İsrail'in 2007'den beri abluka altında tuttuğu Gazze Şeridi'nden İsrail'e yönelik 7 Ekim Cumartesi gün başlatılan askeri eylemler ve İsrail'in bu eylemlere verdiği ve vermeye devam ettiği askeri karşılık birçok hukuki mülahazaları da beraberinde getirmektedir. Filistin tarafının ve İsrail tarafının uluslararası hukuk bağlamında haklarının ve sorumluluklarının neler olduğu ve eylemlerinin ve yöntemlerinin hukukiliği gibi birçok hukuki meselenin ele alınması elzem hale gelmekte.
Devamı
7 Ekim 2023 tarihinde, Hamas İsrail'e yönelik geniş çaplı bir saldırı başlattı. Saldırılar, Gazze Şeridi'nden İsrail'in iç kesimlerine atılan 5.000'den fazla roketle başladı. Akabinde İsrail'in Gazze Şeridi'ne düzenlediği hava saldırılarında 4000 civarında Filistinli öldü, 12.000 yaralandı. İsrail tarafında ise şimdiye kadar 1400 ölü ve 4400 yaralı sayıldı. Savaş, 20 Ekim 2023 tarihi itibarıyla devam ediyor.
Devamı
Başkan Biden'ın İsrail ziyareti, Batı dışı dünyada Gazze'deki ağır bombardıman ve ablukanın kayıtsız şartsız desteklenmesi olarak değerlendirildi. El Ehli Baptist Hastanesi'nde 500'ü aşkın Filistinlinin öldürülmesini "diğer takıma" (Hamas) yıkan Biden ne somut delil paylaştı ne de olayın soruşturulması için uluslararası bir komite kurulmasından bahsetti. "Kendini savunma hakkı" argümanıyla Batı başkentlerinin İsrail'e verdiği açık çeki, İsrail ordusu öylesine acımasızca ve hukuk dışı yöntemlerle sürdürüyor ki, Arap ve Müslüman dünyasında Gazze'de işlenen katliamın artık "etnik temizlik, tehcir ve soykırım" seviyesine ulaştığı algısı pekişti. Biden'ın yanısıra Almanya Şansölyesi Scholz ve İngiltere Başbakanı Sunak'ın İsrail ziyaretlerinden de Gazze ablukasına destekten başka bir şey çıkmadı. Halbuki hastanenin bombalanması tüm dünyada insanlığın vicdanını derinden yaraladı. Birçok ülkedeki kitlesel gösterilerin anlamı Gazze'deki katliamın büyük bir öfkeyi tetiklediğidir. BM Güvenlik Konseyi'ndeki ateşkes önerisini ABD'nin veto etmesi Washington'un sadece her koşulda İsrail'i desteklediği anlamına gelmedi. Ayrıca, Tel Aviv'in Gazze'yi Filistinsizleştirme ve imha operasyonunun Washington tarafından onaylandığı şeklinde anlaşıldı.
Başkan Biden’ın bugün gerçekleşecek İsrail ziyaretinde bir yandan ‘koşulsuz’ desteğini yinelemesi bir yandan da Gazze operasyonuna üstü örtülü koşullar getirmesi şaşırtıcı olmayacaktır. Dışişleri Bakanı Blinken’ın bölgede devam ettirdiği mekik diplomasisinde öne çıkan açıklamalar bölge ülkelerinin İsrail’in saldırılarından ne kadar rahatsız olduğunu gösterdi. Biden’ın da Ürdün Kralı Abdullah, Mısır Cumhurbaşkanı Sisi ve Filistin lideri Abbas’la görüşecek olması sadece İsrail’le gerçekten kayıtsız şartsız destek vermekten kaçındığını ve bölgesel dengeleri gözettiğini gösteriyor. Biden’ın başlangıçtaki İsrail’e koşulsuz destek açıklamasına rağmen bölgesel çatışmaya dönüşmemesi koşulunu öne sürdüğü söylenebilir.
İsrail'in Gazze bombardımanı on birinci gününde. Kara harekâtına hazırlanan İsrail ordusu her gün yüzlerce Filistinli sivili öldürüyor. İnsani yardıma izin vermeyen ağır abluka Gazze'deki hastaneleri de çalışamaz noktaya getirdi. Yardımlar Mısır'da yığıldı ve Gazze'in trajedisi derinleşiyor.
İsrail dün BM'den 1.1 milyon Filistinlinin 24 saat içinde Gazze'nin güneyine tahliye edilmesini istedi. BM, "böyle bir tahliyenin imkânsız olduğunu ve çok yıkıcı insani sorunlara yol açacağını" söylese de bir haftalık ağır bombardımanın ardından İsrail ordusu, kara harekâtına hazırlanıyor.
