DEAŞ’la Mücadele Tiyatrosu

Esed rejimi Irak Savaşı’ndan beri yaptığı gibi Irak-Suriye sınırını teröristlerin uğrak noktasına çeviriyor. Yani rejim bağlamında şaşılacak bir şey yok.

Devamı
DEAŞ la Mücadele Tiyatrosu
Trump Şimdiden Yaptı Yapacağını

Trump Şimdiden Yaptı Yapacağını!

Britanya'dan Macaristan'a kadar Avrupa'da yükselen "popülizmin" ABD'deki temsilcisi olarak görülen Trump, Amerikan halkının korkularına, içe kapanma hissiyatına hitap etti.

Devamı

Tarih boyunca birçok örneğine rastlamak mümkün olsa da bu tür eylemler sistematik şekilde İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra niceliksel olarak yükselişe geçmiş, niteliksel olarak da askeri yöntemden hızla terör örgütlerinin kullandığı asimetrik savaşın sürekli bir yöntemine dönüştürülmüştür.

KİK'in kararı ve Suud'un artan ekonomik baskısı Lübnan hükümetini Hizbullah'ı sınırlandırmaya itebilir mi? Buna ihtimal vermek çok zor.

İran- Suud rekabeti aslında benzer politikaların mücadelesi. Dışlayıcı bir İslam yorumu üzerinden petrol gelirleri ile kurulan transnasyonal ağların üstünlük arayışı.

Rusya ve Esed rejimi Paris saldırılarından hemen sonra Fransa’nın Suriye politikasını eleştirip DAİŞ’le mücadelede kendilerini ortak konuma getirmeye çalıştılar.

IŞİD ve Zor Ölüm'lerin Tümü

Geçen hafta Rusya’ya ait bir yolcu uçağının Sina’da düşmesi ve sonrasında olayın sorumluluğunu IŞİD’in üstlenmesi ile tartışmalar yeni bir evreye girmiş oldu.

Devamı
IŞİD ve Zor Ölüm'lerin Tümü
5 Soru Lübnan'da Çöp Krizi

5 Soru: Lübnan'da Çöp Krizi

SETA Dış Politika Direktörü Ufuk Ulutaş Lübnan'daki son gelişmelerle ilgili sorulara cevap verdi.

Devamı

Yemen'de Suudi Arabistan müdahalesine nasıl geldik sorusu fazlasıyla sorulacaktır. Bu soruyla birlikte Suudi Arabistan şimdiye kadar nasıl tahammül edip de Yemen'e müdahale etmedi sorusu da oldukça anlamlı.

İsmine heyecanlı bir şekilde Arap Baharı dediğimiz olgunun henüz tamamlanan bir süreci yok. Farklı süreçler bir arada devam ediyor fakat bu süreçlerin ortak özelliği hiçbirisinin kemale ermemiş olması.

Hanedan içi iktidar kapışması ihtimali S. Arabistan siyasetinin en kritik konusudur. Tahta kimin çıkacağı Kral Abdullah döneminde oluşturulan ve 35 prensten oluşan Biat Konseyi sayesinde şimdilik sorunsuzca belirlenmektedir.

Suudi Arabistan'ın ve çırağı Birleşik Arap Emirlikleri'nin (BAE) temsil ettiği Körfez monarşileri mezkur İslamcıfobi'nin en pervasız sahiplenicilerinden.

1979 İran Devriminden günümüze ABD ile "büyük şeytan- haydut devlet" ilişkisine sahip olan İran, nükleer müzakereler ve IŞİD ile mücadele sayesinde yepyeni bir açılım yapma imkânı yakaladı.

Sisi cumhurbaşkanlığı sırasında idam kararlarını bir pazarlık unsuruna dönüştürmek istiyor. Ama meselenin tek boyutu bu değil. Aynı zamanda idamların gerçekleşmesini ve ağır bir cezanın verilmesini de istiyorlar.

Kıbrıs'ta çözüm için yeni müzakere süreci nasıl başladı? Müzakere sürecinin içeriğini neler oluşturuyor? Yerel, bölgesel ve küresel aktörlerin tutumu, yeni süreçte nasıl görülmeli?

Insight Turkey Editörü Prof. Dr. Talip Küçükcan ile derginin bugüne kadarki çalışmalarını, yakın zamanda yenilenen ekibini ve gelecek projeksiyonunu konuştuk…

Ortadoğu ve Kuzey Afrika’nın geçirdiği dönüşüm ve bu dönüşümün bölgesel ve uluslararası güç dengeleri üzerine etkisi konularını ele aldılar.

Araplar ve Türkler, yüzyıllar boyunca Osmanlı egemenliğinin birer unsuru olarak yaşamışlardır ve kültürel ve dini algıları çok büyük ölçüde bu egemenlik altında şekillenmiştir.1920’li yıllara gelindiğinde ise gerek Türkiye Cumhuriyeti gerekse bazı Arap devletlerinin kurucuları bölgedeki siyasi haritaları değiştirmiş ve bu da modern Türkiye’de yeni bir Arap algısının ortaya çıkmasına neden olmuştur. Bu makale Arapların gözündeki modern Türkiye’ye bakışın dört temel esasa dayandığını açıklamaktadır; Osmanlı geçmişi-Kemalist döneme ait miras-Soğuk savaş döneminde yaşanan çatışma ve ittifaklar ve Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP)’nin iktidar süreci. Makalede Türkler ve Arapların karşılaştıkları zorlukları artık bir imparatorluğun unsurları olarak değil, farklı milletler olarak çözmeleri gerektiği sonucuna varılmaktadır.

BM Güvenlik Konseyi tarafından kabul edilen 1701 no’lu karara göre Güney Lübnan’a 15000 barış gücü askeri konuşlandırılması öngörülmekte. Türkiye gündeminin son günlerdeki ana gündemi Türkiye’nin BM Güvenlik Konseyi’nin 1701 no’lu kararı doğrultusunda Güney Lübnan’a asker gönderip göndermeyeceğidir. Cumhurbaşkanı Sezer, muhalefet ve köşe yazarlarının hemen hepsi bu konuda görüşlerini belirttiler.Kendi görev alanına girmeyen bazı konularda dahi zaman zaman görüş belirten Genelkurmay ise bu konudaki görüşünü henüz kamuoyuna aksettirmedi.