Türkiye Çıtayı Daha da Yükseltti

Saldırının hedefi Türkiye’yi küçük düÅŸürmek ve Türkiye’nin ne kadar risk alabileceÄŸini ölçmektir.

Devamı
Türkiye Çıtayı Daha da Yükseltti

Merak Değil Tehdit Sorusu 'Eksen mi Kayıyor?'

Ä°srail'in Gazze'ye yönelik insani yardım taşıyan gemilere yönelik sert askeri müdahalesinin yarattığı tartışmalar dinmeden, BirleÅŸmiÅŸ Milletler Güvenlik Konseyi'nde (BMGK) Ä°ran'a yönelik yaptırımların oylanması gündeme geldi. Ä°srail'in uyardım gemilerine sert müdahalesi karşısında sert bir cevap veren Türkiye, BMGK'de yapılan oylamada Brezilya ile birlikte yaptırımlara "hayır" oyu verdi. BaÅŸka türlüsünü beklemek de imkansızdı. Nitekim iki ülke 17 Mayıs'ta Ä°ran'ı ikna ederek "uranyum takas anlaÅŸması" imzalamıştı. Bütün bu geliÅŸmeler bir kez daha ÅŸu soruyu gündeme getirdi; "Türkiye eksen mi deÄŸiÅŸtiriyor, yüzünü DoÄŸu'ya mı dönüyor?" Tüm bu soruları, Türkiye'nın dış politikasını yakından izleyen SETA Vakfı'nın Genel Koordinatörü Taha Özhan'a sorduk. Özhan yaÅŸananları, "Türkiye 'Ankara merkez'li politikanın meyvelerini topluyor" diye özetledi.

Devamı

ABD seçim sistemi, Kongre’nin yapısı, bağış kampanyaları gibi prosedürel uygulamaları baÅŸarıyla kullanan Ä°srail lobisi, Demokratlar’ı ürküterek Obama’yı Ä°srail konusunda geri adım atmaya zorlamıştır. Türk-Amerikan iliÅŸkilerinin görünmeyen üçüncü ortağı hep Ä°srail’di. Ä°kinci Dünya Savaşı’nın sonundan beri stratejik bir çerçeveye oturan bu iliÅŸki, Ä°srail’i de zaman zaman seviyesi deÄŸiÅŸmekle birlikte hep yanında tutmuÅŸtur. Nasıl ki Türkiye-ABD iliÅŸkilerinde zaman zaman krizler yaÅŸanmışsa, Türk-Ä°srail iliÅŸkilerinde de krizler yaÅŸanmış, ancak Türk-Amerikan iliÅŸkilerinde olduÄŸu gibi burada da iliÅŸkilerin ÅŸimdiki gibi sona erme noktasına varması daha önce görülmemiÅŸtir. Yeni olan Türk-Ä°srail iliÅŸkilerinin sona ermeye doÄŸru yol alması, bu gidiÅŸatın ise Türkiye-ABD iliÅŸkilerini nasıl etkileyeceÄŸinin henüz kestirilemiyor olmasıdır. Üç ülke de gidiÅŸatın ne sonuç doÄŸuracağını bilemiyor, sonucu kontrol etmeye çalışıyor. Bu üçlü iliÅŸkinin asıl kahramanı olan Washington’daki Ä°srail Lobisi, olanları büyük heyecanla izlerken, Türkiye ile Ä°srail arasında yaÅŸanan gerginliÄŸi, Türk-Amerikan iliÅŸkilerini gererek kontrol altına almaya çalışıyor, Ä°srail’le gerilen iliÅŸkiler konusunda adeta Türkiye’yi tehdit eder bir politika izlemekte beis görmüyor.

Politik yer tutuÅŸların dış politikayı anlama biçimini ÅŸekillendirdiÄŸi bir ortamda nasıl saÄŸlıklı bir Türk dış politikası okuması yapılabilir? Bu sorunun uzantılarını ‘eksen kayması’ tartışmasından Türkiye-Ä°ran iliÅŸkileri ve Ä°srail’in Gazze filosuna yaptığı saldırı sonrasındaki tartışmalara kadar birçok temel dış politika meselesinde görmek mümkündür.Türkiye’de her zaman iç (politik) gündem dış gündemin önünde gelmektedir ve bu manzarayı yazılı ve görsel basında da görmek mümkündür. Türkiye’nin de içinde olduÄŸu ve tüm dünyanın gözünü diktiÄŸi çok önemli konular dahi bir iç gündem maddesi öne çıktığında birkaç günde unutulabilmektedir. Bu bakımdan, Türkiye’nin giderek küresel ölçekte önemli roller oynadığı bir süreçte Türk basınındaki dış haberciliÄŸin ne durumda olduÄŸu derinlemesine incelenmesi gereken bir konudur.

