Avrupa Birliği ve mültecilere sınırları ölüm duvarına dönüştüren Avrupa göç rejimi Ukraynalı mülteci krizine hızlı çözümler üretebildiğini gösteriyor.
Devamı
2021’de Rusya’nın Ukrayna sınır bölgesine yapmaya başladığı askeri yığınak sonrasında yeniden alevlenen Rusya-Ukrayna krizindeki “medya savaşları” aslında 2014’te Ukrayna’da gerçekleşen “Meydan olaylarına” kadar dayanıyor. Rusya, Ukrayna ve Batı basını, bu olaylar sırasında farklı derecelerde de olsa propaganda ve enformasyon savaşıyla suçlandı.
Devamı
Almanya, Ukrayna krizinde ve Rusya ile ilişkilerde Batılı ortaklarına güven vermeyen bir politika izliyor.
Sovyetler Birliği'nin dağılmasının 30. yıldönümünde dünya başkentleri Ukrayna krizindeki Batı-Rus gerilimine odaklandı. Moskova'nın eski Sovyet dünyasında Rus nüfuzunu pekiştirmek için yeni bir hamle içerisinde olduğu açık.
Türkiye'nin 2023'te zorlu bir seçime gideceği konusunda herkes ittifak halinde.
Türkiye'nin dış politika hamleleri uluslararası medya tartışmalarının gündeminden düşmüyor.
Tarihte Yahudilerin yaşadıkları trajediyi araçsallaştıran İsrail devleti kendilerine yönelik en ufak bir eleştiriyi bile antisemitizm üzerinden geçersiz kılmaya çalışmakta ve anti-semitizmi adeta bir susturucu (great sliencer) olarak kullanmaktadır.
Devamı
Kongre baskını ile demokrasilerin kendini koruma hakkını hatırlayan Washington'ın, Türkiye'de 15 Temmuz 2016 darbe girişimi olduğunda sergilediği sorumsuz tavrın ne kadar üzücü olduğu şimdi daha iyi anlaşılmıştır.
Devamı
Yeni medya platformlarından Twitter, Facebook ve Instagram gibi mecralar son zamanların temel gündem maddeleri arasından eksik olmuyor.
Bu analizde Almanya’nın koronavirüs salgını sürecinde dezenformasyon kampanyalarıyla mücadelesi ve Alman medya kuruluşlarının aynı konuda Türkiye’ye karşı yürüttüğü dezenformasyon kampanyası incelenmektedir.
Turgay Yerlikaya: “PKK'nın eylemlerinden medet uman ve onu devrimci şiddet bağlamında meşrulaştıran söylem, ne yazık ki hem akademide hem de kültür-sanat alanında mütemadiyen karşımıza çıkıyor. Kendisini özgürlükler üzerinden pazarlayan bir örgütün bütün bu alanları araçsal akılla işlevsel kılması ve destekçi bulmakta zorlanmaması, üzerinde çokça düşünülmesi gereken bir konu.”
ABD'de yaşanan ayrımcılık meselesi tarihsel bir realite ve kökleri sistemin kuruluşuna kadar uzanıyor. Trump'ın ayrımcı yaklaşımı seçildiği 2016 Kasım seçimlerinden bu yana devam ediyor. Amerikan medyası ise kurumsallaşmış bir yapıya sahip ve kökleri 300-400 yıl öncesine uzanıyor.
ABD'de bir hafta içinde yaşananlar hem geleneksel medya hem de sosyal medya bağlamında yeni tartışmaların önünü açacak gibi görünüyor.
Prof. Dr. Kemal İnat, 'dünyanın herhangi bir köşesindeki herhangi bir vatandaşını korumak için derhal harekete geçen Amerika' imajının Kovid-19 salgını sürecinde, 'içeride on binlerce insanını korumaktan aciz Amerika'ya dönüştüğünü söyledi.
Bu kavga sadece Trump'ın atraksiyonu değil. Çok katmanlı bir kapışma var ortada. Her geçen gün ABD medyası ve düşünce kuruluşları Çin'in virüs politikasını ve propagandasını anlatan yorumlara yer veriyor. Pandemi ve sonrasındaki ekonomik krizin olası stratejik sonuçlarına odaklanıyor. Pekin'in "küresel liderliğe yürüyüşünün" alarm zillerini çalıyor. Bahsettiğim kaygının sadece Cumhuriyetçilere özgü olmadığı açık.
Koronavirüs krizinin hala başındayız. Dünyada 700 bini aşan vaka sayısı birkaç güne milyona varacak. Salgın henüz zirve noktasına gelmedi.
ABD ile ilişkilerde yaşanan sorunlar ve çok sayıdaki temel anlaşmazlık konusu artık hem Türk kamuoyunu hem de karar alıcıları yormuş durumda. ABD'nin PYD ve FETÖ'ye vermekte olduğu destek; Türkiye'nin S-400 hava savunma sistemi almasına karşıtlığı ve bu doğrultuda gündeme gelen yaptırımlar; Halkbank Davasını Türkiye aleyhinde sopa olarak kullanılmaya devam edilmesi; Ermeni iddialarının kongre gündeminde kullanılması, Türkiye'nin proje ortağı olduğu F-35 uçaklarının çeşitli bahanelerle teslim edilmemesi; ABD'nin Doğu Akdeniz denkleminde Türkiye'nin karşısından yer alması gibi birçok zorlu dosya iki ülke ilişkilerini son derece olumsuz etkilemekte.
13 Kasım'da Beyaz Saray'daki görüşmenin nasıl geçeceği hayli merak konusu..
Barış Pınarı Harekâtı ile birlikte bölücü teröre karşı önemli bir başarı sağlanmış olsa da, terörle mücadelenin uzun geçmişi PKK terör örgütünün Türkiye’ye karşı bir araç olarak kullanılmaya devam edeceğini gösteriyor.
Toprak kontrolünden sonra liderini de kaybeden DEAŞ'ın yine de tümüyle bitmesini kimse beklemiyor. Tıpkı Usame bin Ladin'in 2011'de öldürülmesinin El Kaide'yi bitirmemesi gibi...
Başkan Trump aleyhine başlatılan azil sürecinin hukuki açıdan nereye evrileceğini öngörmek oldukça zor ancak ABD'de başkanın azledilmesinin hukuki değil siyasi bir süreç olduğunu göz önünde bulundurmak gerek.