Yaklaşık iki yılı aşkın bir süredir Almanya'da görevde bulunan üçlü koalisyon 2024'e de olumsuzluklar ile girmiştir. İki yıllık süreçte hem iç hem de dış siyasette çoğunlukla olumsuzluklar ve hatta krizlerle gündeme gelen Almanya Sosyal Demokrat Partisi (SPD), Yeşiller ve Hür Demokratlardan (FDP) oluşan federal hükûmeti 2024'te de ciddi zorlukların beklediği söylenebilir. Geçmişte olduğu gibi ilerleyen aylarda yine bazı hususların bilhassa öne çıkması muhtemeldir. Öncelikle iç siyasetle irtibatlı aşırı sağcı tehdidin yükselişinin sürmesi yanı sıra koalisyon içerisindeki tartışmaların devam etmesi ihtimali de söz konusudur. Ayrıca Almanya'da devam eden ekonomik gerilemenin de doğrudan hükûmetin performansını etkilemesiyle birlikte dış politikadaki genel yetersizlik ve yaşanılan inandırıcılık sorununun sürmesi de muhtemeldir.
Devamı
Almanya'da 2021'de kurulan federal hükümetini, 2024’te hem iç hem dış siyaset olmak üzere birçok alanda zorlukların beklediği öngörülüyor.
Devamı
Avrupa'nın birçok ülkesinde olduğu gibi Almanya'da da yıllardan beri İslam düşmanlığı, kurumsal ayrımcılık, nefret söylemleri, camilerin kundaklanması, Müslümanlara yönelik hakaret, şiddet ve cinayetlerin artması siyasi ve sosyal bir sorundu. 7 Ekim'in ardından ise Almanya'da bu sebeplerden dolayı hâlihazırda tedirgin bir ruh haliyle hayatlarını idame ettiren Müslümanlarda korku cumhuriyetinde yaşadıkları hissiyatı gün geçtikçe güçlenmeye başladı. Filistin'deki savaşın alevlenmesiyle Almanya'da Müslümanlara ve İslami cemaatlere yönelik siyasi baskılar giderek artmaya başladı. Dolayısıyla Müslümanlar açısından 7 Ekim zorlu bir milat anlamı kazandı.
7 Ekim 2023 tarihinde, Hamas İsrail'e yönelik geniş çaplı bir saldırı başlattı. Saldırılar, Gazze Şeridi'nden İsrail'in iç kesimlerine atılan 5.000'den fazla roketle başladı. Akabinde İsrail'in Gazze Şeridi'ne düzenlediği hava saldırılarında 4000 civarında Filistinli öldü, 12.000 yaralandı. İsrail tarafında ise şimdiye kadar 1400 ölü ve 4400 yaralı sayıldı. Savaş, 20 Ekim 2023 tarihi itibarıyla devam ediyor.
Almanya'da 2021'de kurulan federal hükümet vaatlerinin bir kısmını gerçekleştirmiş olsa da ekonomik durgunluk, enflasyondaki artış, alternatif enerji arayışları gibi konulardaki tartışmalar kamuoyunda koalisyona dair olumsuz bir algı oluşmasına yol açarak, toplumun hükümete verdiği desteğin azalmasına neden oldu.
Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı (SETA) bünyesinde hazırlanan Kriter dergisinin 81. sayısı raflarda yerini aldı.
Alman güvenlik kurumları ve siyasi karar alıcıların özellikle 11 Eylül terör saldırılarından sonra ulusal güvenlik kapsamında sözde radikal İslamcı yapılara karşı gereğinden fazla odaklanarak ırkçı aşırı sağ Nazi yapılanmaların ve revizyonist aşırı Alman milliyetçilerin Almanya'da filizlenip güç devşirmesine bazen göz yumarak ve bazen de hafife alarak alan açtığı gerçeğini anlamakta geç kalsa da bugünlerde devletin tüm imkanları ile bunlara karşı harekete geçtiği aşikar.
Devamı
Uygulanan dış ticaret politikasının getirisi olarak dünyanın en büyük döviz rezervlerine sahip ülkesi olan Çin enerji arz güvenliği için çeşitlendirme yoluna gitmiştir.
