Libya’da askeri zeminden siyasi arenaya kayan son dönem gelişmeleri farklı dinamikleri hareketlendirdi.
Devamı
Kitle iletişim araçları tarihin her döneminde "gündem oluşturma" (agenda setting) açısından önemli bir etkiye sahip olmuştur. İktidar ya da muhalefetin bütün bileşenleri bu anlamda ya medyayı kontrol etmek istemişler ya da medya sahipleri ile iyi ilişkiler geliştirmişlerdir. Geleneksel medyanın tek yönlü bilgi akışı ve içeriğin filtrelenmesi sürecindeki formel bürokrasi bu anlamda iktidarı kullanmak isteyen aktörlerin işlerini de kolaylaştırmıştır. Nitekim medyaya sahip olan aktörler içeriği diledikleri biçimde üretmekte ve kendi pozisyonlarının savunuculuğunu sahip olduğu araçlar ile tahkim etmektedirler.
Devamı
SETA Güvenlik Araştırmaları Direktörü Murat Yeşiltaş, Doğu Akdeniz’deki son gelişmeleri değerlendirdi.
ABD seçimlerinin sonucu ne olursa olsun Arap rejimleri İsrail ile yakınlaşmadan beklediklerini alamayacaklar. İsrail kazanacak, onlar her halükârda kaybedecekler.
Dünya tarihi son derece hızlı akmaya başladı. Eski alışkanlıklarla düşünmek büyük hatalara veya kaçan fırsatlara neden olabilir. 19. Yüzyılda temelleri atılmış bir dünya düzeni üzerinden düşünmek yeterli değil.
Türkiye’in bir imparatorluk arayışı içinde olduğuna dair ithamları ilk defa işitmiyoruz. Avrupalılar bu ihtimalden yine endişe duyuyormuş. Bu ithama bir tek biz maruz kalıyoruz da nedense sömürgeciliğin alasını yapmış ve hala da imparatorluklarını kurmaya ve korumaya çalışanlar maruz kalmıyor.
ABD, tarihi önemde bir başkanlık seçimine gidiyor 3 Kasım'a altı hafta kala farklı sansasyonel iddia ve polemikler öne çıkıyor. Başkan Trump'ın Koronavirüs'ün bulaşıcılığı ve maske hakkında söylediklerinden askerlerle ilgili sözlerine ve taciz iddialarına kadar çok şey tartışılıyor. Anketler salıncak eyaletlerde dahi Biden'ı önde gösterse bile Trump arayı kapatıyor.
Devamı
Gelecek hafta yapılacak AB zirvesinde önemli gündem konularından biri Doğu Akdeniz ve Türkiye olacak. 24-25 Eylül’de Brüksel’de yapılacak devlet ve hükûmet başkanları zirvesi öncesinde 21 Eylül’de aynı şehirde AB Dışişleri Bakanları Konseyi toplanacak. Bu toplantılardan, Doğu Akdeniz politikası nedeniyle Türkiye’ye ağır yaptırım kararları çıkması için çalışan çevrelerin kulis faaliyetleri sürüyor.
Devamı
Ulusalcılık ve devletçilik gibi ilkelerin bastırılması doğal olarak Atatürkçülüğün de devre dışı bırakılması sonucunu getiriyor. CHP tabii ki Atatürkçülüğü kendi söyleminin bir parçası olarak kullanmaya devam edecektir. Ama bu bir söylemden ibaret kalacaktır.
Bu antlaşmalar da bir barış öngörmemekte, aksine ABD ve İsrail tarafının birlikte hazırladığı tek taraflı bir dayatma sunmaktadır.
Libya krizinde temel konular üzerinde anlaşmazlıklar varlığını korumaya devam ederken 21 Ağustos'ta ilan edilen ateşkesin ardından uluslararası ve yerel aktörlerin müzakereleri hızlanmış durumda.
