Trump, İsrail yayılmacılığını meşrulaştırmak için bir adım daha attı. Geçen yıl mayıs ayında Kudüs'ü İsrail'in başkenti olarak tanımıştı. Önceki gün de "52 yılın ardından ABD için İsrail'in Golan Tepeleri üzerindeki egemenliğini tam olarak tanımanın zamanı geldi" açıklamasını yaptı. Dünya başkentlerinden bu kararı reddeden tepkiler geldi.
Devamı
Seçim kampanyalarının son iki haftası sonuca giden trendi belirler. Liderler ve adaylar da bütün gayretlerini son düzlükte ortaya koyar. Yerel seçimlerde bu düzlüğe girdik.
Devamı
Nisan'da erken seçime giden Netanyahu, Cumhurbaşkanı Erdoğan'a hakarette bulunarak polemik başlattı.
Soçi'de üçlü zirvenin gerçekleştiği gün ABD'nin öncülüğünde Varşova'da bir başka toplantı gerçekleşti. ABD'yi temsilen Başkan yardımcısı Pence ve Dışişleri Bakanı Pompeo katıldı.
17 maddelik sonuç bildirgesi ile BM Güvenlik Konseyi 2254 sayılı karara bağlı olarak yürütülen çalışmaları özetlediler. Astana sürecine Irak ve Lübnan gibi ülkelerin dahil edilmesini müzakere ettiler.
Perşembe günü Rusya’nın ev sahipliğinde Soçi’de Türkiye, Rusya ve İran arasında Suriye konulu bir zirve yapılırken, Polonya’da da Amerikan Başkanı Trump’ın damadı Jared Kushner ve Başkan Yardımcısı Mike Pence tarafından düzenlenen Orta Doğu Konferansı gerçekleştirildi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Bolton’ın muhatabı Kalın’dır.” sözü sonrası Erdoğan’la görüşme arzusu suya düşen Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Danışmanı Bolton’ın apar topar ABD’ye dönmesiyle ilgili olarak konuşan SETA Güvenlik Araştırmaları Direktörü Yeşiltaş, “İsrail’de Başbakan Binyamin Netanyahu ile basın toplantısı düzenleyerek samimi pozlar veren Bolton, elinin çok güçlü olduğu düşüncesiyle aynı pozu Türkiye’de Cumhurbaşkanı Erdoğan’la da vermek istedi, fakat sonuç böyle oldu.” dedi.
Devamı
Eğer gerçekten bir anlaşma olacaksa neden aylarca bekliyoruz?
Devamı
Türkiye açısından tablo iki açıdan oldukça net: Birincisi, Trump'ın çekilme sözü bir taahhüttür. İkincisi, ABD PKK/PYD ile iş tutmaya devam ederek Türkiye ile ilişkilerini müttefiklik düzleminde yürütemez.
ABD'nin Suriye'den çekilme kararı ardından başlayan kampanyanın iki amacı var. İlki, YPG'yi tasfiyeden kurtarmak. İkincisi de İsrail'in İran konusundaki menfaatlerini korumak. Bu amaçla 'DEAŞ ile mücadele' kartı kullanılıyor. Üç argüman öne çıkarılıyor: Çekilme ile a) İran güçlenir b) DEAŞ geri döner c) Türkiye "Kürtleri" katleder.
SETA Güvenlik Araştırma Direktörü Murat Yeşiltaş, “2003’ten sonra Pentagon’da yapılan planlar ve çizilen haritalar Türkiye’nin dik duruşuyla çöpe gitti. Yani Ortadoğu’yu bölüp parçalama hayalleri suya düştü” dedi....
Avusturya Başbakanı Kurz, anti-siyonizm ile anti-semitizmi bir madalyonun iki yüzü olarak nitelendirerek sadece Yahudileri sahiplenmekle kalmadı, İsrail lobisinin desteğini almak amacıyla İsrail’e de göz kırpmış oldu.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Selahattin Demirtaş'ın serbest bırakılmasını istiyor.. Makul bir şüpheyle tutuklandığını kabul ediyor, ama tutuksuz yargılayın diyorlar..
Türk-Amerikan ilişkilerinin düzelmesi için ya Ankara’nın da Abu Dabi, Riyad ve Kahire yönetimleri gibi Washington’a boyun eğip ABD’nin bölge politikalarına uygun davranmaya başlaması ya da Amerikan yönetiminin Ankara’ya yönelik dayatmalarına son verip Türkiye’yi eşit bir ortak olarak kabul etmesi gerekiyor
SETA Genel Koordinatör Yardımcısı Kemal İnat İsrail Savunma Bakanı Liberman’ın istifası hakkında değerlendirmede bulundu.
Filistin ve Türkiye küresel sistemde kendilerine biçilen rolü sorguluyor ve bundan dolayı şiddetli baskı ve saldırılara maruz kalıyorlar.
İran’ın nükleer çalışmaları konusunda atacağı adımlar şimdi daha da ağırlaştırılmış olan Amerikan yaptırımlarının sona ermesi için kesinlikle yeterli olmayacak. Washington yönetimi, İran’ın bütün dış politikasını değiştirmek istiyor.
'Amerikan dış politikası ABD'ye değil İsrail'e hizmet ediyor.' Bu hikâye aslında bilinen bir gerçekti. Fakat anlatmaya kimse cesaret edemiyordu.
İsrail yönetimi Arap ülkeler nezdinde diplomatik görüşmeleri sıklaştırdı. Bu anlamda Körfez ülkeleri ile kurduğu ilişki dikkat çekici.
Bölge Müslümanlarına “emanet” duygusu vermeyen, kendi vatandaşlarını bile bir otele hapsedip servetlerine el koyan ve diplomatik temsilciliklerinde muhalifleri infaz eden bir yönetim nasıl “İki Kutsal Harem’in Hizmetkârı” olabilir ki?
Brunson krizinin çözülmüş olması, Türkiye-ABD ilişkilerinde yapısal bir dönüşüm getirmeye yetmeyecektir ancak bir süredir dondurulmuş olan yapıcı diplomatik etkileşimlerin önünü açabilir.