Ekonomide 2012 Perspektifi

2012 için öngörülen tüm olumsuz senaryolara rağmen ekonomik büyümede çok keskin bir düşüş yaşanmadan büyüme dinamiğinin devam edeceğini söylemek mümkün.

Devamı
Perspektif GSYH 2011 - IV Çeyrek ve 2011 Yılı Değerlendirmesi

Perspektif: GSYH 2011 - IV. Çeyrek ve 2011 Yılı Değerlendirmesi

Gelişmiş ekonomilerin ekonomik büyüme oranlarının yavaşladığı bir konjonktürde Türkiye ekonomisi büyüme trendini sürdürdü.

Devamı

Başta bizim ve piyasa katılımcılarının kesin olarak not artışı beklediği bir dönemde S&P'den gelen bu kötü haber yabancı yatırımcıların yatırım kararları verirken bir kez daha düşünmelerine neden olacaktır.

Türkiye’nin dış politika algısı karar-alıcılar arasında entelektüellere kıyasla daha az olumlu. Bu anlamda Türkiye’nin potansiyel bir rakip olarak görülmesi bile söz konusu.

SETA’nın hazırladığı çalışmaya göre 2012 yılında yüzde 4 büyüme hedefinin üstünde bir büyüme oranı gerçekleşecek.

Ekonomik büyümedeki bu olumlu görünümün devamlılığı için Merkez Bankasının da faiz oranlarını düşürmesinin zamanı gelmiştir.

4+4+4 Üzerine Erken Bir Bilanço Denemesi

OECD Bir Bakışta Eğitim 2011 raporuna göre, Türkiye’de nüfusun yüzde 90’ının eğitime katılım süresi ortalaması 7 yıl iken, OECD ve AB ülkeleri ortalaması 13 yıldır. 4+4+4 eğitim yasası ile birlikte, zorunlu eğitim süresinin 8 yıldan 12 yıla çıkarılmasındaki temel gerekçelerden biri, Türkiye ve AB ülkeleri arasındaki bu ciddi farktır.

Devamı
4 4 4 Üzerine Erken Bir Bilanço Denemesi
Kredi Derecelendirme Kuruluşları raporu SETA'da tanıtıldı

Kredi Derecelendirme Kuruluşları raporu SETA'da tanıtıldı

SETA'nın düzenlediği, “Kredi Derecelendirme Kuruluşları: Alternatif Arayışlar” adlı raporun tanıtımı yapıldı. Toplantıda Maliye Bakanı Mehmet Şimşek de konuyla ilgili bir sunum yaptı.

Devamı

Türkiye'nin kredi notunun yatırım yapılabilir seviyeye yükselmesi ile olası sermaye girişleri TL'nin değerlenmesine neden olabilir.

Analizde, cari açık sorunu, azalan makro-finansal riskler, sürdürülebilir ekonomik büyüme, enflasyondaki azalış ve krizlere karşı direncin artması gibi ekonomide 2012'nin önemli başlıkları ele alınıyor.

Ekonomik büyümenin sürdürülebilir olması ve "Orta Gelir Tuzağı"ndan çıkışın hızlandırılması için ekonomide makas değişikliğine ihtiyaç vardır.

Analizde, Arap dünyasında yaşanan halk hareketlerinin AB dış politikasına nasıl yansıdığı ve Türkiye'nin AB'nin bölge politikasında nerede durduğu soruları ele alınıyor.

Adeta çözülmeye çalışılan Kürt meselesi öznelik sorunu karşısında ikincil bir problem haline gelmiş durumdadır. Demokratik açılım süreci tam da bu problemden dolayı Kürt meselesine ulaşamadı. Aradaki aktörlerle uğraşmaktan sorunun özüne yönelik adımlara sıra gelmedi. Bundan sonra da, aktörlük sorunu kabul edilebilir bir noktaya çekilmediği müddetçe benzer bir son kaçınılmaz görünmektedir. Demokratik açılım, yirmi yıllık medya, seksen yıllık resmi tarih karartmasından sonra, Kürt meselesinin tartışılmasını sağladı. Açılım süreci bu yönüyle başlı başına bir yüzleşme pedagojisi inşa etti. Kürt meselesi başta olmak üzere 'dokunul( a)mayanlar' başlığı altındaki bütün yakıcı sorunlara bir şekilde dokunulmuş oldu. Gelinen noktada sorunun çözümünde umutlar korunmakla beraber, çözüme henüz uzak olduğumuz aşikâr. Çözümü zora sokan, çözüm yönünde mesafe almayı zorlaştıran dinamiklerin başında ise, aktörlük mücadelesi yer alıyor.

