ABD Seçimleri ve Sosyal Medya Ağları

Ağlar üzerinden şekillenen günümüz 'bilgi toplumu' bilginin iktidar kurma pratiği açısından önemini daha fazla artırmıştır. Bu perspektiften bakıldığında devasa ulus-ötesi dijital şirketlerin bugünkü konumu hem siyaset-medya ilişkisinin dönüşümünü hem de medyanın siyasete etki etme biçimlerindeki değişimi kaçınılmaz kılmıştır.

Devamı
ABD Seçimleri ve Sosyal Medya Ağları
Sosyal Medya Devleri Siyasi Aktörlere Dönüşüyor

Sosyal Medya Devleri Siyasi Aktörlere Dönüşüyor

Yeni medya platformlarından Twitter, Facebook ve Instagram gibi mecralar son zamanların temel gündem maddeleri arasından eksik olmuyor.

Devamı

'Fransa’daki mevcut laiklik aşırı bir biçime evrildi. Âdeta bir sivil dine dönüştü. Bakanlar onun rahibi, cumhurbaşkanı papazı, entelektüeller bu dinin müritleri oldu. İslam’a karşı daha az çatışmacı yaklaşımı savunanlar ise kâfir sayıldı..'

Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı (SETA) bünyesinde hazırlanan Kriter dergisinin 51. sayısı çıktı.

Putin'in son Erdoğan övgüsü Rus-Amerikan ilişkilerindeki muhtemel gerilimlere bir hazırlık mı?

Uluslararası ölçekte yayın yapan büyük medya kuruluşlarının Ermenistan'ın Gence saldırısı ve genelde sivil katliamlar karşısındaki yaklaşım biçimi başlangıcından bu yana problemli.

İYİ Parti’nin Tartışmalarla Dolu Serencamı

İyi Parti’nin daha kuruluş süreci ve sonrasındaki, “kimin partisi ve hangi çevrelerin tasarımı” olduğuna yönelik sürekli gündemde yer alan tartışmanın argümanlarını da yine partinin üst kademelere kadar yükselmiş ya da kuruluşunda yer almış siyasetçiler üretiyor.

Devamı
İYİ Parti nin Tartışmalarla Dolu Serencamı
Odak Nikol Paşinyan Irkçı Popülist Bir Siyasetçinin Çöküşü

Odak: Nikol Paşinyan | Irkçı/Popülist Bir Siyasetçinin Çöküşü

Ermenistan’da 2018’de gerçekleştirdiği renkli devrimle koltuğa oturan ve kısa sürede uluslararası medyanın odağı haline gelen Nikol Paşinyan’ın Dağlık Karabağ çatışmalarında yaşanan kayıplar neticesinde iç ve dış kamuoyunda imajı ciddi yara aldı.

Devamı

Uluslararası meselelerde Türkiye’nin izlediği politikaların gerçeklerle bağdaşmayan iddia ve ithamlara konu olması, hiç kuşkusuz Türkiye’nin bağımsız dış politika anlayışının sonucudur.

'Otoriterlik' hikâyesine şimdi de 'askeri saldırganlık' masalını ekliyorlar. Yeni söylemin temelinde Türkiye'nin güvenlik çıkarlarını korumak için yürüttüğü askeri operasyonlardan duyulan rahatsızlık var. Ankara'nın Suriye, Libya, Katar, Irak, Doğu Akdeniz ve Kıbrıs'taki askeri varlığını hedef almak var. Erdoğan'ın krizlerde inisiyatif alan liderliği var. Türkiye'nin hamlelerine, inisiyatiflerine duyulan kıskançlık var.

Paşinyan, Hıristiyan dünyayı harekete geçirip işgal altında tuttuğu Azerbaycan topraklarını elinde tutması için kendisine yardım edilmesini bekliyor.

Minsk Grubu diye adlandırılan platformun Ermenistan işgaline son verip Dağlık Karabağ sorununa hakkaniyetli bir çözüm bulma konusunda katkı sağlayamayacağını açık.

Türk halkını ayırarak Erdoğan'a saldırmaları hiçbir şeyi örtmüyor. Zira Erdoğan, iç ve dış saldırılara karşı koyan ve 15 Temmuz direnişini sergileyen bir lider. Bu iki varoluşsal meseleyi birleştirenlere karşı duran güçlü bir devlet adamı.

