Kriz Türkiye-AB İlişkilerinde Fırsata Dönüşür Mü?

Bu süreçte ABD ile benzer sorunlar yaşayan AB Türkiye ile ilişkilerini düzeltme eğiliminde. Bu olumlu gelişmenin rasyonel nedenleri var..

Devamı
Kriz Türkiye-AB İlişkilerinde Fırsata Dönüşür Mü
Avrupa da Hareketli Zamanlar

Avrupa’da Hareketli Zamanlar

Avrupa ekonomisi yavaş da olsa kendine gelmeye çalışırken, ECB’den gelen açıklamalar da elbette dikkatle izlenmeye devam ediliyor.

Devamı

2016’da gerçekleşen ekonomik büyümenin kaynağı nedir? Gerçekleşen ekonomik büyümede Türkiye’nin dünya sıralamasındaki yeri nedir? 2017 yılında Türkiye’nin ekonomik büyüme beklentisi nedir?

Finansal istikrarı bozucu bir risk ufukta da olsa var. Bu kapsama, pozitif kazanç sevdasıyla riskli alternatiflere yönelme güdüsü hususunu da ekleyeyim.

Helikopter para, maliye politikasının para yaratarak finanse edilmesi anlamına gelen farklı bir formül. Bu noktada önemli detaylardan biri ise, para stokundaki artışın bu formülde kalıcı olması…

Piyasalardaki oynaklıklar son haftalarda Avrupa'yı çevreleyerek sürerken, bundan bolca pay alanlar arasında İtalyan bankalar dikkat çekiyor.

Merkez Bankası Tartışmalarında “Odak”

Küresel Finans Krizi’nden bu yana iktisat politikaları ile ilgili hararetli tartışmalar yaşanıyor. Krizden önce birçoklarının adeta iman ettiği neoliberal tandanslı politikalar günümüzde ciddi bir şekilde sorgulanıyor.

Devamı
Yeni Dönemde Merkez Bankası ndan Ne Bekleniyor

Yeni Dönemde Merkez Bankası’ndan Ne Bekleniyor?

Hem faizlerin düşmesi hem de enflasyonun düşmesi yalnızca Merkez Bankası'ndan beklenilemez. Bu dönemde, Merkez Bankası'nın yanı sıra, bankalar ve BDDK'nın da süreçte yer alması gerekiyor.

Devamı

Hem faizlerin düşmesi hem de enflasyonun düşmesi yalnızca Merkez Bankası'ndan beklenilemez. Bu dönemde, Merkez Bankası'nın yanı sıra, bankalar ve BDDK'nın da süreçte yer alması gerekiyor.

İstanbul Finans Merkezi (İFM), faizsiz finansal araç alternatifi sunarak, sermaye sahiplerinin yatırımlarını Türkiye'de değerlendirmesinde öncü rol üstlenebilir.

Yüksek faizin de sebep olduğu düşük büyüme oranı, düşük yatırım ve üretim maliyeti ve rekabet gücünün azalması ekonomi için olumsuz göstergelerin oluşmasına neden olmaktadır.

ABD'de faiz artırım kararının ardından para politikasının sonuçlarının halen daha tartışılıyor olması, tüm sorunların yalnız para politikaları ile çözülemeyeceğini gösteriyor.

Negatif faiz, gerek artısı eksisi, gerekse etkinliği halen tartışmalı bir mesele olarak, “her şeyi para politikasından beklemeyin” paketinin içindeki yerini güçlendirmeye devam ediyor.

Mevcut ekonomi yönetim mimarisinde yapısal reformlar yapılırken Türkiye’nin uzun vadeli makroekonomik stratejileri ile uyumlu, büyüme-istihdam-yatırım dostu ve kalkınma odaklı bir merkez bankacılığı çerçevesi de tartışmaya açılmalı.

2015 yılı üçüncü çeyrekte gerçekleşen ekonomik büyümenin kaynağı nedir? Gerçekleşen ekonomik büyümede Türkiye’nin dünya sıralamasındaki yeri nedir? 2015 yılı için hedeflenen ekonomik büyüme rakamı nasıl etkilenir?

Merkez Bankası'nın ülke ekonomisinde etkin bir ağırlığının olması, bu kurumun aldığı kararların hükümetin uyguladığı ekonomi politikalarıyla eşgüdümlü olmasını zorunlu kılmaktadır.

Yüksek faiz dolayısıyla yıllarca orta gelir tuzağında patinaj yapan ülke mi ya da düşük faiz ile yüksek büyüme oranlarını gerçekleştirerek orta gelir tuzağından çıkmış bir ülke mi olacağız?

Başta bizim ve piyasa katılımcılarının kesin olarak not artışı beklediği bir dönemde S&P'den gelen bu kötü haber yabancı yatırımcıların yatırım kararları verirken bir kez daha düşünmelerine neden olacaktır.

2012 için öngörülen tüm olumsuz senaryolara rağmen ekonomik büyümede çok keskin bir düşüş yaşanmadan büyüme dinamiğinin devam edeceğini söylemek mümkün.

Küresel ekonomideki dengesizlikler yapısal derinlik kazanma yolunda hızla ilerliyor. Cari açıklar, sermaye hareketleri, enflasyon sıkıntıları ve gelir dağılımı eşitsizlikleri en başta gelen sıkıntılardan. Amerika küresel tasarrufları kontrol etmeye devam ediyor. Dünya genelindeki net tasarruf akışının üçte ikisi Amerika’ya yönelmiş durumda. Japonya ve Almanya gibi ülkeler Amerika’nın ithal ettiği kapitalin yarısına denk gelen kapitali ihraç etmeye devam ediyorlar. Amerika geriye kalan kapital akışını ise orta ölçekli ülkelerden karşılıyor. Petrol üreticisi ülkeler bu pastada büyük bir yer tutmuyor, Çin hatta düşük gelirli ülkelerden Hindistan, Endonezya ve Nijerya da paylarına,

Bugünün dünyası, yaşlı yeryüzünün daha önce hiç görmediği kadar büyük zenginlik ve yaygın fakirliğin bir arada olduğu tenakuz portreleriyle dolu. Dünyanın en zengin 225 kişisinin toplam geliri, dünya nüfusunun en fakir yüzde 47’sinin toplam gelirine eşit. En geri kalmış 48 ülkenin dünya ticaretindeki toplam payı sadece %0.4. 23 trilyon dolarlık dünya zenginliğinin ancak 5 trilyonu dünya nüfusunun %80’ine ait. Dünya genelinde 1.3 milyar insan günde 60 sentin (900,000TL) altında gelirle yaşamaktalar. BM raporlarına göre, dünyanın en zengin 200 kişisi yıllık gelirlerinin %1’ini verseler, yeryüzündeki bütün çocukların ilköğretim masrafı karşılanabilir. Dünya’nın en zengin yüzde beşi, dünya zenginliğinin %86’sını, dünya piyasasının %82’sini, yabancı yatırımların %68’ini kontrol ediyorlar. Dünya’nın en zengin ülkelerinde GSMH 30,000 doların üstündeyken, en fakir ülkelerinde 1000 doların altında. Hatta bu 1000 dolar bile gerçekçi değil. Çünkü, fakir ülkelerde ortalamanın etrafında olan sınıfın büyüklüğü zengin ülkelere göre çok daha kötü durumda. Bir milyara yakın insan temiz suya ulaşamıyor. Hepsinin ötesinde, insanoğlunun çok uzun bir zamandır, küresel anlamda insanı doyurmanın yollarını bulduğu bir dönemde, 2003 yılı BM Kalkınma Raporuna göre 800 milyon insan açlık çekmektedir.