Son 25 yıldır medya, Kürt meselesinde kendine özgü oldukça sorunlu bir dil inşa etmiş durumdadır. Halkın tüketimine yıllardır sunulan bu sorunlu dil yine halkın sağduyusu sayesinde Kürt meselesinin toplumsal çatışma düzeyine gelmesini engellemiştir. Dolayısıyla bugün nispeten olumlu bir tutum takınan medyanın meselenin önemine binaen daha ciddi bir şekilde sorumlu davranmaya davet edilmesi elzemdir. Gazete manşetlerinden dizilere, tartışma programlarından köşe yazılarına kadar azami dikkatin sergilenmesi gerekmektedir. Bu ise temenni ile hayata geçebilecek bir durum değildir. Milli güvenlik konsepti içerisinde tavsiyelerin yapılması elzemdir.

Türkiye Kürt meselesinden bağımsız bir şekilde de PKK sorunu ile muhatap olmak zorundadır. Tam da bu sebepten dolayı, eylemlerine başladığı 1984'ten bu yana “PKK silahsızlandırılmaktadır”. Bu bitmez tükenmek bilmek “PKK'nın silahsızlanması” süreci Kürt meselesinin çözümüne bağlanmaktadır. Kürt meselesinin çözümü ise PKK'nın silah bırakmasına. Eğer siyasal bir yumurta-tavuk egzersizine Türkiye'nin en değerli onyıllarını bir kez daha feda etmek istemiyorsak bu fasit daireden hızla çıkarak gerçeklerle yüzleşmemiz gerekmektedir. PKK, Kürt meselesi dairesinde müstakil bir vakıa olarak ele alınmadığı sürece “iyi şeyler olması”nı dilemekten öteye geçemeyiz. Aynı şekilde DTP, Kürt sorununun sonucu olarak var olmaktadır. Fakat bu tespit DTP'nin bir Kürt meselesi olduğunu ortaya koymaz. PKK'nın bir PKK; DTP'nin ise bir DTP sorunu bulunmaktadır. Ve bu sorunları Kürt meselesinden çok daha önceliklidir. PKK örgütün geleceği konusunda çaresiz olduğu kadar; DTP'de Kürt meselesinin asgari bir düzeye düştüğü durumda partinin ne olacağıyla meşguldür.

Demokratik açılım, hem Kürt sorunu hem de PKK'nın silahsızlandırılmasında, süregelen devlet politikasından farklı bir politikayı öngördüğü için, toplumda 25 yıldır çözülemeyen bu sorunun çözülebileceğine dair bir umut oluşturdu. Demokratik açılım, devletin her iki sorunla da yüzleşmesinde esaslı bir değişimi ifade ediyor. Nitekim Kürt sorunu ve PKK ile mücadelede eski ve yeni siyaset tarzının isimleri, bu iki politika arasındaki temel farkı ortaya koyacak nitelikte. Eski politikalar “güvenlik perspektifi” olarak isimlendirilirken yeni dönem politikalar “demokratik açılım” olarak isimlendirildi. Bu isimlendirilmelere bakıldığında, Kürt sorunu ve terörle mücadelede, yaşanan politika değişikliğinin en önemli unsurunun, güvenlik-demokrasi dengesini yeni baştan kurgulamak olduğu açık. Eski siyaset tarzında demokrasi güvenliğin güdümündeyken, yeni siyaset tarzı güvenliği demokrasinin emrine vermeyi vaat ediyor. Bu kısa girişten sonra, demokratik açılımın hangi koşullarda gündeme geldiğine ve ne anlam ifade ettiğine bakabiliriz.

Bugüne kadar yapılan reformlara rağmen sorunların hala sürmesinin en önemli nedeni, sorunları gerçekten çözmek yerine, palyatif yöntemlerle günü kurtarmaya çalışmak olmuştur.

"Türkiye'de İhracat: 2012 Yılı Değerlendirmesi"ne göre, Türkiye'nin dış ticarette yaşadığı eksen genişlemesi ihracata tavan yaptırdı.

Türkiye'nin AB üyeliği ancak Türkiye'nin AB perspektifi ile AB'nin Türkiye perspektifinin örtüşmesiyle mümkün olabilir.

SETA Başkanı Taha Özhan, TRT 1'de yayınlanan Enine Boyuna programında, son günlerde gündemin önemli başlıkları arasında yer alan Türkiye'nin AB'ye üyelik sürecine dair değerlendirmelerde bulundu.

Devlet ya da sivil toplum kuruluşları arasındaki koordinasyon eksikliğimiz, Kosova'nın bağımsızlığının 5. yıldönümünde Balkan politikamıza bir kez daha bakmayı zorunlu hale getiriyor.