Suriye muhalefetinin en büyük iki destekçisi Suudi Arabistan ile Türkiye olmadan Suriye'deki krizin çözüme kavuşturulma ihtimali oldukça zayıftır. Etkili bir duruş için de Ankara ile Riyad'ın birlikte hareket etmeleri çok önemlidir.
Devamı
İran veya başka bir ülke, nükleer silahlar veya başka bir konu, daha geniş bir perspektifle ele alınmadığı sürece, bugün sağlanan anlaşmanın üç yıl önce Türkiye'nin gerçekleştirdiği Tahran Anlaşması'nın kaderini yaşamaması için açık bir güvence bulunmamaktadır.
Devamı
Birleşmiş Milletler Genel Kurulu, 18 Ekim'de 1 Ocak itibariyle üyelik süreleri sona erecek Azerbaycan, Guatemala, Fas, Pakistan ve Togo'nun yerine görev yapacak 5 ülke için oylamaya gitti ve oylama sonucunda Nijerya, Çad, Suudi Arabistan, Litvanya ve Şili BM Güvenlik Konseyi'nin iki yıllık geçici üyeliğine seçildi. Fakat BM tarihinde bir ilk yaşandı ve Suudi Arabistan, barış ve istikrarı sağlamada yetersiz kaldığı eleştirisiyle BMGK üyeliğini (henüz resmi bir adım atılmasa da) reddetti. Suudi Arabistan'ın, tarihinde ilk kez elde ettiği ve BM'nin yaptırım gücüne sahip tek siyasi organı olan Güvenlik Konseyi geçici üyeliğini neden reddettiği ise çelişkili cevaplar içeriyor.
Kendi içinde demokratikleşen, vesayet ve müesses nizam ile mücadele veren, darbe mirası kalıntılardan kurtulmaya çalışan bir hükümetin bölge ülkelerindeki benzer toplumsal talepleri ve süreçleri desteklememesi düşünülemez.
Zamanında siyasi müdahale çabalarının altını boşaltan “küresel siyasi müdahale”, kendi başlattığı “askeri müdahale” tartışmalarını da yönetemedi. Soru şu: bir Suriye krizimiz mi var yoksa küresel siyasi bunalım mı?
Geçilmedik kırmızı çizgi bırakmayan Esed'in kimyasal silah kullanması sonrasında ABD ve diğer küresel güçlerin müdahaleyi tartışmaları, daha çok uluslararası sistemin meşruiyetini devam ettirme veya güçlendirme kaygısını yansıtmaktadır.
Türkiye askeri müdahalede taraf olmanın psikolojik ve ahlaki sorunlarından fazla 'müdahale sonrası' yaşanacak gelişmelere odaklanmalıdır. Çünkü müdahaleye önderlik yapacak aktörler Türkiye'nin yüzleşmek zorunda olacağı güvenlik riskleriyle karşı karşıya değildir.
Devamı
ABD'nin Suriye politikasının içine düştüğü kararsızlığın son örneği, 20 ay sonunda, ABD yönetiminin dönüp dolaşıp İran, Rusya ve Baas rejiminin "el-Kaide tezine" sarılması olmuştur.
Devamı
Rusya ÅŸimdi Esad'la beraber inÅŸa ettiÄŸi bataklıktan nasıl çıkacağını Esad'ın geleceÄŸinin ne olacağının önüne koymuÅŸ durumdadır.
SETA BaÅŸkanı Taha Özhan, Yeni Åžafak gazetesinden Murat Aksoy ile Suriye'deki geliÅŸmeleri ve son durumu deÄŸerlendirdi. Özhan’a göre Türkiye, Suriye'de “ulusal çıkar gözetmiyor, ülkede yaÅŸanan insan hakkı ihlallerine son vermek istiyor."
Suriye krizi, SETA’da düzenlenen önemli bir panelde değerlendirildi. Panele konuşmacı olarak Steven Heydemann ve Muhittin Ataman katıldı.
Ä°ran siyasal aklı, kısa vadeli stratejiler yerine uzun vadeli bölgesel düzeni hedefleyen adımlar atarsa Batı'nın hesaplarını boÅŸa çıkarabilir.
SETA’nın hazırladığı raporda, Libya'da rejime karşı düzenlenen “Öfke Günü”yle baÅŸlayan ve Kaddafi’nin öldürülmesiyle sonuçlanan ayaklanma öncesi ve sonrasıyla ele alınıyor.
