Anayasa Prangası ve Demokratikleşme

Ortaya çıkan yeni Türkiye binasını, anayasadan kaynaklanan eski vesayetçi temelin taşıması mümkün değildir.

Devamı
Anayasa Prangası ve Demokratikleşme
Siyasete Diyarbakır Aşısı

Siyasete Diyarbakır Aşısı

Diyarbakır ziyaretinde ortaya konan siyasal performans, Kürt hareketinin siyasal zemine ve Erdoğan'ın siyasal etkinliğine ilişkin erken şüphelerini izale edici bir etkiye yol açacaktır.

Devamı

Geniş halk kitleleri bu çatışmaya normatif yani “kim haklı, kim haksız” gözüyle bakma eğiliminde. Siyaset bilimini bilenler veya siyaset tecrübesi olanların esas sorusu şu: Kimin elinde ne var?

Taha Özhan imzalı "Normalleşme Sancısı", Cumhuriyet'in kuruluşundan beri var olan Kürt Meselesi'ni geçmişi, bugünü ve geleceğiyle odağına alıyor.

2010 yılına kadar AK Parti'nin öncülüğünde biraraya gelen kesimlerin bu tarihten itibaren önce ayrışıp sonra hararetli bir mücadeleye girişmesi, siyasetin sahicileşmesi, kurucu hüviyete kavuşmasının sonuçlarından biridir.

2013 yılını, Yeni Türkiye'nin inşasında bir geçiş yılı olarak tanımlayan analizde, Gezi Olayları ve Çözüm Süreci başta olmak üzere 2013 yılına damga vuran birçok gelişme irdeleniyor.

17 Aralık Tasfiyesi

Bürokratik bir neo-vesayet odağı ‘seçim üçlemesinin' yaşanacağı 2014-2015'i dizayn etmek adına müdahale girişiminde bulundu. 2007'de Kemalizm adına yaşanan müdahalenin bütün aktörleri, 2013'te hızla Gülen Grubuyla aynı platformda buluştu.

Devamı
17 Aralık Tasfiyesi
İttifaklar ve Siyaset

İttifaklar ve Siyaset

İttifak siyasetin bir aracı olarak hedeflere ulaşmada yardımcı bir unsur. Peki, ittifak bir araç olmaktan çıkıp yegane siyaset teknolojisine dönüşürse ne olur? Başka bir ifade ile siyaset yapmanın yerini sadece ittifaklar kurmak alırsa nasıl bir tablo ortaya çıkar?

Devamı

İlk turu 10 Ağustos'ta yapılacak Cumhurbaşkanlığı Seçimleri bağlamında yeni cumhurbaşkanlığı seçim sistemi, siyasi partilerin bu seçime yönelik stratejileri ve seçimlerde yarışan adaylara yönelik SETA uzmanlarının yorum ve analizlerini bir arada sunuyoruz…

Birbiriyle neredeyse telif edilmesi mümkün olmayan Türkiye hayallerinin, olgun bir demokrasinin emekleme safhasındaki bir ülkede, ‘ilkel kutuplaşma' süreçlerini yaşanmadan atlaması, siyasalın ve sosyal gerçekliğin tabiatına aykırı bir beklentidir.

SETA İstanbul Genel Koordinatörü Burhanettin Duran, devlet içerisindeki paralel yapılanmaya ilişkin değerlendirmesinde, meselenin demokratik hassasiyetlerle ele alınması gerektiğine ve devleti ele geçirme refleksinden vazgeçilmesi gerektiğine dikkat çekti.

Onca dezavantaja rağmen Ak Parti'nin kaybetmemesinin, muhalefetinse kucakladığı onca avantaja rağmen kazanmamasının en önemli nedeni, siyasi partilerin cari pozisyonlarını revize etmemeleridir.

SETA İstanbul Siyaset Araştırmacısı Nebi Miş, kutuplaşmanın kimseye fayda sağlamayacağını belirterek, muhalefetin siyasetin dilini projeler ve demokratikleşme üzerinden yeniden kurması gerektiğine dikkat çekti.

