BM Genel Kurulu Zaman Kaybı mı?

Bir devlet eliyle düzenlenen katliamların engellenmesi için o devlete silah satışının durdurulması gibi bir konuda dahi karar çıkaramayan bir örgüt sorgulanır oldu.

Devamı
BM Genel Kurulu Zaman Kaybı mı
Trump ın Birleşmiş Milletler Gündemi

Trump’ın Birleşmiş Milletler Gündemi

SETA İstanbul Genel Koordinatörü Fahrettin Altun Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda Trump’ın yapacağı açılış konuşmasının gündemi üzerine değerlendirmelerde bulundu.

Devamı

Insight Turkey Genel Yayın Yönetmeni Muhittin Ataman Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nun gündemi üzerine değerlendirmelerde bulundu.

Cumhurbaşkanlığı sistemi halkın bir siyasi özneye dönüşmesini kolaylaştıran ve millet iradesinin yönetime direkt yansıdığı demokratik bir yönetim şeklidir.

SETA tarafından hazırlanan Kriter dergisinin altıncı sayısı okuyucu ile buluştu.

“Erdoğan gibi dönüşüm ve ilerlemeyi temsil eden bir lider statükocu güçleri huzursuz ediyor.”

Biz Utanılacak Bir Şey Yapmadık Bayım!

Türkiye mazlumların haklarını elinden geldiği kadar eliyle, o olmadı, imkânı ölçüsünde diliyle savunuyor. Hiçbir şey olmasa zulmeden ve zulme sessiz kalan tarafta yer almıyor!

Devamı
Biz Utanılacak Bir Şey Yapmadık Bayım
Müttefik mi Yerel Partner mi

Müttefik mi Yerel Partner mi?

"Müttefik devlet olarak Türkiye ile yerel partner olarak YPG" ikilemesi Türkiye'de kimseyi teskin etmiyor. Ne karar alıcıları ne kamuoyunu...

Devamı

Erdoğan bir yandan küresel alanda terörizmle mücadeledeki yetersizliğe ve ikiyüzlülüğe dikkat çekerken, öte yandan savaştan kaçan mültecilere Batı ülkelerinin sorumsuzluğuna vurgu yaptı.

Büyük liderlerin kendi toplumları için bir misyonları ve vizyonları olduğu gibi küresel vizyon ve misyonları da vardır.

SETA Ankara Genel Koordinatör Yardımcısı Muhittin Ataman Birleşmiş Milletler Genel Kurul Toplantısı üzerine değerlendirmelerde bulundu.

Gerçekleşmesi çok zor olan köklü bir reform yapılana kadar bütün devletlerin, BM ve onun temsil ettiği uluslararası hukuka değil kendi güçlerine güvenmeleri gerekiyor.

Fırat Kalkanı'nın askeri boyutu tahminlerin ötesinde hızlı ve başarılı biçimde ilerliyor. Asıl zorluk ABD, Rusya ve AB'yi güvenli bölgeye ikna etmek için yapılacak diplomaside.

BM'ye, güvenlik konseyine ve tabii ki diğer kurumlara, sorunlara çözüm üretme noktasında ciddi bir güvensizlik var.

Neresinden bakarsanız bakın Washington yönetiminin giderek karmaşıklaşan bir Suriye kriziyle karşı karşıya olduğu açık.

Gazze'ye İsrail saldırısı Ocak ayında sona erdi. Çatışmanın bitmesine rağmen, Gazze'ye yönelik İsrail şiddeti bitmedi.

Türk-Amerikan ilişkileri zorlu bir dönemden geçiyor. Onyıllar süren hiyerarşik ilişkinin son 10 yılda giderek etkisini kaybetti. Obama döneminde "model ortaklık" söyleminin hakim olmaya başlaması, model ortaklığın askeri konularda da izdüşümlerinin görülmeye başlaması ve bu yeni durumun getirdiği gerilim, ilişkileri her açıdan etkiliyor. İki ülke arasında son 6 ayda yaşanan krizler bile durumun ciddiyetini ortaya koymaya yeter: Mart'ta Ermeni Soykırımı karar tasarısının Temsilciler Meclisi Dışişleri Komisyonu'ndan geçmesi, Mayıs'ta Türkiye-Brezilya-İran arasında imzalanan Tahran Araştırma Reaktörü Anlaşması, Mayıs sonunda yaşanan Yardım Gemileri Krizi ve nihayet Haziran'da BM Güvenlik Konseyi'nde Türkiye'nin İran'a ek yaptırım paketi aleyhinde oy kullanması. ABD Genelkurmay Başkanı Oramiral Mike Mullen'ın Ankara ziyareti de bu açıdan değerlendirilmeli.

Filistin sorununu tekrar uluslar arası gündeme taşınmış ve Filistin Özerk Yönetimi, BM’deki konumunu güçlendirme şansını yakalamıştır.

Başbakan Erdoğan Batı ülkelerinde yaptığı konuşmalarda yerel ve bölgesel bir devlet adamı olarak değil küresel bir lider olarak konuşuyor.

Ortadoğu’daki gelişmelerden sonra yaşanabilecek stratejik ve jeopolitik revizyonların ABD-İsrail ilişkilerini ne denli etkileyeceği herkesin merakını celbeden önemli bir mesele.