nin uluslararası sistemde etkili aktör olma hamlelerini sembolize eden bir gerçekliktir.

Merkel'in olumlu girişimi tüm AB başkentlerinde desteklenmeli. Doğu Akdeniz'deki gerilime kısa bir mola verildi.

Türkiye’nin dış politikada seçmiş olduğu bağımsız ve kendi halkının çıkarını önceleyen yol bazı küresel ve bölgesel aktörlerle kendisini karşı karşıya getiriyor.

Libya krizinde kritik Sirte-Cufra cephesi için iki tarafta da hazırlıklar devam ediyor. Vatiye Hava Üssü'nün muhtemelen BAE uçakları tarafından vurulması ile tarafların kararlılığı bir kez daha görüldü. Ankara bu tür bir saldırının tekrarlanmaması için önlemlerini alırken, dün Libya ve Malta içişleri bakanları Milli Savunma Bakanı Akar ile görüştüler. Cumhurbaşkanı Erdoğan geçtiğimiz günlerde BM'nin desteği ile Libya'da "yeni bir anlaşma" yapılacağını söylemişti. Bu anlaşmanın ne olduğu hayli merak konusu. Trablus, 2015 şartlarına dönmek için Sirte ve Cufra'yı almak istiyor. Bingazi tarafı ise bunun petrol bölgelerinin kontrolünü ve Hafter'in tüm desteğini kaybetmesi anlamına geleceğini iyi biliyor. Türkiye ve Rusya dahil etkili güçlerin diplomatik çabaları Sirte-Cufra çatışmasını engeller mi? Petrol gelirinin dağılımı üzerine anlaşılırsa, Sirte batıya, Cufra doğuya bırakılarak bir pazarlık yapılır mı? Yakında göreceğiz.

Türk dış politikasında 2006-2007 sonrasında yaşanmakta olan dönüşüm, 15 Temmuz darbe girişimi ile birlikte ivme kazanmıştır. Dönüşümün temel hedefleri ve istikameti değişmemiştir.

Son bir kaç yıldır Türkiye'nin dış politikadaki temel eğilimlerinden birisi hem ABD ve Avrupa hem de Rusya ile ilişkisini ideolojik çerçeveden çıkarıp daha rasyonel bir düzleme oturtma çabasıdır.