MHP, referandumda hayır bloÄŸunda yer alarak CHP’ye yakın reflekslere sahip olan batı seçmeninin tutumunu merkeze almıştır.

Referandum sürecinin ve sonucunun, Türkiye’nin siyasal gündemine yerleÅŸtirdiÄŸi yeni siyasal deÄŸerin ‘vesayet-demokrasi’ mücadelesi olduÄŸu açıktır.

Tüketim Kültürü ve Medya

Ä°nsanın “homo economicus” olarak nitelendirildiÄŸi modern dönemin karakteristik özelliklerinden biri, hiç kuÅŸkusuz tüketim kültürünün hayatın her alanını kuÅŸatmış olması. Ontolojisini “kaynakların sınırlı, ihtiyaçların ise sınırsız” olduÄŸu yaklaşımına dayandıran modern iktisat, sürekli ve daha fazla tüketimle beslenen kapitalist bir kâr döngüsünün de zemini oldu. Sürekli kârla hayatta kalabilen bu kapitalist döngü, öyle ya da böyle her zaman daha fazla üretmek ve ürettiÄŸi ürünlerin tüketilmesini saÄŸlamak durumunda. Sömürgecilik dönemindeki yeni pazar arayışlarını kan dökmek yoluyla sürdüren bu kapitalist döngü, 20. yüzyılın özellikle ikinci yarısından itibaren daha “yumuÅŸak” araçları kullanmaya baÅŸladı. Bu “yumuÅŸak” araçların başında gelen medya, bugün baÅŸlı başına bir tüketim dünyası oluÅŸturdu. Artık yaÅŸamak için tüketen deÄŸil, tüketmek için yaÅŸayan insanların olduÄŸu bir dünyada yaşıyoruz.

Devamı
Kılıçdaroğlu Başarabilir mi

Kılıçdaroğlu Başarabilir mi?

Referandum sonucuyla ilgili deÄŸerlendirmelerde daha çok MHP'nin baÅŸarısız olduÄŸu tezi öne çıkarılsa da, Baykal sonrası dönemde oluÅŸturulan iyimser hava düÅŸünüldüÄŸünde, CHP de baÅŸarısızlar listesinde yer almaktadır. HAYIR cephesinin liderliÄŸini üstlenen CHP, arkasına aldığı AK Parti karşıtı koalisyonla beraber, referandumda AK Parti'nin yenilgiye uÄŸratılacağına o kadar inanmıştı ki, çıkan sonuç MHP'den öte CHP'yi hayal kırıklığına uÄŸrattı. Referandum, CHP açısından KılıçdaroÄŸlu'nun liderlik potansiyelini ölçme denemesiydi ve görülen o ki, KılıçdaroÄŸlu bu testten baÅŸarılı bir sonuç alamadı. KılıçdaroÄŸlu, CHP'ye oy verenlerin daha coÅŸkulu oy vermelerini saÄŸlamanın yanında, yeni arayışlara girmiÅŸ Alevileri CHP'ye geri çekti ve son dönemde aldığı darbelerle gardı düÅŸmüÅŸ imtiyazlı kesimlerde yeni bir umut yarattı. Buna karşın, muhtemel bir CHP iktidarından kaygı duyan kesimleri birleÅŸtirerek, uzun süredir ertelenen milliyetçi-ülkücü- ulusalcı ayrışmasını tetikleyip, güçlü müttefiki MHP'yi zayıflattı. KılıçdaroÄŸlu bu referandum sonucuyla AK Parti'nin 2011 seçimlerindeki muhtemel galibiyetini tahkim etti. Kısacası KılıçdaroÄŸlu, getirdiÄŸi kadar götürdü, eklediÄŸi kadar çıkardı. KılıçdaroÄŸlu'nun kendisinden beklenen yüksek baÅŸarıyı gösterememesinin birçok toplumsal ve siyasal nedeni var. Ancak toplumsal algıdaki CHP imgesini deÄŸiÅŸtirememesi KılıçdaroÄŸlu hanesine yazılan en büyük eksi puan oldu. Bu çerçevede, KılıçdaroÄŸlu'nun referandumdan çıkaracağı birinci ders, CHP'nin "rejim muhafızı parti" algısını deÄŸiÅŸtirmeden kitlelere açılmasının mümkün olamayacağıdır.

