Azerbaycan-Özbekistan İlişkilerinde Yeni Dönem

Türk Devletleri Teşkilatına üye ülkelerin ikili ilişkilerinin artması, Teşkilatı daha güçlü hale getirecektir. Türkiye ile Özbekistan arasında yüksek düzeyde devam eden bu ilişkiler halkasına Azerbaycan'ın da katılmış olması bölge güç dengesi açısında da önemli sonuçlar doğuracaktır.

Devamı
Azerbaycan-Özbekistan İlişkilerinde Yeni Dönem
Bin Selman ve Lapid Ziyaretlerinin Ardından

Bin Selman ve Lapid Ziyaretlerinin Ardından…

Ankara, bölgede güvenlik ve istikrar sağlayan bir denge unsuru olmayı arzu ediyor.

Devamı

Veliaht Prens Muhammed bin Selman’ın Türkiye ziyaretinin anlamı nedir? Ziyaret hangi açılardan önem taşımaktadır? Ziyaretin ikili ilişkilere ve Ortadoğu’daki bölgesel denkleme muhtemel yansımaları nelerdir?

Madrid Zirvesi'nde NATO üyelerinin ittifak içi dayanışma için rasyonel kararlar alması gerekiyor.

Türkiye'nin bu gerginliği yönetirken 1990'ların psikolojik atmosferine kapılmaması ise hayati derecede önemli. Bölgesel aktörlük ve güç statüsü anlamında 1990'ların çok ilerisinde olan bir Türkiye'nin, Yunanistan ayrıntısının-arızasının ötesinde bir dış politika ufkuyla meselelere yaklaşması uluslararası sistemin kapsamlı bir dönüşümle karşı karşıya olduğu bir dönemde bir zorunluluktur.

Türkiye-Azerbaycan ilişkilerinin kendisine özgü niteliği bir yana, devletler arasında sıklıkla çeşitli anlaşmalar imzalanır ve ittifaklar kurulur ancak bu anlaşmaların veya ittifakların etkisi, kağıt üstünde kalmayıp, pratiğe döküldüğü zaman anlamlı olur. Bu açıdan Şuşa Beyannamesi'nin bir senelik muhasebesinin yapılması, mevcut durum ve gelecek hakkında bize önemli ipuçları verecektir.

Kimlik Siyaseti mi Milli Kimlik Tartışması mı?

Evet bir kimlik siyasetine tanık olacağız ancak bu 'milli çıkarları' koruyan kapsayıcı bir milli kimlik tartışması olmaya aday.

Devamı
Kimlik Siyaseti mi Milli Kimlik Tartışması mı
Gezi Tartışması Kime Yarar

Gezi Tartışması Kime Yarar?

SETA Genel Koordinatörü Burhanettin Duran, siyaset gündemindeki son gelişmeleri değerlendirdi.

Devamı

Yunanistan'ın maksimalist hamlelerine ve iddialarına karşı duyarlı olunması zorunluluğunu ortaya çıkarıyor. Bu noktada Doğu Akdeniz'de sergilenen kararlılık ve caydırıcılığın artırılarak Ege'deki eski ve yeni Yunan girişimlerine karşı uygulanması önemli. Geçmişte Ege'de iki ülke arasında bir Lozan dengesi oluşturulmuştu ve Yunanistan bu dengeyi hep kendi lehine bozdu. Dolayısıyla artık ya Lozan dengesinin yeniden tesis edilmesinin ya da Ege'de yeni ve sürdürülebilir bir dengeyi oluşturmanın zamanı geldi görünüyor.

Siyasi gündemimizde 10 fırtınası esiyor. Önce 29 Mayıs'ta dördüncü buluşmasını gerçekleştiren 6 muhalefet genel başkanı 10 maddelik 'temel ilkeler ve hedefler bildirgesi' yayımladı.

Yunanistan ve Türkiye seçimlere çok yakın iken Washington'un Atina'yı, halk tabiriyle şımartması, NATO müttefikleri arasında riskli bir sürece işaret ediyor. Ankara, güvenlik taleplerinin karşılanması konusunda ısrarlı olacak. İsveç ve Finlandiya'nın üyeliği vetosunda da Suriye'de operasyon konusunda da milli çıkarlarının gerektirdiği adımları atacak.

Kılıçdaroğlu, FETÖ için kullanılan tabirleri kendince Erdoğan'ın etrafı için sarf ederek bir korku ve intikam iklimi oluşturmaya çalışıyor...

Batı medyasında NATO'nun önde gelen ülkelerinin, Türkiye'yi vetosunu kaldırması yönünde 'ikna edeceği' fikri işleniyor. Niinistö ve Andersson'un da Biden'dan Türkiye'yi, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı ikna etmesini istemiş olması düşünülebilir. Bu yaklaşımlar NATO'nun krizinin çözülmesine katkı sunmaz. Ankara ikna edilmesi gereken başkentler olarak Stockholm ve Helsinki'ye işaret ediyor.

Ankara'yı arayan Batılı yetkililer, Türkiye'nin güvenlik endişelerini anladıklarını ancak iki ülkenin üyeliğinin hızlıca kabul edilmesi gerektiğini ve Ankara'nın taleplerinin hemen karşılanamayacağını öne sürüyorlar. Halbuki daha önce verilen sözlerin tutulmadığını çok iyi bilen Türk yetkililer de baskı kurulması gereken başkent olarak Stockholm ve Helsinki'ye işaret ediyorlar.

Türkiye'nin, iki ülkenin (özellikle İsveç'in) üyeliği konusundaki kaygı ve taleplerini açıklaması şimdi bütün NATO başkentlerinin odağında.

Türkiye terörle mücadelesini her geçen gün güçlenerek devam ettiriyor ve bunu sürdürmekte kararlı. Bazı 'dost' ve 'müttefik' ülkelerin terör örgütüne verdiği dolaylı ve doğrudan desteği ise unutmuyor, not ediyor ve zamanı geldiğinde hatırlatıp bedelini de ödetecektir.

Kamuoyunda toptan 'mülteci meselesi' olarak ele alınan konu çok boyutlu. Sığınmacıları, yasadışı göçmenleri, izinle ülkemizde yaşayanları ve hatta turizm için gelenleri de içeriyor.

Türkiye'nin gönüllü geri dönüş girişimleri, diğer aktörlerin desteğiyle krizin insani boyutunun ve diğer boyutlarının kalıcı çözümü açısından da önemli bir aşama olacak.

Normalleşmeyi tek taraflı kaygılarla açıklayanlar gerçekliği ıskalar. İkili ilişkileri toparlamada inisiyatif alan ülkeler daha avantajlı durumda olacak. Türkiye'nin gergin olduğu ülkelerle normalleşme politikası ve Ukrayna Savaşı'nda yürüttüğü politika birleşiyor ve ülkemizin önünde yeni fırsatlar açıyor. Uluslararası sistemdeki değişmeleri önceden okuma konusunda maharetli Erdoğan, Suudi Arabistan ziyareti ile etkili bir adım daha attı. Ankara ve Riyad arasındaki normalleşmenin BAE ile olana benzer şekilde hızlı ilerlemesi beklenebilir.

Muhalefetin 6'lı masasının seçimlere giderken nasıl bir dizilim içinde olacağı şekillenmeye başladı. SP'nin 'ittifak içinde ittifak' önerisinden ve CHP'nin 8 senaryo çalışmasından sonra DEVA Genel Başkanı Babacan, partisinin 2023 seçimlerine kendi logosuyla gireceğini açıkladı.