Kılıçdaroğlu yönetimindeki CHP'nin yerine oturtulmaya çalışılan yeni ideolojik konumlanmasında Atatürkçülerin yeri bulunmamaktadır. Bu CHP'de Atatürk artık yalnızca gerekli görüldüğünde kullanılan bir siyasi refleks ve popülist reaksiyon aparatı halini almıştır.
Bu analiz Türk-Rus enerji ilişkilerine ve özellikle iki ülkenin birlikte üstlendiği en önemli projelerden biri olan TürkAkım’a yönelik ABD'deki farklı aktörlerin duruşuna odaklanmaktadır.
CHP, 'Mustafa Kemal' ve 'Atatürk' ayrımı üzerinden kendi krizini yaşıyor. Gerçek Atatürkçülerin CHP'den tasfiye edildiği konuşuluyor. Atatürkçülüğün ne olduğu parti içi kliklerin bir mücadele unsuru. Bu defa Atatürk'ün partisi CHP tehlikede.
AB’nin Suriye krizi, mülteciler, terör örgütleri ile ilişkileri konuları, son aylarda ise Doğu Akdeniz konusunda takındığı tavır, hakkaniyet, adil paylaşım, demokrasi gibi ilkelerin zaman açısından konjonktürel, mekân açısından da Avrupa ile sınırlı.
Millet İttifakı ve özel olarak da CHP için yeni kurulan partilerin değerli olmasının tek bir sebebi var. O da bu partilerin ve siyasetçilerinin Erdoğan karşısına geçmiş olmaları. Meselenin ironik tarafı, aslında kendilerini bu partiler nezdinde değerli kılan da yine Erdoğan.
Önder Sav, Onur Öymen gibi CHP'nin içinde kariyer derdi kalmayanlardan da güçlü bir açıklama duymadık.
Doğu Akdeniz’deki Türkiye faaliyetlerinden rahatsız olan Macron’un provokatif hamleleri bir bir elinde patlıyor. Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Saadet Oruç, Fransa'nın Türkiye karşıtı tutumuna ilişkin, "Fransa'nın Orta Doğu politikası da Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri, Mısır ve İsrail çizgisinde ilerliyor. Türkiye'yi hedef alan, Türkiye düşmanlığında sınır tanımayan bu cephenin de bir tarafında yine Fransa'yı görüyoruz." ifadelerini kullandı.
Doğu Akdeniz'deki gerginliğin öncekilerden en önemli farkı, daha önce genellikle gerilimin düşürülmesi rolünü üstlenen üçüncü tarafların Yunanistan lehine harekete geçmeleri ve konuyu Türkiye üzerinde bir baskı aracı olarak kullanma istekleridir.
Dost sahibi olmak iyi gibi görünür ama bu ne kadar iyi bir diplomasi yürüttüğünüzün ölçüsü değildir. Çünkü diplomasi gerilimin tersi değildir. İçinde gerilimi de barındıran bir yoldur. Diplomasi kavgaya gürültüye rağmen sizin işinize geliyorsa kıymetlidir. Tek bir tane dostunuz olmayabilir ama siz kazanıyorsanız bir önemi yoktur. Etrafınız dostlarla çevrilidir ama siz kaybediyorsanız bunun da bir anlamı yoktur.
Tablo Macron'un Ortadoğu'dan Avrupa'ya, Afrika'dan NATO'ya kadar birçok alanda sonuçsuz çırpınışlara savrulduğunu gösteriyor. Bunun en tehlikeli boyutu bu bölgelerde oluşturacağı istikrarsızlıktır. Tam da bu yüzden Almanya, İspanya ve İtalya Doğu Akdeniz'de Yunanistan-Fransız ekseninin dengelenmesine yönelik bir tavır içinde. NATO'nun Türkiye ile Yunanistan arasında olası bir çatışmayı engellemek için devreye girmesi ve ABD Afrika Komutanlığının Tunus'ta gerçekleştirdiği askeri faaliyetler de Fransa'nın NATO'yu istikrarsızlaştırıcı hamlelerinden bağımsız okunamaz.