Devamı

Türkiye'nin özellikle 2002'den bu yanaki performansı Arap dünyasının ülkemize bakışını olumlu yönde deÄŸiÅŸtirmiÅŸtir.

Araplar ve Türkler, yüzyıllar boyunca Osmanlı egemenliÄŸinin birer unsuru olarak yaÅŸamışlardır ve kültürel ve dini algıları çok büyük ölçüde bu egemenlik altında ÅŸekillenmiÅŸtir.1920’li yıllara gelindiÄŸinde ise gerek Türkiye Cumhuriyeti gerekse bazı Arap devletlerinin kurucuları bölgedeki siyasi haritaları deÄŸiÅŸtirmiÅŸ ve bu da modern Türkiye’de yeni bir Arap algısının ortaya çıkmasına neden olmuÅŸtur. Bu makale Arapların gözündeki modern Türkiye’ye bakışın dört temel esasa dayandığını açıklamaktadır; Osmanlı geçmiÅŸi-Kemalist döneme ait miras-SoÄŸuk savaÅŸ döneminde yaÅŸanan çatışma ve ittifaklar ve Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP)’nin iktidar süreci. Makalede Türkler ve Arapların karşılaÅŸtıkları zorlukları artık bir imparatorluÄŸun unsurları olarak deÄŸil, farklı milletler olarak çözmeleri gerektiÄŸi sonucuna varılmaktadır.

AK Parti’nin sözcülüÄŸünü üstlendiÄŸi siyasal deÄŸerlerin karşıtlığında kendisini üreten yeni bir siyasal kimliklenme süreci yaÅŸanmaktadır.

Bu seçimler, önümüzdeki dönemde Ukrayna’nın Rusya’ya daha yakın bir çizgide daha otoriter politikalara boyun eÄŸeceÄŸini gösteriyor.

Referandum sonrasında bugün MHP, Orta Anadolu'daki seçmeni tamamen kaybetme riskiyle karşı karşıyadır.

 Muhafazakâr, dindar veya Ä°slamcı, adı her ne olursa olsun, Ä°slam’ın sosyo-politik bir ‘imkân’ olma özelliÄŸini dikkate alan siyasal hareketler halkın yönetime katılımını saÄŸlayarak toplumsal temsil sorununun çözümüne katkıda bulundular.

Eksen kayması tartışmalarına yol açan, Türkiye’nin Batı ittifakından uzaklaÅŸması deÄŸil, ittifakın içinde kendisine daha etkin bir rol bulma çabasıdır.

Ä°ktidar partisinin Alevi Açılımı adımına kendini yakın hissetmeyen Aleviler, siyasi merkezle iliÅŸkilerini KılıçdaroÄŸlu dönemindeki CHP üzerinden revize edebilirler.

Lübnan BaÅŸbakanı Rafik Hariri’ye düzenlenen suikastin üzerinden 5 seneyi aÅŸkın bir süre geçti.

NATO'nun "kırmızı kitabı"nın önümüzdeki 10 yıl için yeniden yazıldığı zirvede küresel düzen sorununun askeri boyutu tartışıldı.

Hükümetin yükseköÄŸretim alanında neler yaptığını, gençler için hangi fırsatları yarattığını daha iyi anlatması gerekiyor.

Wikileaks küresel liderlik krizinin restorasyon çabalarıyla kapatılmaya çalışılan çatlaklarında yaÅŸanan bir sızıntı.

Türkiye bu araÅŸtırmaya üç kez katıldı ve üçünde de öÄŸrenci performansı ve eÄŸitim girdileri noktasında OECD ülkeleri arasında son sıralarda yer aldı.