2002 Devrimi ve Mısır

Mısır'da ortaya çıkan tablo yabancısı olduğumuz bir durum değil. Şunun şurasında yedi yıl önce benzer bir felaketin ucundan Türkiye de dönmüştü.

Devamı
2002 Devrimi ve Mısır
Muhafazakarların Penceresinden 'Gezi'

Muhafazakarların Penceresinden 'Gezi'

Muhafazakar kesimin çoğunluğu, Gezi'deki Erdoğan karşıtlığını, Erdoğan'ın temsil ettiği İslami kimlik ile son 10 yılda yaşanan toplumsal dönüşümün reddiyesi olarak algıladı.

Devamı

SETA Analisti Taha Özhan, muhalefet partilerinin yaklaşan Cumhurbaşkanlığı Seçimleri için yaşadığı aday belirleme sorununa dikkat çekerek, CHP ve MHP'nin açıklamalarıyla uzlaştıkları tek noktanın “Kemalist bir adayın cumhurbaşkanı seçilemeyeceği” olduğuna dikkat çekti.

Türkiye normalleşme sancılarını yaşarken ortaya çıkan ve daha da görünür hale gelecek olan Kemalist sindirme sancıları bir süre daha ‘cinnet halleri' üretmeye devam edecek.

Hükümetin paralel yapı ile mücadelesi devam ettikçe Hareketin yeni Batıcılığı daha da güçlenecek gibi.

2007'de cumhurbaşkanı seçtirmemek için kriz çıkaranlar, bugün kendilerinin müsebbibi olduğu yeni cumhurbaşkanı seçim sisteminde aday gösteremez hale geldiler.

Siyasal Doğruculuk ve Ciddiyetsizlik

Türkiye'nin normalleşme sancıları hitama erdirmesinin tek yolu da sahici bir siyasetten geçiyor. Halk sekiz seçimdir bunun mesajını açık bir şekilde veriyor. Sahici olana rağbet ediyor.

Devamı
Siyasal Doğruculuk ve Ciddiyetsizlik
Amerika'nın Yeni Türkiye İle İmtihanı

Amerika'nın Yeni Türkiye İle İmtihanı

‘Yerli muhbir' rolüne soyunanların Washington'da sahne alacakları birçok adres bulunuyor. Lakin her gösteri sonrası Washington'da kazandıklarının birkaç katını Türkiye'de kaybetmek zorunda kalacaklar.

Devamı

SETA analisti Taha Özhan, Başbakanlığın, 1915 olaylarının yıldönümünde yayımladığı taziye mesajına ile ilgili olarak, “Bu mesaj, Ermenilerden ziyade bize yönelik bir mesajdır.” değerlendirmesinde bulundu.

Liberal kalemlerin çok sevdiği ve ne olduğunu sadece kendilerinin bildiği ‘yeryüzü standartları' açısından dökülen bir metin var karşımızda.

Erdoğan, Kemalistlerin yüzleşemediği ve yüzleşemeyeceği sorunları gündemine aldıkça anlamsızlaşıyorlar. Türkiye normalleşme sancıları çekmeye devam ederken, onlar da anlamsızlaşma sancılarıyla meşgul olmaya devam edecekler.

‘Nasıl görünür?' dünyası, post-kolonyal bir odak olarak ‘Ne yapmalı?' dünyasının karşısında anti-siyasal pozisyonu tahkim ettiğine şahitlik etmeye devam edeceğiz.

Kılıçdaroğlu'nun ortaya çıkacak tazyiki bir süre daha yönetebileceği muhakkak. Lakin seçimlerde sürekli aynı neticeler alınacaksa, Kemalist ana kadro ve tabanın cari yönetime tabi olmaya devam etmesi için çok fazla gerçekçi bir sebep ortalıkta görünmüyor.

Erdoğan karşıtları Erdoğan'a ilginin sahiciliğini, köklü nedenselliğini ve psikolojisini anlayamıyorlar. Anlamayanlar sadece Ak Parti mitingine gidenlere “cv'siz kişiler” diyenler değil. Sosyalist veya liberal sol kökenli akademisyenler de anlamıyor.

SETA Ankara Siyaset Araştırmaları Direktörü Hatem Ete, seçim sonuçlarında en fazla ön plana çıkan unsurun partiler açısından siyasal haritanın donuklaşması olduğuna dikkat çekti.

Türkiye'de 2013 yılında yaşanan gelişmeleri sıraladığımızda, uzun bir listeyle karşılaşırız. Lakin listenin kabarıklığına rağmen 2013'ün en önemli gündem maddesini, Kürt Sorunu'nun barışçıl ve siyasal yollarla çözülmesini hedefleyen Çözüm Süreci'nin oluşturduğu aşikardır. Meselenin sivil inisiyatifle çözülmesini amaçlayan ilk hamle olmasa da, dört unsuru bir araya getirmesi, Çözüm Süreci'ni diğer girişimlerden farklı kılıp başarıya ulaşma potansiyelini artırıyor.

12 Ağustos 2005 Diyarbakır konuşmasında "Kürt sorunu bu milletin bir parçasının değil, hepsinin sorunudur. Bu sebeple 'Kürt sorunu ne olacak?' diyenlere diyorum ki, bu ülkenin başbakanı olarak, o sorun, herkesten önce benim sorunumdur" diye seslenen Erdoğan, Cumhuriyet tarihinde bir ilke imza atmıştı. Retorik düzeyde bile sorunu tartışmanın, isimlendirmenin imkânsız olduğu uzun yılların ardından, ilk kez bir başbakan sorunla bu denli açık bir şekilde yüzleşiyordu.

2009 Açılım süreci ve 2013 Çözüm süreci sırasında 'süreç çöktü kampının' oldukça etkin 'göründüklerini' kabul etmek gerekiyor. Neredeyse eskatolojik bir dünyanın içinden konuşan bu kamp, 2009 Açılım sürecindeki etkisine bugün sahip değil. 'Süreç çöktü kampı' büyük ölçüde PKK ve sol-liberal dünyanın içinden konuşmaktadır. Yani açılım ve çözüm süreçlerine kategorik olarak karşı olan Türk milliyetçisi veya Kemalist dünyaların itirazlarının gerekçeleriyle arasında ciddi mesafe olduğu farz edilmektedir.