Bu analizin amacı Barış Pınarı Harekatı’nın Batı basınında nasıl ele alındığını ortaya koymaktır.
Devamı
Barış Pınarı Harekatı’nın Almanya’daki yansıması ne olmuştur? Alman medyası Türkiye’nin pozisyonuna nasıl yaklaşmıştır? Konuya dair Alman siyasetinin pozisyonu ne olmuştur? Türk-Alman ilişkileri açısından harekatın etkileri ve muhtemel sonuçları nelerdir?
Devamı
Soçi'de bugün gerçekleşen Erdoğan-Putin zirvesine odaklanan zihinlerde iki soru var
Barış Pınarı Harekâtı’nı pek çok cephede yürütmek durumunda kalan Türkiye, bir yandan sahada operasyona devam ederken bir yandan da terör örgütü PKK/YPG’yi işbirliği yapacakları bir aktör olarak gören ülkelerden gelen baskıları göğüslemek zorunda.
Türkiye'nin insani, siyasi ve ekonomik açıdan haklı gerekçeleri olmasına rağmen, Batılı ülkeler harekâta dair yakışıksız ithamlarda bulundular. Gelin aynı Batılı ülkelerin keyfi çıkarları için kendi sınırlarından binlerce kilometre uzaktaki bölgelerde yaptıkları faaliyetlerin yıkıcı maliyetlerine bir göz atalım:
SETA'nın 'PKK’nın Çocuk Savaşçıları' panelinde, bu konuda kitap çıkaran yazar ve akademisyenler ile "Diyarbakır Anneleri"nden birinin de aralarında olduğu mağdur yakınları bir araya geldi.
Devamı
ABD ve bazı Avrupalı devletler PYD/YPG'ye destek verip Türkiye'yi bu örgütle karşı getirerek kendi kafalarındaki Türk-Kürt çatışmasını körüklüyor. Bu çabanın muradı ise kendilerine müzahir bir terör devletine meşruiyet zemini oluşturmaktır. Kürt milliyetçiliği duygusu ise bütün bu fırtınanın yakıtı olarak kullanılmaktadır.
Devamı
Tarihsel olarak Türkiye konusunda bagajları bulunan Amerikan medyası, gelinen noktada, hukuki bir sınır veya gazetecilik ilkesi tanımaksızın, Türkiye karşıtı mesajların hedef kitleyle paylaşılabildiği bir zemine saplanmış durumda.
Avusturya siyasetinde oy toplamanın en kestirme yolu haline gelen İslam karşıtlığı, toplumda da karşılığını bulan tehlikeli bir düşmanlığa doğru evriliyor.
Akıllardaki kritik soru şu: ABD askerlerinin çekilmesinin kapsamı ne olacak? Trump'ın sözünü verdiği 32 km derinliğe kadar geri çekilecekler mi?
SETA Strateji Araştırmacısı Hüseyin Alptekin, Türkiye’nin Fırat’ın doğusuna yönelik gerçekleştireceği askeri operasyon öncesinde yaşanan süreç üzerinde değerlendirmelerde bulundu.
Son dönemde özellikle Batı Avrupa'da Türk toplumuna dair dışlayıcı tutumların çoğaldığını, ayrımcı ve ırkçı politikaların sistematik ve görünür şekilde devlet kademelerine sirayet ettiğini ifade eden Çavuşoğlu, dil ve din unsurunun Türk toplumunun geleceği için çok kritik iki alan olduğunu söyledi.
Medya Müslüman karşıtı ırkçılığın yeniden üretilmesi ve normalleştirilmesinde önemli bir rol oynamaktadır.
“Avrupa ülkelerinin ezici bir çoğunluğu İslamofobi vakalarını ayrı bir nefret suçu sınıfı olarak kaydetmemektedir. Müslüman karşıtı/İslamofobik suçların polis tara- fından ayrı bir nefret suçu sınıflandırması altında kaydedilmesi bu sorunun gerçek boyutunu açığa çıkarma ve bu sorunla mücadele için karşı stratejilerin geliştirilme- si adına önem arz etmektedir. Avrupa Birliği’nde (AB) ayrımcılığa uğrayan Müslü- manların yalnızca yüzde 12’si başlarından geçen olayları yetkili makamlara bildir- mektedir. (FRA) Aşağıdaki kapsamlı olmayan liste Avrupa’da devletler ve STK’lar tarafından eksik rapor edilen Müslüman karşıtı nefret suçlarının boyutu hakkında ipucu vermektedir. Eksik raporlamanın Müslümanların farkındalığı ve bürokrasinin bu meseleleri ele alması üzerinde ciddi etkileri bulunmaktadır.” (EIR 2017) Ülkelerde değişiklik gösteren rakamlar farklı bir bilinç ve örgütlenme boyutu- na işaret etmektedir.
Şiddet eylemleri ırkçı canavarlaştırma esaslı şiddet ideolojisinin bir sonucudur. Müslümanlar giderek yalnızca inançlarından dolayı (şiddet) kurbanı olmaktadır.
Çoğunlukla aşırı sağcılardan oluşan üst düzey siyasetçilerin Müslümanlar hak- kındaki İslamofobik söylemleri Müslümanlara karşı uygulanan ırkçılığı normalleş- tirmektedir. Bu durum kamusal alanda ırkçı söylemlerle ilgili telaffuz edilebilirlik ve genel olarak kabul edilebilirlik eşiğini düşürmekte ve Müslümanların insan ve vatandaşlar olarak ayrımcılığa uğramasına meşruiyet kazandırmaktadır.
Hükümetler ve siyasi partiler Müslümanları dini bir cemaat olarak hedef alan ve onlara diğer dini toplulukların üyelerinden farklı şekilde muamele eden yasaları talep etmekte ve uygulamaktadır.
SETA tarafından yayımlanan "Avrupa İslamofobi Raporu 2018"de İslamofobinin sadece Müslümanlar için değil Avrupa'nın istikrar ve güvenliği için de tehdit oluşturduğu belirtildi.