İran bölgede statükonun en büyük aktörü. Bu haliyle Mübarekin veya Sisinin Mısırından, Kaddafinin Libyasından, Ali Abdullah Salihin Yemeninden veya Bin Alinin Tunusundan hiçbir farkı yok.
Devamı
Talha Köse, ABDnin Suriye politikası ve PYDnin Kürt Baasçılığı üzerine değerlendirmelerde bulundu.
Devamı
Laiklik adına yapılan baskıların neredeyse bütün Ortadoğu coğrafyasında tepkisel bir dindarlık/dincilik oluşturduğu ve Ortadoğu insanıyla din arasında doğal ve sağlıklı bir ilişki kurulmasını engellediği unutulmamalıdır.
Türkiyenin pozisyonu konusunda yapılması gereken ilk tespit, PKK/PYDnin Suriyenin kuzeyinde bir devlet ya da otonom yapı kurmasının önlenmesinin Ankaranın temel önceliğini oluşturduğudur.
Uluslararası sistemin anarşik ortamında güvenliği garanti edecek asıl faktör güçlü bir ekonomik ve askerî yapıya sahip olmaktır ve bunu sağlamak için de önce içeride ve dışarıda istikrara ihtiyaç vardır.
Talha Köse, ABD’nin Suriye politikası ve PYD’nin Kürt Baasçılığı üzerine değerlendirmelerde bulundu.
Laiklik adına yapılan baskıların neredeyse bütün Ortadoğu coğrafyasında tepkisel bir dindarlık/dincilik oluşturduğu ve Ortadoğu insanıyla din arasında doğal ve sağlıklı bir ilişki kurulmasını engellediği unutulmamalıdır.
Devamı
Müslümanlar arasında birlik ve kardeşlik hissiyatının ciddi bir erozyona uğradığı çok açık. Aynı dine inanmakla siyasi olarak işbirliği yapmanın veya ortak hareket etmeninin farklı şeyler olduğu fikri yaygınlaşmış.
Devamı
İran bölgede statükonun en büyük aktörü. Bu haliyle Mübarek’in veya Sisi’nin Mısır’ından, Kaddafi’nin Libya’sından, Ali Abdullah Salih’in Yemen’inden veya Bin Ali’nin Tunus’undan hiçbir farkı yok.
Mısır halkı daha fazla demokrasi için çıktığı yolda Mübarek dönemine göre daha baskıcı bir rejimle karşı karşıya kaldı.
ABD Yönetimi olabildiğince açık bir dille muhalefete “Cenevre’de masa sizin yüzünüzden devrilirse muhalefete zırnık yardımın ulaşmasına müsaade etmem” diyerek “Rusya’nın Suriye Özel Temsilcisi” Steffan De Mistura’nın Moskova’da hazırladığı muhalefeti tasfiye planını kabul etmeye de icbar ediyor.
Sorun öfkesini kendilerini on yıllardır baskı altında yaşamaya zorlayan Ortadoğu ve Kuzey Afrika halklarında değil; iktidarlarını ülkelerinin yıkımı pahasına korumaya çalışan diktatörlerde ve bölgesel ihtirasları ve statükoyu korumak için mezkûr diktatörlere tüm ikiyüzlülükle arka çıkan devletlerdedir.
Ortadoğuda devam eden krizin temelinde bir mezhep görüntüsü bulunabilir ama temel neden bir iktidar boşluğundan kaynaklanmaktadır.
Nükleer meseledeki anlaşmaya ve ambargoların kaldırılmasına normal şartlar altında hiçbir akil aktör itiraz etmezken; bu yakınlaşmanın an itibariyle Ortadoğuda özellikle Suriyede katliam ve işgal yürüten İranı daha da cesaretlendireceği fikri endişelere sebep olmakta.
Cenevrede toplanan taraflar Esed rejiminin yeniden yaratılması için hazırladıkları, daha doğrusu Rusyanın De Misturaya hazırlattığı ve BM paketiyle satışa sunduğu, yol haritasını askeri olarak bir türlü yok edemedikleri Suriye muhalefetine kabul ettirmek için an itibarıyla dört bir koldan baskı yapmaktalar.
Suriye krizi -sığınmacılar meselesi haricinde- Batının fazlaca canını yakan bir konu değil.
Amerika IŞİDe odaklanmış durumda ve Esad rejimini ikincil bir sorun olarak görüyor. Bu noktada Türkiye ve Amerika bir ortak zemin bulamazsa görüş ayrılıkları devam edecek ve çözüm daha da zorlaşacaktır.
Suriye’de 15 Mart 2011’de Dera’da başlayan ayaklanma 3. yılına girdi. Baas rejiminin protestoları orantısız güç kullanarak bastırmaya çalışması neticesinde ülke geneline yayılan olaylardaki can kaybı Mart 2013 itibariyle 70 bini aştı.
Panel, Suriyedeki son gelişmeleri, aktörlerin durumlarını, uluslararası tepkileri ve muhtemel gelecek senaryolarını değerlendirmeyi amaçlıyor.
3 Aralık günü yayımlanan Ulusal İstihbarat Değerlendirmesi'nin (National Intelligence Estimate) İran nükleer programıyla ilgili raporu, ABD-İran ilişkilerinde bir dönüm noktasını teşkil ediyor. Rapora göre İran nükleer silah geliştirme amaçlı programını 2003 yılında sona erdirmiş.
30 Ocak 2005 Irak seçimleri ile birlikte hiç şüphesiz Irak tarihinde yeni bir sayfa daha açıldı. Bütün aksaklıklarına ve eksikliklerine rağmen bu seçimlerin yapılabilmiş olması bile Irak’ın (geçmişi ve) geleceği açısından önemliydi. Tarih geri çevrilemeyeceğine, Irak’ta eskiye dönülemeyeceğine göre, bütün olumsuzluklarına rağmen seçimin yapılabilmiş olmasıyla birlikte, ABD’nin işgal ve ‘demokratikleştirme’ (?) takvimi bakımından da bir aşama daha geçilmiş oldu.