Erdoğan'a yapıştırılmak istenen 'fundamentalizm' etiketi bir maske.. Altında milli çıkarlarını korumak için mücadele eden bir liderin devrilmesi, olmazsa sınırlandırılması niyeti var.

Doğu Akdeniz'in önümüzdeki dönemin yeni ekseni olacağı açık. Türkiye'nin hem savaşabilen hem de anlaşabilen bir ülke olmayı sürdürmesi ve gerilim diplomasisini yürütecek bir zihinsel hazırlığa sahip olması çok önemli. Geride bıraktığımız ve halen devam eden krizler Türkiye'nin hazır davranma kapasitesini geliştirmişti. Şimdi bunu hayata geçirme zamanı.

Seçildiği takdirde Biden yönetiminde Türk-Amerikan ilişkileri diplomatik anlamda daha zorlu bir döneme girecektir ancak Türkiye'nin hem sahada hem de diplomatik alanda kendi politikalarını şekillendirmeye devam etmesi bunun en iyi ilacı olacaktır. Geçmişte gerek Irak işgali gerekse ABD'nin YPG'ye desteği gibi meydan okumalarda kendi politikalarını belirleyerek hayata geçirmeye devam eden Türkiye'nin muhtemel bir Biden yönetiminde de çıkarları doğrultusunda adım atma kabiliyeti devam edecektir.

Tartışılan cümleler, dış politikadan habersiz bir başkan adayının acemi, sakil ifadeleri değil. Obama yönetiminde başkan yardımcılığı yapmış bir ismin 'iyi düşünülmüş, somut ve net Türkiye politikası beyanı.'

SETA Genel Koordinatörü Duran, 'Doğu Akdeniz'deki haklarımız, bizim için Türkiye'nin önümüzdeki sadece onlu yıllar değil, yüzyıllar açısından da çok kritik bir dönem. Burada iktidarıyla muhalefetiyle ortak bir siyaset yürütmemiz lazım.' dedi.

AK Parti kuruluşunun 19. Yılını kutluyor. Bu sürenin on sekiz yılı tek başına iktidarla geçti. Çok partili hayatımızda hiçbir partiye nasip olmayan bir performans gösterdi. Bu performansın zamanla değişen mahiyeti tartışmaların odağında oldu. Batı medyasında 2010'ların başına kadar Müslüman dünyaya "model" olarak gösterildi. Arap isyanlarından sonra etrafımızdaki bölgenin iç savaşlara ve türbülanslara teslim olduğu son yedi yılda AK Parti'nin gösterdiği dayanıklılık destekçilerini ve muarızlarını şaşırttı. Birçok ülkede hükümetleri deviren krizleri başarıyla aştı.

MHP lideri Devlet Bahçeli’nin, İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener’e yönelik 'evine dön' çağrısının ne anlama geldiğine dair tartışmalar devam ediyor.

Uzun yıllardan sonra Ayasofya'da ilk Cuma ve bayram namazlarının kılınmasının büyük sevinci içerisindeyiz. Bu sevince ne yazık ki polemiklerin eşlik etmesi Türkiye siyaseti için hiç şaşırtıcı değil. "Hilafet kurumu geri getirilecek" ve "Atatürk'e lanet edildi" iddiaları üzerinden bir bardak suda fırtına kopartıldı. Siyasi spektrumun uçlarındaki çevrelerin radikal siyasi hayallerini biliyoruz. Kimileri hala sosyalizmin iktidara geleceğini tahayyül eder, kimileri de hilafet kurumunun geri dönmesinin Müslümanlar için çözüm olacağını savunur. Ancak iktidar cenahında en üst düzeyde yalanlanan bu iddiaların muhalefetin ana siyasi aktörlerini bu kadar meşgul etmesi normal değildi. Temel saik Ayasofya'nın yeniden camiye çevrilmesinin oluşturduğu atmosferin başka bir ortak değerimiz olan Cumhuriyetimizin kurucusu Atatürk'ün sahiplenilmesiyle bastırılma çabasıydı. Eğer son aylarda Batı medyasında köpürtülen ve hedefi Türkiye'yi sınırlandırmak olan "sultan, halife Erdoğan" kampanyası ile "dost ittifakı" kurulmadıysa.