Hazar'dan çıkarılacak enerji kaynaklarını Avrupa'ya taşıyacak boru hatları projelerinin çeşitlenmesinde tüm taraflar kazanç sağlayacak.
Devamı
İran ekonomik değerini yükseltmek, ekonomide hamle gerçekleştirmek istiyorsa, yalnızca Batı yaptırımlarından kurtulması yetmez. Aynı zamanda özellikle doğalgazda uyguladığı yüksek fiyat yaptırımından da vazgeçmeli.
Devamı
Son dönemlerde Türkiye, enerjide cesur denilebilecek ve birilerini rahatsız eden adımlar atıyor. “Enerji merkezi” olma hedefinden bahsettiğimizde, bu hedefin ütopik, yani gerçekçi olmadığına dair yapılan eleştirilerin haksızlığı, bugün geldiğimiz noktada ortada.
İran Cumhurbaşkanı Ruhani'nin ambargonun kaldırılmasından hemen sonra vakit kaybetmeden Çin'den Avrupa ülkelerine kadar geniş bir yelpazede yatırım ve ticaret turuna çıkması, tüm tarafların İran'ın küresel ekonomiye entegre olmasını istediğini gösteriyor.
SETAnın Washington ofisinin düzenlediği, "Insight Turkey: 5. Yıllık Konferansı Türkiyenin Dış Politikası başlıklı programa katılan Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek, Türkiyenin son yıllarda ekonomik alandaki başarısına ilişkin bir sunum gerçekleştirdi.
Türkiye ekonomisinin geleceği ile ilgili merak edilen soruları SETA Ekonomi Direktörü Doç. Dr. Sadık Ünay cevapladı.
Enerjiyi arz ve talep eden ülkelerin yeni güzergâh ve pazar arayışında, Türkiye'nin kilit bir aktör konumuna geldiğini söyleyebiliriz. Yani, bölgede Türkiye'nin olmadığı bir enerji senaryosu yazılamıyor.
Devamı
Rusya krizi, Türkiye'nin bundan sonraki dönemde enerjide çizeceği yol haritasını belirleyecek nitelikte.
Devamı
Sınırı ihlal eden Rus uçağının düşürülmesinin ardından Türkiye-Rusya ilişkileri yeni bir döneme girdi. SETAdan Erdal Tanas Karagöl ilişkilerin enerji boyutunu değerlendirdi.
SETA Ekonomi Direktörü Doç. Dr. Sadık Ünay, Türkiye ile Rusya arasında yaşanan gerginliğin bölgedeki enerji jeopolitiğini nasıl etkileyeceğini Al Jazeera için yazdı. Ünaya göre, Rusya ile yaşanan kriz, Türkiyenin enerji jeopolitiğini daha dengeli bir yapıda yeniden şekillendirmesi için ciddi bir fırsat olarak algılanabilir.
Rusya'nın zengin enerji kaynaklarına sahip olması ve bu potansiyeli siyasi ilişkilerinde bir koz olarak kullanması yeni bir durum değil.
Hava sahasını ihlal eden hangi ülke olursa olsun uygulanacak kuralın, Rus uçağına da uygulanmasıyla başlayan Türkiye ve Rusya arasındaki kriz devam ediyor.
ABD ve AB üye ülkelerinin yaptırımlarında dolayı ekonomide dar boğaz yaşayan Rusya, petrol fiyatlarının düşmesiyle de zor bir süreç geçiriyor.
Anlaşmalar gereği Rusya'nın Türkiye'ye gaz akışını keseceğine ihtimal vermiyorum. Rusya'nın da Türkiye pazarına bağımlılığı söz konusu.
Rusyanın, iyi niyet işareti olarak Türkiyenin uluslararası tahkime götürdüğü doğalgaz indirimi konusunda daha yapıcı bir pozisyon alacağı kanaatindeyim.
Rusya, zaten sahip olduğu enerji havzasını Suriye'de üstünlük kurarak burada da genişletmeye çalışacak.
Ankara ve Erivan, statüko ve normalleşme arasında, sonuca ulaşmak için önemli bir fırsatın eşiğinde. Hem kendileri hem de yer aldıkları coğrafyanın yarınları adına tarihi bir dönemeçteler. Türkiye-Ermenistan arasındaki ilişkilerde birbiri ardına önemli gelişmeler yaşanıyor. Son olarak, 31 Ağustos 2009 tarihinde İsviçre’nin gözetiminde Türkiye ile Ermenistan arasında normalleşmeyi öngören “İlişkilerin Geliştirilmesi Hakkında Protokol” ve “Diplomatik İlişkilerin Kurulması Protokol”leri parafe edildi. Protokoller 10 Ekim 2009 tarihinde Türkiye ve Ermenistan Dışişleri Bakanları tarafından Zürih’te imzalandı. İmza töreni zorlu diplomatik sürecin habercisi olacak şekilde tarafların birbirlerinin törendeki konuşma metinlerine itirazlarıyla gecikmeli imzalandı. Protokollerin hemen sürecin başında farklı algı ve beklentiler oluşturduğu ortaya çıktı.
Türkiye ve Ermenistan dışişleri bakanları küçük çaplı bir krizden sonra 10 Ekim akşamı protokolleri imzaladı. Krizin küçük çaplı olması nefeslerimizi tutup beklememizi engellemedi. Protokollerin imzalanmasıyla kökeni bir önceki yüzyıla uzanan bir sorunu geçmişte bırakacak sürecin ilk adımı atıldı. Ancak kimse Türkiye ve Ermenistan arasındaki sorunun geceden sabaha çözülmesini beklemiyor. Aynı şekilde imza krizi dolayısıyla, sürecin zorluğu daha başlangıçta gözler önüne serildi.
SETA Vakfı, 25–27 Haziran 2009 tarihlerinde İstanbul'da Türkiye-Azerbaycan ilişkileri çalıştayını gerçekleştirdi. Türkiye'nin Ermenistan ile yürüttüğü normalleşme sürecinin nisan ayında medyaya yansıyan şekliyle Türkiye-Azerbaycan ilişkilerinde bir krize neden olduğu iddiaları, iki ülke ilişkilerinin tekrar masaya yatırılmasını gerektirmişti. Çalıştayda iki ülke ilişkilerindeki temel meseleler ve özellikle "Bir millet-iki devlet" sloganı, Ermenistan ile yürütülen normalleşme sürecinin Türkiye-Azerbaycan ilişkilerine etkileri ve ilişkilerin siyasî, ekonomik-enerji ve güvenlik boyutları ele alındı.
Türkiye’nin yıllardır çözemediği Ermeni Sorunu, hükümetin Ermenistan’la diyalog girişimleri ve ABD Başkanı Barack Obama’nın 24 Nisan’daki konuşmasıyla yeniden gündeme geldi. Türkiye bir yandan Ermenistan ile diyalog zemini oluşturmaya çalışırken diğer yandan Azerbaycan’ı da memnun etmeye çalışıyor. Bunları yaparken Ermeni diasporası ve büyük devletlerinin onlara verdiği destekle de mücadele etmek zorunda kalıyor. Ermeni meselesinin çözümü için Türkiye’nin daha fazla enerji harcaması gerekiyor.
George Mitchell ve Hillary Clinton'ın Türkiye ziyaretleri, ardından Obama'nın Türkiye'ye gelmesi, ilişkilerde daha yoğun işbirliğinin önünün açıldığı şeklinde yorumlanmakta. Türkiye özellikle son dönemlerde izlediği çok boyutlu ve kuşatıcı dış politika ile bölgesinde çeşitli sorunların çözümüne pozitif katkı sağlamayı başarmıştır.