İki büyük deprem diplomasiyi de hareketlendirdi. 88 ülke doğrudan yardım yaparken 11 302 yabancı personel arama kurtarma ve yardım faaliyetlerinde yer aldı. Bu yardımlar için ilgili ülkelere ve uluslararası topluma müteşekkiriz
Devamı
ABD'nin sabık Başkanı Donald Trump, iktidara geldiğinde Obama'nın İran siyasetini tamamen terk etmiş ve nükleer anlaşmadan çekilmişti. Trump, kendi döneminde inşa ettiği İran siyasetini "maksimum baskı" olarak kavramsallaştırmıştı. Buna göre İran'ın yaptırımlarla terbiye edilmesi, Tahran'ın geleneksel rakipleri olan Körfez Arap monarşilerinin güçlendirilerek İran'ın çevrelenmesi, İran içinde ve dışındaki muhtelif operasyonlarla da Tahran yönetiminin zayıflatılması hedefleniyordu.
Devamı
Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, ABD temasları kapsamında Türk dış politikası üzerine değerlendirmede bulunmak üzere Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları (SETA) Vakfının Washington DC şubesinin düzenlediği etkinliğe katıldı.
Azerbaycan ile Ermenistan arasındaki diplomatik görüşmeler barışa ne kadar yakın olunduğunu gösterse de çatışmalar sürecin ne denli kırılgan olduğunu gösteriyor. Bu noktada Türkiye ve Azerbaycan'ın bölgede güçlü, caydırıcı ve kararlı olması, barışı istemeyenlere rağmen barışın sağlanması için ön koşul niteliğinde.
Eğer Temsilciler Meclisi'nde önerilen değişiklikler kanun hâline gelirse, hâlihazırda tökezlemekte olan ABD - Türkiye ilişkileri bu durumdan büyük ölçüde etkilenecek ve (Türkiye ile Yunanistan arasındaki son gerilimler de dikkate alındığında) daha fazla çıkar ayrımına yol açacaktır.
Miçotakis’in ziyaretinde ön plana çıkan üç nokta bulunuyor. Bunlardan birincisi Türkiye ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin son dönemde dile getirdiği Kıbrıs sorununda iki devletli çözüm önerisine karşı çıkılması, ikincisi Türkiye’ye silah transferlerinin engellenmesi, üçüncüsü ise Yunanistan’ın F-35 savaş uçağı alım talebini açıkça dile getirmesi.
Orta ve uzun vadede Avrupa'nın ekonomik-siyasi olarak iyice yıpranmaması için bu savaşın bitirilmesi gerekiyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın İstanbul sürecinde ve Putin ile Zelenski'yi bir araya getirmede ısrar etmesi Avrupa başkentlerinin de lehine.
Devamı
Kırım'ın ilhakını kabul etmeyen Türkiye, Ukrayna'nın bütünlüğünden yana. İyi ilişkiler içerisinde olduğu Rusya ve Ukrayna'nın Donbas krizini müzakere ile çözmesini istiyor.
Devamı
Biden iktidara gelir gelmez 'Amerika geri döndü' dese de bunu hayata geçirdiğini söylemek zor.
Etrafımızda üç önemli seçim gerçekleşti.
Biden ve Blinken gibi isimlerin açıklamalarıyla resmiyet kazanan ABD'nin müdahaleci siyaseti günümüze kadar farklı formlarda olsa da süreklilik göstermiştir.
ABD’nin İsrail’le stratejik ilişkileri ve Filistin meselesine yaklaşımı, görevdeki hükümetlerin üzerinde bir devlet politikası olduğu için, Biden döneminde bu konuyla ilgili köklü bir değişim beklememek gerekiyor.
Ukrayna'nın Donbas ve Kırım bölgelerinde çözümsüzlüğün yedinci yılına girerken, Rusya-Ukrayna ilişkilerinin daha da gerildiğini, bilhassa Donbas bölgesinde ateşkes ihlallerinin devam ettiğini ve çatışmaların sürdüğünü görmekteyiz.
ABD doğal olarak Çin ile artık kaçınılmaz hale gelen hegemonya mücadelesini kendisine avantaj yaratacak şartlar altında vermek istiyor.
Küresel koronavirüs salgını ile birlikte hızlanan, uluslararası düzenin köklü bir değişim geçireceğine dair tartışma bugünlerde daha belirgin bir hal almış durumda. Geride bıraktığımız hafta, Amerikan Dışişleri Bakanı Blinken ve Savunma Bakanı Austin'in Asya ziyaretleri bu tartışmanın ne kadar canlı olduğunu gösteren çarpıcı örneklerle dolu.
Washington baskı ve gerilim politikasını takip ediyor.
ABD'nin temel sorunu, müttefiklerle ilişkisini nobran ve asimetrik yaklaşımla kurması. Kendi taktik kazanımları için müttefikinin stratejik kayıplarını umursamaması. Bunlara en iyi örnek ise ABD-Türkiye ilişkilerinin son yıllardaki gerilimli seyri.
Washington, İkinci Dünya Savaşı sonrası Riyad ile kurduğu 'stratejik ortaklığı' sıkıntıya sokacak bir tercihte bulunmadı.. Cinayetten sorumlu tuttuğu Veliaht Selman'a göstermelik yaptırım bile getirmedi.
Türk-Amerikan ilişkilerinin gerçekçi bir muhasebesi yapıldığında iyi bir noktada olduğunu söylemek pek mümkün görünmüyor. Bu gerçeklikten hareketle yeni ancak gerçekçi bir vizyon oluşturmak için her iki tarafın da taşın altına elini sokması şart.
Türkiye, çıkarlarını ve itirazlarını görmezden gelen Obama ve yaptırımlar yoluyla cezalandırma yoluna giden Trump yönetimleriyle karşı karşıya gelmekten kaçınmayarak ulusal çıkarlarını savunmuştur. Biden yönetimi de benzer politikalar izler ve dışlayıcı ifadeler kullanırsa ikili ilişkilerdeki sorunlu alanların yapıcı bir diyalogla aşılması daha da zorlaşacaktır.
Genel itibariyle Biden yönetimi kafasını güncel Amerikan siyasetinden pek kaldırabilecek gibi görünmüyor. Türk Amerikan ilişkilerin sancılı fakat sonuçsuz, sabit fakat krizli bir dönem olacağını söyleyebiliriz. Daha basit bir ifadeyle ilişkiler ne kopacak ne de tamir olacak.