AB geçmişte birçok örneğine rastladığımız gibi Türkiye'ye çifte standartlar dayatmaktadır. Fransa, İngiltere, Belçika gibi birçok ülke terörizmle mücadele adına terör yasalarını sıkılaştırırken, Türkiye'den terör yasalarını yumuşatması istenmektedir.
Devamı
Asıl endişe vize muafiyeti çerçevesinde Avrupa'ya gidecek Kürtlerin terör tanımını gerekçe göstererek siyasi iltica talebinde bulunması.
Devamı
Amsterdam’da hendekler açılsa, Berlin’de öz yönetim ilan edilse, Londra’ya ağır silahlar yığılsa ya da terörden bizim canımızın yandığı kadar canları yansa AB ülkeleri toplu imha silahları kullanacak seviyeye gelirdi.
Ekonomik krize bel bağlayanların, sistem krizini siyasi kriz olarak lanse etmelerinin bir anlamı yok. Bu kesimin kriz tellâllığı yapmak yerine, yönetim sistemindeki değişim zorunluluğunu tartışmaları ülke için daha faydalı olacaktır.
Bugün Türkiye’nin önünde iki seçenek vardır. Adı konulmuş bir tam başkanlık sistemine geçiş birinci seçenektir. İkinci seçenek ise siyasi aktörlerin, sistem krizini yok sayıp, kelimenin tam ve doğru kullanımı ile fiili bir başkanlık sistemini uygulamaya koymasıdır.
AB bürokratları ya Türkiye'nin içinden geçtiği durumdan bihaber bir durumdalar ya da vize anlaşmasının uygulanmasını zora sokmak istemekteler.
Mevcut yönetim sisteminin ne kadar kırılgan olduğu bir kez daha ortaya çıkmıştır. Bu anlamda yeni dönemin en önemli özelliği bir sistem tadilatı dönemi olmasıdır.
Devamı
2017 Fransa Başkanlık Seçimleri’nde görünen en büyük tehlike, halktaki İslamofobik eğilimin elitler ve politika yapıcılar tarafından söylem ve eylem olarak benimsenmesi.
Devamı
Ortada yeni bir sızıntı var. Mevcut küresel ve yerel karmaşada gözden kaçsa da, aslında boyutu okkalı bir sızıntı. Yer ise, bu kez Atlantik.
AB'nin Türkiye'ye yönelik politikalarında esasen zorunlu bir siyasi taviz olarak görülen vize muafiyetinden öte bir paradigma değişikliğine ihtiyaç vardır.
Türkiye'nin vizelerin kaldırılması için bir sınavdan geçmesi gerektiği gibi bir algı oluşturulmaya çalışılıyor. Oysa ki, buradaki asıl sınav Avrupa ülkelerinin Suriye sınavıdır.
Türkiye ile AB arasındaki hukuki anlaşmalara aykırı olarak 1980'den beri uygulanmakta olan vize uygulaması haksız bir uygulamadır.
SETA Toplum ve Kültür Araştırmacısı Nigar Tuğsuz, Avrupa’nın karşılaştığı mülteci kriziyle ilgili değerlendirmelerde bulundu.
Suriyeli sığınmacılar, geri kabul anlaşması ve vize muafiyeti gibi başlıkların yanı sıra, Gümrük Birliği Anlaşması'nın geçen 20 yıllık dönemde zamanın gerisinde kaldığı göz ardı edilmemeli.
Hazar enerjisini taşıyacak olan Türkiye de, Hazar'ın statü belirlenmesinden doğrudan etkilenecek.
Burhanettin Duran, Avrupa’nın kendi içerisinde kapsamlı bir terör politikası bulunmadığına dikkat çekti.
Enes Bayraklı, vize kararlarının ekonomik değil siyasi temelli olduğunu ve imza atılmaması durumunda kriz ortamı oluşabileceğini belirtti.
Enes Bayraklı, Türkiye’nin mültecilere yönelik sunduğu teklifin Avrupa’nın elini ciddi anlamda rahatlattığını belirtti.
Daha önceki süreçlerde Türkiye ve AB’nin ortak bir problemi olmadığını vurgulayan Mehmet Uğur Ekinci: “Bu tür siyasi krizler; yani her tarafın aleyhine olan siyasi krizler, fırsat da oluşturabiliyor. Unutmayalım ki Avrupa Birliği’nin kuruluşu da aslında ortak tehditlerden kaynaklanıyordu.”
Burhanettin Duran, Türkiye ile Avrupa Birliği arasında son dönemde gerçekleşen yakınlaşmanın “kısa vadeli bir mülteci krizi” olarak değil “orta vadede bir stratejik yakınlaşma” olarak görülmesi gerektiğini belirtti.
Mülteci meselesini kriz haline getirenin Avrupa olduğu vurgulayan Enes Bayraklı: “İşin bir de sosyal maliyeti var. Esas Avrupa’yı korkutan şey, ekonomik maliyetinden çok sosyal maliyeti. Bu Avrupa’da özellikle 11 Eylül’den sonra oluşmuş islamofobik havayla ilgili bir durum.”