Sırf hükûmet karşıtlığı için FETÖ taşeronluğuna tekrar gönüllü olmak, eli kanlı bir terör örgütünü desteklemekten başka bir anlama gelmez.
Devamı
Erdoğan liderliğindeki AK Parti siyasetinin gücü dinamizminden ve değişim ısrarından geliyor. Tıpkı bisikletin pedalını çevirmeye devam etme kararlılığı gibi.
Devamı
16 Nisan'daki sistem değişimiyle gücünü artırarak önümüzdeki "inşa dönemi"ne hazır hale gelen Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı yeni bir misyon bekliyor.
CHP'deki bu parti içi gelişmeler 2019 seçimlerine hazırlamak şöyle dursun zaten dezavantajlı konumda bulunan CHP'nin işini iyice zorlaştırıyor.
AK Parti kuruluşundan itibaren hiçbir zaman kendini "İslamcı" olarak nitelemedi. Ancak 16 yıllık siyasi hayatının her kritik aşamasında "İslamcılık" ile ilişkilendirilmekten de kaçamadı.
“Evet” halkın iktidarını garanti altına alacak bir siyasi kurumsallaşmanın hayata geçirilmesidir. Halkın yıllardır siyasete yüklediği misyonun en nihayet tamamına erdirilmesidir.
Erdoğan'ın da ifade ettiği üzere 16 Nisan sonrası yepyeni bir Türkiye doğacak. Ve bu Türkiye'nin en önemli özelliği aydınlarını Batı'nın kucağına bırakmayacak olması olacak.
Devamı
CHP, 16 Nisan'da halkoyuna sunulacak Cumhurbaşkanlığı sistemi odaklı Anayasa değişiklik teklifine karşı çıkarak "hayır" kanadında yer aldı ve referandum kampanyasını, söylem ve stratejilerini bu doğrultuda şekillendirdi.
Devamı
CHP’nin seçim ve referandum kampanyalarına bakıldığında, her seçimde yeni bir taktik denediği görülür. Bir anlamda “arayış siyaseti”ni temel alan kampanya şeklidir bu.
Kılıçdaroğlu sakin bir kampanya yürütmek istese de CHP tabanının radikal kesimi ve el altından sahaya sürülen ulusalcılar bu profile uymuyor.
Bu referandumda, seçmenleri sandığa götürebilen taraf, kazanmaya daha yakın olacaktır.
CHP ne toplumu ne de siyaseti okuyabiliyor, karşıtlığın en basit ve keskin formunu siyaset yapmak zannediyor. İşin garibi bu tutum CHP'nin oy kaybetmesine de neden olmuyor.
İçinden geçtiğimiz süreç, devleti kuruluşundan itibaren tahakküm altına alan ve topluma kapatan oligarşik rejimin tasfiyesi ve ülkenin gerçek anlamda cumhuriyete doğru yol almasıdır.
Milliyetçi seçmene yönelik kurguladığı “bölünme” söylemi tutmayan CHP, bu sefer çekmecede her zaman yedekte tuttuğu “rejim” tartışmasını gündeme getirdi.
2017'ye baktığımızda FETÖ, PKK ve DEAŞ terörünün hedefi haline gelen AK Parti ve Türkiye devleti arasındaki bağlar güçlenerek devam edecektir.
2002'den beri en temel kırılma hattı bürokratik vesayet ile demokratik güçler, yani milli irade arasındaydı. MHP Meclise girdiği 2007'den itibaren bu karşılaşmada tampon görevi gördü.
Gazeteci İsmet Berkan, Fetullahçı Terör Örgütü’nün (FETÖ) 15 Temmuz darbe girişimi ve devletin yeniden yapılandırılmasını Kriter‘e değerlendirdi.
Devletin yeniden yapılandırılması meselesinin dönüp dolaşıp geleceği yer de yeni anayasa ve yönetim sistemi olacak. Meclis açılınca sıcak ve bir o kadar önemli bir siyasi gündemin içerisine düşeceğiz.
Yenikapı ruhuyla birlikte artık Türkiye’de sivil siyasete karşı vesayet odakları ile işbirliği yapma dönemi kapanmıştır. Çünkü 15 Temmuz darbe girişiminin milli iradece püskürtülmesi, Erdoğan liderliğindeki AK Parti siyasetinin dillendirdiği fakat diğer aktörlerin varlığını kabule yanaşmadıkları bürokratik vesayetin üzerindeki perdeyi kaldırmıştır.
Türkiye’de muhalefet çoğu zaman Batılı egemenlerle söylem birliği yaparak hatta meşhur ifadesiyle söylersek, “Türkiye’yi yabancılara şikayet ederek” içeride siyaset yaptığı zannındaydı. Yenikapı ruhu bu zannı da tamamen ortadan kaldırmıştır
20. yüzyıl Türkiye modernleşmesi, ikilemlerin, karşıtlıkların, birbirini dışlayan ötekilerin siyasetten gündelik hayata her alanda karşımıza çıktığı bir modernleşmedir. 20. yüzyılda Türkiye, devlet-toplum, din-devlet, halk-aydın, gelenek-modernlik, Batı-Doğu, kurum-birey, formel-enformel vb. birçok ikilemin arasına sıkıştı.