CHP-MHP Seçmeni ve İhsanoğlu

Siyasi partiler, tabanın talep ve kaygılarını önceleyen bir siyaset üretmedikleri ölçüde, büyük bir siyasi boşluğa ve gerilime davetiye çıkarıyor.

Devamı
CHP-MHP Seçmeni ve İhsanoğlu
Çatı Adayı ve Soğuk Kutuplaşma

Çatı Adayı ve Soğuk Kutuplaşma

CHP ve MHP, cumhurbaşkanlığı seçim propagandalarında yeni bir işbölümüne yönelecek gibi görünüyor. Ana strateji Erdoğan ve AK Parti karşıtlığına dayalı kutuplaştırıcı dili İhsanoğlu'nun adaylığı ile yeni bir evreye taşımak.

Devamı

Önümüzdeki günlerde, İhsanoğlu'na yönelik öfke ve CHP'nin tercihlerine yönelik şaşkınlığın yol açtığı eleştiri ve rahatsızlıklar azalacak, İhsanoğlu kampanyasının iletişim stratejisinde rol alan kalemler de, ilk haftaki tepkilerin kaygı ve tedirginlikten kaynaklanmadığını fark edecekler.

Bahçeli'nin liderliğiyle birlikte bir siyasetbilimcinin ifadesiyle, “başkalaşmadan değişme” çabası içerisine giren MHP, yeni bir evreye girdi ve bir “başkalaşım” süreci yaşamaya başladı.

Muhalefet ilk defa halkın direkt olarak seçeceği Cumhurbaşkanlığı için neden toplumsal karizması böylesine düşük ve siyasi temsil kabiliyeti zayıf birisini aday gösterdi?

Tıpkı ‘liberal siyaset eleştirisini' liberal bir siyaset imkanı zannetmeleri gibi; üslup, huy ve tavırları da siyaset -yapımı- zanneden bu akıl, siyasetten ziyade, ‘bir yaklaşım' üretmekten öteye geçememektedir.

Yeni Cumhurbaşkanlığı Modeli

On yıllık vesayetle mücadele sürecinde vesayetten yana tutum alan muhalefetin, vesayetçi sistemin öngördüğü cumhurbaşkanlığı modeline tutunması sürpriz değildir.

Devamı
Yeni Cumhurbaşkanlığı Modeli
Bir Siyasal Hareket Olarak AK Parti ve Erdoğan

Bir Siyasal Hareket Olarak AK Parti ve Erdoğan

Yeni başbakan, bir yandan Türkiye'yi 2023 hedeflerine hazırlarken, diğer yandan hitabetiyle kitlelere ulaşmak durumunda. Elbette bunu yaparken, cumhurbaşkanıyla uyum içinde çalışmak ve parti elitlerini de AK Parti siyasetinin içinde tutmak zorunda.

Devamı

İç ve dış politika arasındaki ayrım silikleştiğinden seçim ortamında AK Parti'nin Suriye ve Irak politikaları siyasi kutuplaşmanın konusu haline geliyor.

Başbakan Erdoğan döneminde, Türkiye'nin hem kendi bulunduğu bölge sorunlarıyla ilgilenen hem de dünya siyasal sisteminde birtakım değişiklikler talep eden bir ülke olarak öne çıktığı söylenebilir.

Muhalefet kendi seçmenine Erdoğan nefreti aşılayarak, siyaset üretme zahmetinden kurtularak belli oranlarda garantili bir oya sahip oluyor. Sonuç? Koltuklarını koruyan liderler, umutsuz ve siyasete küskün seçmen, bol miktarda Erdoğan karşıtlığı.

Halk tarafından Cumhurbaşkanı seçilmesi, 1960'da kurulan ve 1980'de güncellenen vesayet sisteminin sonuna geldiği anlamına geliyor. Bundan dolayı, artık YÖK'ün ve üniversitelerin halkın taleplerine sırt çevirmesi mümkün değildir.

Demirtaş, temsil ettiği seçmen kitlesine hitap edecek şekilde çok dilli bir seçim şarkısı tercih edebilecekken, Gezi eylemleri için bestelenen türküye Türkçe güfte eklemeyi tercih etti.

Son bir kaç haftadır, laik kesimlerin ilgisini çeken, sol-liberal kesimleri ise bir kez daha heyecanlandıran Demirtaş görüntüsünün neyi, kimi ve ne kadar sahih temsil ettiği önemli bir sorun.

Muhalefet, başvuracağı birçok taktiğe rağmen Erdoğan'ın Cumhurbaşkanı seçilmesini engelleyemeyeceğini de öngörüyor. Bu nedenle, Erdoğan'ın Cumhurbaşkanlığını kabullenerek seçim sonrası gündemi esir almaya yönelik birçok başlık açılıyor, bu başlıklar üzerinden tartışmalar yapılıyor.

2014 Cumhurbaşkanlığı seçimleri, ileride “mühendislik ve siyaset arasındaki fark” anlatılmak istendiğinde en fazla başvurulan örneklerden biri olacak.

Her iki aday da kendi millet tanımlarının, Erdoğan'ın muhafazakâr- demokrat milletinin kapsayıcılığına ulaşamayacağını gördüğünden, seçim kampanyalarını "taraflı" ve kutuplaştırıcı olarak suçladıkları Erdoğan'a karşıtlık üzerine kurmuş durumdalar.

Son bir yıllık süreçte ise cari açık, dış borçlar, faizler ve enflasyon gibi parametreler üzerinden küresel imajı yıpratılmaya çalışılan Türkiye ekonomisinin soğukkanlı ve etkili yönetimi noktasında bir tazelenme ihtiyacı göze çarpıyor.

SETA analisti Hatem Ete, cumhurbaşkanının beş yıllık görev bitim süresinden sonra halk tarafından ikinci kez seçilmesinin kendisine oto kontrol mekanizması sağlayacağına dikkat çekerek, bu noktada cumhurbaşkanının performansının da önem kazanacağını belirtti.

SETA analisti Hatem Ete, yeni dönemde, öteden beri Anayasa'da mevcut olan ancak cumhurbaşkanlarının teamül olarak kullanmadığı veya istisnai olarak kullandığı yetkilerin normal bir şekilde kullanılmaya başlanacağının altını çizdi.

SETA Siyaset Araştırmacısı Galip Dalay, 10 Ağustos Cumhurbaşkanlığı Seçimlerinin gerçekleşmesiyle toplumsal iradenin tecelligâhının yalnızca TBMM olmadığının, aynı zamanda seçim yönteminin değiştirildiği cumhurbaşkanlığı makamı olduğunun altını çizdi.