Türkiye, NATO çatısı altında Batı ile bir ittifak ilişkisine girmişti. Ancak şimdi Türkiye’nin güvenliğine yönelik tehditler daha çok Batı’dan geliyor.
Devamı
Türkiye diasporası içerisinde muhafazakâr kitle sayıca büyük çoğunluğu oluştursa da Alman siyasetine etki açısından bunların çok fazla öne çıkamadığı da bir gerçektir.
Devamı
Yapılması gereken stratejik hedefi iyi tespit etmek ve o amaca giden yolda düzgün araçları kullanmaktır.
Batılı yayın organları Türkiye'nin gittiği yönden pek de memnun değiller ve bunu gizlemiyorlar
Birleşik Krallık, Türkiye ile olan ilişkilerinde de kendisini bir çok açıdan kıta Avrupası'ndan ayrıştırmayı başarmıştır.
FETÖ sadece Türkiye’ye zarar vermek için kullanışlı bir enstrüman değildir. Soğuk Savaş sonrasında 160 ülkedeki militanları sayesinde o ülkelerin bürokrasisine, medyasına ve ekonomik hayatına sızmış uluslararası bir örgüttür.
Almanya'daki bazı kesimler yel değirmenlerine karşı savaşan Don Kişot gibi kendi kafalarında inşa ettikleri bir düşmana karşı savaş veriyor ve kendilerini rezil ediyorlar.
Devamı
Çalışmada Batı medyasının 15 Temmuz ve sonrasında Türkiye’de yaşananları ele alış biçimi çerçeveleme yöntemi kullanılarak analiz edilmiştir.
Devamı
Avusturya'da yayınlanan Falter gazetesinin sızdırdığı belgelere göre bakanlık bürokratları kreşlerin çocukları radikalleştirdiğine yönelik bir sonucun çıkması için raporun tam 903 noktasında değişiklik yapmışlar.
Avusturya savunma bakanı Doskozil’e göre; Avrupa Birliği Balkanlar üzerindeki etkisini kaybederken buna karşılık Türkiye'nin etkisi artıyor
Gözlemcilerin gözden kaçırdıkları temel nokta, aşırı sağın oldukça uzun bir süredir Avrupa'da siyasi gündemi belirleyen esas güç haline geldiği gerçeğidir.
Karşımızdaki bir yıpratma savaşıdır. Vekiller üzerinden yürütülen bir yıpratma savaşı. Tarafların savaş enerjisi tükenene kadar devam eder.
Bu çalışma 8 Haziran 2017 tarihinde Birleşik Krallık’ta gerçekleşecek olan erken genel seçimleri tüm boyutlarıyla analiz etmektedir.
Almanya Türkiye’ye karşı öylesine sert oynuyor ki, uzlaşıya varmak için boş alan bırakmıyor. Neredeyse her aşama ve her grup Türkiye’ye karşı açık düşmanlık içeren beyanatların parçası oluyor.
Kurz’un ironik ‘anti-establishment söylemi’ ile düzen karşıtlığı imajını parlatmaya çalışması kesinlikle zamansız ve sebepsiz değildir.
ABD’de, bu ülkenin Türkiye politikasının kendi çıkar ve algıları doğrultusunda belirlenmesi için çalışan lobiler olduğu gibi, Avrupa’da da aynı şekilde çaba gösteren etkili lobiler vardır.
Türkiye ile AB ilişkileri geçmişi incelendiğinde, AB’nin ve AB üyesi ülkelerin belki de tarihinin hiçbir döneminde bir ülkenin iç siyasetinde bu kadar açık ve militanca bir tavırla pozisyon aldığı görülmemiştir.
Tarafgir, ideolojik ve ön yargılı tutum raporun tamamına hâkim durumdadır.
Batı merkezci, oryantalist zihinleriyle meseleyi analiz etmeye çalışıyorlar ve “evetçilerin gerçeği göremeyen cahiller olduğu” sonucuna varıyorlar.
Yurtdışında referandum süresince Avrupa ülkelerinin‚ evet‘ oyu kullanacak Türklere karşı benimsediği ve rasyonel olmayan yaklaşımlar, seçim sonuçlarının açıklanması sonrasında da sürdürülmektedir.
İslamofobi artık retorik düzeyde bir nefret söylemi olma eşiğini çoktan aştı ve Müslümanlara yönelik fiziki saldırılarda kendini gösteren somut bir düşmanlık halini aldı.