Türkevi'nde iki oturum halinde "Doğal Afetlerin Uluslararası İlişkilere Etkileri: Bir Siyasi Çatışma Çözümü Enstrümanı Olarak Doğal Afetlerin Yeniden Değerlendirilmesi" başlıklı panel gerçekleştirildi.
Devamı
Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı (SETA) bünyesinde hazırlanan Kriter dergisinin 78. sayısı raflarda yerini aldı.
Devamı
Afetler tarihimize 6 Şubat depremleri olarak giren ve akabinde boyutları ortaya çıktığında “asrın felaketi” olarak tescillenen, etkili olduğu 14 milyon civarında nüfusun yaşadığı 11 ilimizde elli bine yakın vatandaşımızın hayatını kaybetmesine, yüz bini aşkın insanımızın yaralanmasına, üç milyona yakın insanımızın evinin, iş yerinin yıkılmasına yol açan 7.7 ve 7.6’lık büyük sarsıntılardan, sonrasında Türkiye’deki siyasetin fay hatları da bir hayli etkilendi.
6 Şubat depremleri sonrasında kadınlara yönelik hangi destekler veriliyor? Afetten etkilenen çocuklara yönelik neler yapılıyor? Engelliler ve yaşlıların afet sonrasındaki durumları nasıl?
SETA Toplum ve Medya Araştırmacısı Faruk Taşçı, afet dönemlerinde sivil toplum kuruluşlarının önemi üzerine değerlendirmelerde bulundu.
Devamı
SETA Toplum ve Medya Araştırmacısı Yenal Göksun afet dönemlerinde medyanın oynadığı rolü ve sosyal medya kullanımında bireylerin dikkate alması gereken hususları değerlendirdi.
Felaket bölgesini kapsayan şehirlerin yeniden imar edilmesi ve hayatın normale dönmesi için kamuya büyük görevler düşmektedir. Çin, Japonya ve Endonezya’da olduğu gibi zararın en aza indirilmesi ve şehirlerin ekonomik olarak normale dönmesi vatandaşların sosyal şartlarını da iyileştirecektir. Özellikle binaların inşası sonrası ek kamu yatırımlarıyla bölgenin eski yıllara kıyasla daha da üretken bir yapıya kavuşturulması sağlanabilir. Türkiye’nin ekonomik ve finansal kaynakları yetişmiş insan gücüyle bölgenin yeniden inşasında ve iktisadi olarak normalleşmesinde büyük rol oynayacaktır. Afet Yeniden İmar Fonu’nun hayata geçirilmiş olması da ticari ve fiziki rehabilitasyona katkı sağlayacaktır.
Bu analizde afetlerde sivil toplum tecrübesinin önemi, Türkiye’deki insani yardım STK’larının koordinasyonunun gerekliliği ve bunun ise otomasyon destekli ortak bir ağ kurulmasıyla sağlanabileceği konuları incelenmektedir
Hem ülkemizde hem dünyada geçmişte kriz odaklı yürütülen afet yönetimi süreçleri günümüzde risk temelli olarak kurgulanıyor. AFAD'ın kuruluşu sonrası Türkiye açısından da benzer bir dönüşüm yaşandı ve bütünleşik afet yönetimi yaklaşımı benimsendi. Öte yandan gelişen dünyada her bir yeni gelişme, kullanışlı yeni araçları yönetimlerin ve yöneticilerin hizmetine sunuyor. Bütünleşik afet yönetiminin aşamalı yaklaşımının yanına eklenen teknolojik yenilikler de bu açıdan yeni araçlar olarak öne çıkmakta.
Deprem bölgesindeki şehircilik çalışmalarını şehir ve insan güvenliğinin en üst seviyede tutulduğu yeni bir konsept çerçevesinde yürütüyoruz. İki büyük deprem sonrası ortaya çıkan durumun çevre, şehircilik ve iklim değişikliği perspektifinden izlenmesi, yönetimi, ihya ve yeniden inşa sürecindeki politikaların belirlenmesi için uzman isimlerle, bilim insanlarıyla çalışıyoruz.
Depremin ardından toplumun büyük çoğunluğunun “tek yürek” olduğu birlik ve beraberlik duygusu ile güzel bir süreç yaşandı. Sahadaki dayanışma duygusu, bu gerçekliğin somut göstergesiydi. Ancak bunun yanında, depremin hemen ardından medya ve dijital mecralarda farklı tartışmaların, bu dayanışmayı zedeleyecek bir mahiyette yürütüldüğünü de gördük.
Deprem bölgesinde AFAD, PAK, JAK, JÖAK, DİSAK, Sahil Güvenlik, DAK, Güven, İtfaiye, Tahlisiye, MEB, STK’lar ve uluslararası ekiplerden oluşan toplam 19 bin 436 arama kurtarma personeli görev yaptı. Bunun dünya üzerinde gerçekleşen depremlerde en fazla arama kurtarma personelinin çalışma yaptığı operasyon olduğu açıklandı.
Sivil Toplum Kuruluşu diyoruz ama bu işin esası vakıf bilincine dayanır. Deprem bölgesine yardım götüren kurumların birçoğunun ismini hiç duymadınız ya da bu süreçte ilk kez duydunuz. Vakıflarda düstur, yapılan işin kendisidir; tanıtıma ya hiç ihtiyaç duyulmaz ya da en iyi ihtimalle tanıtım ikinci planda tutulur ama kati suretle yapılan işin önüne geçmez hiçbir zaman.
Herhangi bir bilimsel veri ve dayanağı bulunmayan yalan haberlere dayalı paylaşımlar ve komplo teorilerinin manipülatif etki düzeyi, içinde bulunduğumuz “Hakikat Ötesi Çağ”da devletlerin uluslararası krizler ve doğal felaketlerin yanı sıra yıkıcı bilgi operasyonlarına karşı da hazırlıklı olmaları gerekliliğini ortaya koyuyor.
Anaokulundan üniversiteye uzanan zincirdeki kuşaklara, ofislerden fabrikalara uzanan profesyonel ağlara kadar her yaşta ve her yerde “kesintisiz deprem bilinci oluşturulmalı”, “depreme milli güvenlik sorunu olarak yaklaşılmalı”. Maalesef Türkiye’miz, siyasetin her kanadını kıran, “etki ve baskı güçleri” ile mahalli ilişkilerle dönem dönem malûl durumda.