Devamı
Fransa'da 10 Nisan Pazar günü gerçekleşen cumhurbaşkanı seçiminin ilk turunda Emmanuel Macron yüzde 28, aşırı sağcı Marine Le Pen yüzde 23 ve radikal solcu Jean-Luc Melenchon yüzde 22 oy aldı
Son iki yılda küresel gıda fiyatları yüzde 45'e yakın oranda artış gösterdi. Ukrayna savaşı da fiyat artışlarını daha hızlı hale getirdi. Şubat ayında yüzde 3.9 oranında artan küresel gıda fiyatları son on bir yılın en yüksek aylık artışını yakaladı.
Savaş, tarım ürün fiyatlarını ve gıda arz güvenliğini negatif etkiliyor. Son bir haftada buğday ve mısır fiyatlarında meydana gelen yüzde 15'lik artış buna bir örnek. Rusya'ya karşı uygulanan yaptırımlar önemli bir tedarikçinin piyasaya ulaşımını kısıtlayabilir. Üretimin düşmesiyle ortaya çıkabilecek yeni fiyat artışları ülkelere daha fazla zarar verebilir.
Yeni hükümetin, ülkenin yapısal bir özelliği olarak liberal dış politika hedeflerine sadık kalacağı ve 'önce ticaret' stratejisi kapsamında dışa dönük adımlar atacağı öngörülüyor.
Salgının ardından küresel ekonomi toparlandı. Ancak enflasyondaki artışlar, ekonomik toparlanmayı ‘eşitsiz’ bir hale bürüyor. Satın alma gücündeki gerilemeyi telafi etmek için enflasyonun geçici, ücret artışlarının kalıcı olması sağlanmalı
Son bir yılda dünya genelinde kahve yüzde 79, pamuk yüzde 65, şeker yüzde 46, buğday yüzde 43, mısır yüzde 42, arpa yüzde 35, tahıl yüzde 31, et yüzde 22 ve süt yüzde 13 artış göstererek global enflasyonu ciddi oranda etkiledi. Yaşanılan çip krizi ise araç fiyatlarını yukarıya taşıdı. Farklı sektörlerde birleşen belirsizlik, arz sorunu ve güvensizlik küresel enflasyonun temel bileşenleri olarak ortaya çıkıyor. Az gelişmiş ülkelerde aşırı yoksulluk seviyesinin altına düşen milyonların küresel enflasyondan ciddi oranda etkilenmesi kaçınılmaz. Temel yaşam ürünlerine ulaşımın daha da zorlaşması küresel salgının etkilerini daha uzun yıllara yayabilir. Sonuç itibariyle 2008 finans krizinin etkileriyle kıyaslanabilecek bir süreçten geçen küresel ekonomi enflasyon sorunuyla karşı karşıya. Ancak hükümetler pandemi koşulları ve iklim krizi nedeniyle gerekli önlemleri zamanında alamayabilir. Bu sürecin etkilerinin azaltılması için üretimde istikrarın sağlanması, karbon salınımının kademeli olarak azaltılması ve tedarikteki sorunların kısa, orta ve uzun vadeli önlemlerle çözülmesi gerekiyor.
Marjinal kişilerin ya da radikal grupların, kitlesel olarak 3B baskılı 'ateşli oyuncaklara' yönelmeleri durumunda, ülkelerin kamu güvenlikleri geri dönüşü zor bir tehdide maruz kalabilir.
Insight Turkey’in bu sayısı, İslam karşıtı faaliyetlerin yeniden canlandığı ve Müslümanların seslerinin kısıldığı bir dönemde, dünya çapında İslam karşıtı uygulamaları kapsayan dört yorum ve altı araştırma makalesi ile okuyucularına kapsamlı ve zengin bir çerçeve sunmayı amaçlamaktadır.
Küresel düzeyde İslam düşmanlığıyla mücadelenin ilk adımları Türkiye öncülüğünde atılmaya başlandı. Kurumsal ve küresel düzeyde İslam düşmanlığıyla mücadelenin Türkiye’nin liderliğinde yürütülmesi tesadüf değil.
Uluslararası sistem ve AB’nin komşu coğrafyası halihazırda belirsizlikler ve meydan okumalarla dolu bir dönemden geçiyor. Kovid-19 pandemisi bu belirsizlikleri ve meydan okumaları daha da şiddetlendirecek.
SETA tarafından yayımlanacak bu eserde radikal bir batılılaşma sürecinden geçmiş olan Türkiye’de çeşitli alanlarda tezahür eden İslamofobi olgusunun kapsamlı bir şekilde incelenmesi amaçlanmaktadır.