Erdoğanın ve AK Partinin hâlâ iktidarda kalmasından dolayı yaşadıkları hüsran içerisinde ne diyeceklerini şaşırmış durumda darbe sürecini yorumlamaya çalışıyorlar.
Devamı
Demokratik hukuk devletinin bir koruma refleksi olarak yürüyen olağanüstü hal ilanını Batı medyası "İslamcı otoriterleşme", "Erdoğan'ın radikal yetkilerle güçlenmesi" ve hatta "Erdoğan'ın intikamı" olarak mahkûm etmekte gecikmedi.
Devamı
Seçimle işbaşına gelen Erdoğanı darbe dahil olmak üzere her türlü yöntemi kullanarak devirmeye kararlı görünüyorlar. Ancak Türk halkının demokrasiye ve seçilmiş liderlerine sahip çıkma konusunda artık daha kararlı olduğunu ve her türlü entrikayı bozduğunu hesap edemiyorlar.
Batılılar Türkiyeyi hâlâ bir operasyon alanı olarak görüyorlar. Çeşitli enstrümanları kullanarak rotasını tayin edebilecekleri, kendi çıkarlarına göre yönlendirebilecekleri bir ülke zannediyorlar.
Türkiye halkının darbe karşısında durmuş ve adeta çıplak elleriyle tankların namlularını tıkamış olmasına karşın, Batı medyasının olgular ışığında haber yapmak yerine gerçekleri ters yüz etmeye çalıştığını görmekteyiz.
Güven tesisi konusunda, uluslararası arenada özellikle, Türkiyede süren ve güçlenen demokrasi ile siyasi istikrarın varlığının altını çizmek önem arz ediyor.
Türkiyeyi yakından takip eden bütün yabancılar, FETÖnün dış basındaki çırpınışının gerçek amacını görüyordur. Aynı şekilde ABD de girişimin arkasında FETÖ olduğunu belki de bizden iyi biliyordur.
Devamı
AB Türkiyeyi kendisi için büyük bir tehlike olarak görüyor. Ancak AB liderlerinin bunu açıkça ifade edip, üyelik müzakerelerini durdurup, Türkiyeye yeni bir ortaklık çerçevesi önermeleri de mümkün değil.
Devamı
Dış politikada yeni bir vizyona ve bu doğrultuda Türkiyeyle de yeni tarz bir ilişki geliştirmeye ihtiyacı olan Amerikanın Gülenin iadesini bir fırsat olarak değerlendirmesi gerekiyor.
15 Temmuz sonrası iyice netleşen bir husus dikkatimi çekiyor: "Türkiye karşıtı" kampanya Almanya ve Avusturya'da artık AK Parti muhaliflerinin eliyle ve söylemleriyle yürütülür olmaktan çoktan çıktı.
Kemalistlerin Kurtuluş Savaşı sırasında laikçi görüşlerini saklaması gibi Gülen mensupları da devleti ele geçirme yolunda gerçek niyetlerini gizlediler.
Artık "Batı'daki Türkiye imajı" üzerinden Türkiye'yi dizayn etme imkanı kalmamıştır. Esas olan, "Batı'daki Türkiye imajı" değil, "Batı'nın kabul etmek zorunda olduğu Türkiye gerçeği"dir.
Türkiye'nin esas sahibi bu ülkenin asli gerçeğinin ne olduğunu gösterecek dosta, düşmana. Sebat ettiğini, vatanı için ayakta olduğunu, olmaya devam edeceğini haykıracak.
Duran, Batı'nın demokrasi, insan hakları ve halkın gücü gibi konularda sadece kendi ülkelerine duyarlı olduklarının göründüğünü söyledi.
SETA Genel Koordinatörü Burhanettin Duran, FETÖnün Türkiyede operasyon yapmanın bir manivelası olarak görüldüğünü ve ABD başta olmak üzere Batının bu manivelayı kaybetmek istemediğini söyledi.
SETA Ankara Genel Koordinatör Yardımcısı Muhittin Ataman, Batının inşa gücünün kalmadığını ve 15 Temmuzun ardından imha gücünün de sarsıldığını belirtti.
SETA Güvenlik Araştırmacısı Talha Köse, Batının Türkiyeyi yönetebileceği bir ülke olarak görmek istediğini söyledi.
SETA Genel Koordinatörü Burhanettin Duran, Rusyada gerçekleştirilen Erdoğan-Putin görüşmesini değerlendirdi.
SETA Avrupa Araştırmaları Direktörü Enes Bayraklı, Yenikapıda gerçekleştirilen tarihi mitingi değerlendirdi.
SETA İstanbul Genel Koordinatörü Fahrettin Altun, 15 Temmuz Darbe Girişiminin ardından Batının Türkiyeye karşı tutumunu değerlendirdi.
Darbe girişimi sırasında ve sonrasında Türkiye ile kimin dayanışma içerisinde olduğuna bakıldığında, Rusya ve Kazakistan gibi ülkelerin öne çıktığını görüyoruz.