SETA Ankara Siyaset Araştırmaları Direktörü Hatem Ete, muhalefet partilerinin Yeni Türkiye'nin değişim sürecine direnç göstermemeleri gerektiğini belirterek, laiklik ve milliyetçilik ilkesinin yumuşatılmasına destek vermelerinin oy oranlarını artıracağını da belirtti.

SETA İstanbul Siyaset Araştırmacısı Nebi Miş, muhalefetin cumhurbaşkanlığı stratejisini gerilim üzerinden yürüteceğini belirterek “Muhalefet topyekün olarak bir şeye odaklandı: Erdoğan'ın Cumhurbaşkanı olmasını engellemek.” şeklinde konuştu.

HDP'nin ideolojik bir körlük yaşayarak kendi gündemini halka dayatmasının yan etkileri, kendini önümüzdeki seçimlerde hissettirmeye başlayacaktır.

BDP cumhurbaşkanlığı seçimlerinde alacağı tavırla, sadece seçimlerde bir aktör olmayacak, dört yıl önceki ayıbını da kısmen telafi etme şansı yakalayabilir.

SETA Analisti Taha Özhan, muhalefet partilerinin yaklaşan Cumhurbaşkanlığı Seçimleri için yaşadığı aday belirleme sorununa dikkat çekerek, CHP ve MHP'nin açıklamalarıyla uzlaştıkları tek noktanın “Kemalist bir adayın cumhurbaşkanı seçilemeyeceği” olduğuna dikkat çekti.

12 Ağustos 2005 Diyarbakır konuşmasında "Kürt sorunu bu milletin bir parçasının değil, hepsinin sorunudur. Bu sebeple 'Kürt sorunu ne olacak?' diyenlere diyorum ki, bu ülkenin başbakanı olarak, o sorun, herkesten önce benim sorunumdur" diye seslenen Erdoğan, Cumhuriyet tarihinde bir ilke imza atmıştı. Retorik düzeyde bile sorunu tartışmanın, isimlendirmenin imkânsız olduğu uzun yılların ardından, ilk kez bir başbakan sorunla bu denli açık bir şekilde yüzleşiyordu.

Kürt siyasi hareketinin normalleşme barometrelerinden birisi de artık uzun yıllardır var olan günlük gazeteleridir. Türkiye'de en fazla gadre ve zulme uğramış olan bu gelenekteki gazetelerin, yaşadıklarının yanında, bugünlerde basının %70'ini aşan tirajını ellerinde bulunduranların ‘ifade özgürlüğü' sızlanmalarını şımarıklıktan başka hiçbir şeyle telif etmek mümkün olmaz. Hal bu iken mezkur geleneğe ait gazetelerin, yaşadığı acılar ve zulümler içerisinde olgunlaşması ve normalleşmesini beklemek de hakkımız. Kürt ulusalcı medyası derin bir anakronizm içerisinde. Diyarbakır'dan ziyade Kandil okuyucusuna hitap ediyor. 1992'de hayatta kalan çalışanları ve yazarlarıyla çıkmaya gayret eden Özgür Gündem'in genel havası, içeriği ve perspektifi büyük ölçüde bugün de devam ediyor. Bugün 1992'de hayal bile edilemeyen bir Türkiye var. ‘Bu Türkiye'nin elbette kat etmesi gereken daha çok yol var. Lakin 1992'nin çok uzağında olduğu da apaçık bir hakikat. Bu hakikatle yüzleşmenin aracı olmaya BDP talip olduğu oranda, kurucu siyasi bir aktöre dönüşme şansına sahip olacak. Aksi takdirde, medyaları gibi, 2014 senesinde, 1992'ye ait gazeteleri neredeyse tıpkı basım yapmaya devam edecekler.

SETA Siyaset Araştırmaları Direktörü Hatem Ete, ‘yeni Türkiye'nin altını dolduran en somut karşılıklarından birinin Diyarbakır'da görüldüğünü ve Diyarbakır buluşmasının yeni Türkiye'nin 1920 ruhuyla kurulacağını gösterdiğini söyledi.