Türk Dış Politikası Yıllığı serisinin ikinci kitabında, Türkiye’nin yeni dış politikası 2010 yılı ekseninde analiz ediliyor.
42 yıl süren uzun bir dönemin ardından Kaddafi, Arap baharının bir halkası olarak Libya’daki liderliÄŸini kaybetmek üzere.
Libya krizi Türk dış politikası için 2003'teki Irak iÅŸgalinden bu yana verilen en önemli diplomasi sınavlarından birini teÅŸkil ediyor.
2010 yıllığında, SETA tarafından hazırlanan analiz, rapor, kitap formatında birçok basılı metnin yanı Sıra, gazete yazıları, televizyon programları, saha araştırmaları ve diğer tüm etkinlikler birarada sunuluyor.
ABD seçim sistemi, Kongre’nin yapısı, bağış kampanyaları gibi prosedürel uygulamaları baÅŸarıyla kullanan Ä°srail lobisi, Demokratlar’ı ürküterek Obama’yı Ä°srail konusunda geri adım atmaya zorlamıştır. Türk-Amerikan iliÅŸkilerinin görünmeyen üçüncü ortağı hep Ä°srail’di. Ä°kinci Dünya Savaşı’nın sonundan beri stratejik bir çerçeveye oturan bu iliÅŸki, Ä°srail’i de zaman zaman seviyesi deÄŸiÅŸmekle birlikte hep yanında tutmuÅŸtur. Nasıl ki Türkiye-ABD iliÅŸkilerinde zaman zaman krizler yaÅŸanmışsa, Türk-Ä°srail iliÅŸkilerinde de krizler yaÅŸanmış, ancak Türk-Amerikan iliÅŸkilerinde olduÄŸu gibi burada da iliÅŸkilerin ÅŸimdiki gibi sona erme noktasına varması daha önce görülmemiÅŸtir. Yeni olan Türk-Ä°srail iliÅŸkilerinin sona ermeye doÄŸru yol alması, bu gidiÅŸatın ise Türkiye-ABD iliÅŸkilerini nasıl etkileyeceÄŸinin henüz kestirilemiyor olmasıdır. Üç ülke de gidiÅŸatın ne sonuç doÄŸuracağını bilemiyor, sonucu kontrol etmeye çalışıyor. Bu üçlü iliÅŸkinin asıl kahramanı olan Washington’daki Ä°srail Lobisi, olanları büyük heyecanla izlerken, Türkiye ile Ä°srail arasında yaÅŸanan gerginliÄŸi, Türk-Amerikan iliÅŸkilerini gererek kontrol altına almaya çalışıyor, Ä°srail’le gerilen iliÅŸkiler konusunda adeta Türkiye’yi tehdit eder bir politika izlemekte beis görmüyor.
Ä°srail'in Gazze'ye yönelik insani yardım taşıyan gemilere yönelik sert askeri müdahalesinin yarattığı tartışmalar dinmeden, BirleÅŸmiÅŸ Milletler Güvenlik Konseyi'nde (BMGK) Ä°ran'a yönelik yaptırımların oylanması gündeme geldi. Ä°srail'in uyardım gemilerine sert müdahalesi karşısında sert bir cevap veren Türkiye, BMGK'de yapılan oylamada Brezilya ile birlikte yaptırımlara "hayır" oyu verdi. BaÅŸka türlüsünü beklemek de imkansızdı. Nitekim iki ülke 17 Mayıs'ta Ä°ran'ı ikna ederek "uranyum takas anlaÅŸması" imzalamıştı. Bütün bu geliÅŸmeler bir kez daha ÅŸu soruyu gündeme getirdi; "Türkiye eksen mi deÄŸiÅŸtiriyor, yüzünü DoÄŸu'ya mı dönüyor?" Tüm bu soruları, Türkiye'nın dış politikasını yakından izleyen SETA Vakfı'nın Genel Koordinatörü Taha Özhan'a sorduk. Özhan yaÅŸananları, "Türkiye 'Ankara merkez'li politikanın meyvelerini topluyor" diye özetledi.
Ermeni lobisinin tezleri tüm açıklığıyla ve tüm siyasi aktörlerce tartışılmadıkça Türkiye bu tasarı kamburundan kurtulamayacak.