İsrail, 1948-1949 Birinci Arap-İsrail savaşından bu yana savunma ve güvenlik politikasını belirli ilkeler çerçevesinde yürütmeye çalışıyordu.
Devamı
Genel bir ifadeyle kişilerin başkalarına yaptıkları şeylere maruz kalmaları, "İlahi adalet tecelli etti" kavramıyla ifade edilir. Ermenilerin, Karabağ işgali sırasında Azerbaycanlılara yönelik gerçekleştirdikleri sistematik vahşetin aynısı Azerbaycan tarafından kendilerine uygulanması mümkün değildir. Zira, böyle bir vahşetin tatbikini hiçbir vicdan kabul edemez. Ermeni çeteleri bunun hesabını ancak Mahkeme-i Kübra'da vereceklerdir. Azerbaycan halkı böyle bir vahşeti uygulayarak intikam alacak bir toplum değildir. Nitekim Azerbaycan'ın başlattığı 23 saatte amacına ulaşan "Lokal Anti-Terör" harekâtı sonucu Hankendi bölgesine girerken hiçbir sivile dokunmamış, aksine hasta ve yaşlılara tıbbı yardımda bulunmuştur. Bununla ilişkin sosyal medyada çok sayıda kayıtlara rastlanmak mümkündür. Bu hareket sonucu Azerbaycan hükümetinin bölgedeki Ermenilerin kanaat önderleriyle Yevlak şehrinde yaptığı toplantında Ermeni kanaat önderleri tarafından talep olunan insani yardım ve yakıt kısa zamanda Hankendi'ye ulaştırılmıştır. Ayrıca kurulan seyyar tesisat sonucu Hankendi'ye Azerbaycan tarafından elektrik verilmiştir. Bu gelişme bakanlıkça, Hankendi'ye elektriğin Şuşa'daki trafo merkezinden sağlandığı belirtilerek, "Artık Hankendi'de Azerbaycan ışığı yanmaktadır" ifadesi kullanılarak verilmiştir. Kamuoyu tarafından ise "Hankendi'de Azerbaycan ışığı yanması için çok sayıda Azerbaycanlının ışığı söndü" şeklinde ifade edildi. Tabii ki toplantının Yevlak'ta yapılması tesadüf değildi. Zira Birinci Karabağ Savaşında Ermenilerin işgal etmek istedikleri toprakların sınırı Yevlak olarak belirlemişti.
Devamı
İsrail'in diğer Arap devletleri ile değil, devlet dışı aktörler ile muhatap olduğu ve olmaya devam edeceği aşikâr. Diğer bir ifadeyle, Hizbullah ve İslami Cihad gibi oluşumlar Hamas ile birlikte hareket edebileceğini açıklıyor. Henüz gerçekleşmemiş olan bu ihtimal son dönemin vekil savaşları kavramından ABD ve İsrail'in de muaf olamayacağını hatırlatıyor.
Batı dışı dünyada tepkiler büyürken ABD Başkanı Biden'ın Tel Aviv'e koşulsuz desteği İsrail-Filistin çatışmasını ne yazık ki daha büyük yıkımlara yol açacak yöne götürüyor.
İsrail, her ne kadar geleneksel tehditlerin güç ve kapasitesinin azaldığını düşünse de 7 Ekim’de Hamas’ın hava, deniz ve karadan profesyonelce hazırlanan saldırısıyla İsrail açısından bu tehditlerin geçerliliğini koruduğu ortaya çıkmıştır. Söz konusu tehdit unsurlarına bakıldığında yerel düzeyde Hamas’ın ve bölgesel düzeyde İran’ın İsrail için varoluşsal bir tehdit oluşturduğu görülmektedir. Bununla birlikte İsrail açısından terör tehditlerinin varlığı her zaman güvenlik riski oluştursa da Afrika’da son dönemde yaşanan darbe süreçlerinin istikrarsızlıklar oluşturması, El-Kaide ve DEAŞ gibi terör örgütlerinin güçlenmesi ile fraksiyonlarının varlığı dolaylı olarak İsrail açısından yeni güvenlik tehditlerini ortaya çıkarmıştır. Bu bağlamda İsrail’in Afrika’daki güvenlik politikası özellikle terör tehditleri ve radikalleşmenin etkisini genişletmesine karşı etkili önlemler üzerine odaklanmaktadır.
Uludağ Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ferhat Pirinççi, İsrail-Filistin arasında başlayan savaşta tek çözümün masaya oturmak olduğunu belirtti. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın "Adaletli bir barışın kaybedeni olmaz" sözünü hatırlatan Pirinççi, Türkiye’nin geçmişten gelen tecrübelerine dayanarak her iki devlet arasında ve bölgede sükunetin sağlanması adına orta vadede yapıcı bir arabuluculuk yapabileceğini söyledi.
Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması (SKDM) nedir? SKDM’nin uluslararası ticarete muhtemel etkileri ve sisteme yönelik eleştiriler nelerdir? SKDM’nin Türkiye-AB ticari ilişkilerine etkileri neler olabilir?
Türkiye ve ABD'nin son yıllarda bazı konularda farklı görüşlere ve tutumlara sahip oldukları bilinen bir gerçektir. Türkiye-Rusya, Türkiye-Yunanistan ilişkileri, İsveç'in NATO üyeliği, Libya, Suriye ve hatta son zamanlarda Karabağ'daki durumlar iki ülkenin tam olarak örtüşen yaklaşımlara sahip olmadıkları konulardır. Bu uyuşmazlıkların neticeleri olarak Türkiye'ye F-16 satışı gibi bazı arızi hususların daha sorun haline gelebildiği görülmektedir.
Yenilenebilir kaynaklardan elektrik üretimi, son 20 yılda yüzde 60’tan fazla artış kaydederek Türkiye’nin enerji arz güvenliğini artırmanın yanı sıra enerji kaynaklı ithalat giderlerinin azalmasında da etkili oluyor.
Bundan üç sene dört gün önce Ermenistan'ın saldırıları sonucunda Azerbaycan'ın karşı taarruzuyla İkinci Karabağ Savaşı başlamıştı. Savaş 44 gün sonra 9 Kasım'da Azerbaycan, Ermenistan ve Rusya tarafından imzalanan Üçlü Beyanname ile sona erdi. Bu anlaşma ile sadece iki ülke arasındaki savaş sona ermemiş, Azerbaycan işgal altındaki 13 bin kilometrekare toprağından 10 bin kilometrekaresini özgürleştirmişti.
Dünya siyaseti yeni jeopolitik dönüşümlere sahne oluyor. BM başta olmak üzere uluslararası kurumların güvenlik ve barış üretmekte giderek zayıflaması bütün ülkeleri yeni çözümlere, işbirliklerine ve rekabetlere hazırlıyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın heyetiyle dün Iğdır-Nahçıvan Doğalgaz Boru Hattı temel atma ve üretim onarım askeri kompleksi açılış törenleri için Nahçıvan'daydık. Biz yola çıkarken Ermenistan Başbakanı Paşinyan'a suikast yapacakları suçlamasıyla 8 Ermeni üst düzey subayın tutuklandığı haberi medyaya yansımıştı. Nahçıvan'da Yüksek (Âli) Meclis'teki törenden hemen sonra Erdoğan- Aliyev baş başa görüşmesi vardı. Bu görüşmeye geçerken Cumhurbaşkanı Erdoğan aralarında olduğum Türk gazetecileri Azerbaycan Cumhurbaşkanı Aliyev'e sundu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın New York seyahati, BM sisteminin reformu konusunu yeniden gündem yaptı. Genel Sekreter Guterres ve ABD Başkanı Biden'ın da bu yapının artık çalışmadığı yönündeki açıklamaları Erdoğan'ın uzun süredir seslendirdiği "Dünya beşten büyüktür" ve "Daha adil bir dünya mümkün" çağrısının yerleşmekte olduğunu gösteriyor.
Biden yönetimi İran’la gerçekleşen mahkûm takası anlaşmasının nükleer anlaşma konusunda beklenti yaratmamasına özen gösteriyor. Bu tür ‘insani’ çabaların nükleer meseleden tamamen ayrı olduğunu göstermek için de takasın başarıyla gerçekleşmesinin hemen ardından İran’a yeni yaptırımlar uyguladı. Buna karşın takasın Güney Kore’de dondurulmuş olan 6 milyar dolarlık İran petrol gelirlerinin insani alımlar için serbest bırakılmasını da içermesi olayın basit bir mahkûm değişimi olmadığını gösteriyor. Amerikan yönetimi içerde anlaşmanın siyasi maliyet doğurmasını engellemek adına olsa gerek hem yeni yaptırım uyguluyor hem de halihazırda ilerlemeyen nükleer müzakere süreciyle herhangi bir alakası olmadığını savunuyor.
Türkiye-Yunanistan ilişkilerindeki mevcut yumuşama nasıl yorumlanmalıdır? Dışişleri Bakanı Fidan ve mevkidaşı Gerapetritis arasında Ankara’da yapılan görüşmenin kapsamı ve sonuçları nelerdir? Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Başbakan Miçotakis’in New York’ta yaptıkları görüşmenin ikili ilişkilere yansımaları nasıl olacaktır?