Referandumlar, demokrasinin işletilmesinin en önemli araçlarıdır. Doğrudan demokrasi uygulamalarının tipik bir özelliği olsa da, önemli konularda temsili demokrasilerde de başvurulan bir yöntemdir.
Devamı
Anayasa değişikliği ve referandum süreçlerinin, alışılagelmiş gelenekselleşmiş bir formu var: Milletten önce Anayasa Mahkemesi’ne gitmek.
Devamı
1982 Anayasası'nın çerçevelediği şiddet kurgusu hem siyasi hem de bürokratik anlamda hesap verebilir ve öngörülebilir olmayan aktörler aracılığıyla devletin ve toplumun kontrol altında tutulmasına imkân tanımıştır.
Yürürlükteki 1982 Anayasası’na göre mevcut hükumet sisteminin parlamentarizm ilkeleri üzerine inşa edildiği varsayılsa da, mevcut sistem sorumsuz bir Cumhurbaşkanlığı kurumunu merkeze alan vesayet yanlısı bir anlayış üzerine temellendirilmiştir.
CHP’nin Cumhurbaşkanlığı sistemine yönelik siyasetinde, parti adına Baykal’ın konuşması en önemli taktiksel hatalardan biriydi. Çünkü 367 krizinin mimarlarından biri olan Deniz Baykal’la ilgili toplumsal hafızamız daha çok taze.
Demokrasi ile çıkarlarını korumak arasında kaldıklarında çıkarlarını tercih eden ülkelerin, Türkiye’deki anayasa değişikliği konusundaki pozisyonlarını demokrasi ile ilişkilendirmek uluslararası ilişkileri bilmemektir.
Öneride seçimlerin eşzamanlılığı ile birlikte düşünülmesi gereken bir diğer başlık yasama ve yürütmenin karşılıklı olarak birbirilerini yenileyebilmesidir. Her ne kadar bu durum “fesih” biçiminde adlandırılsa da kastedilen aslında karşılıklı yenilemedir.
Devamı
2014’ten beri yaşanan bazı gelişmelere bakarsak Berlin’in tavırlarının Ankara’da neden bu kadar rahatsızlığa yol açtığını anlarız.
Devamı
İtalya'da bugün yapılan referandum, İtalya açısından kapsamlı bir anayasal dönüşümü beraberinde getirirken AB açısından da birçok riski ve meydan okumayı ortaya çıkarma potansiyeline sahip.
1 Aralık 2016 tarihinde Başbakan Yıldırım ve MHP lideri Bahçeli’nin yaptığı uzlaşı açıklaması Türkiye’nin siyasi ve anayasal tarihinde yepyeni bir fırsatı ortaya çıkarmıştır.
ABD'nin seçim sonrasında bir rehabilitasyon sürecinden geçmesi gerektiği konusunda kimsenin şüphesi yok. Obama, Trump'a, Türk siyasetinin geçmişte çok aşina olduğu bir tâbirle âdeta bir enkâz devretti.
Hem CHP hem de HDP sorunun kaynağını ve bunlara dair toplumun tepkisini anlayabilecek refleksleri geliştirememektedirler.
Siyasi kutuplaşma ile söylemsel marjinalizasyonun toplumda bulduğu karşılık, absürt adayların ön seçimleri kaybetmesi veya seçimleri orta yolcu isimlerin kazanması ile ortadan kaybolacak gibi değil. Bu ayrımcı, izolasyonist ve arogan siyasi söylemin popülist politikacıların aracı olması aslında ABD’nin gerilemesi tartışmalarını bambaşka bir yörüngeye çekmiş durumda.
Demokratikleşme ve gelişmişlik düzeyi dikkate alındığında benzer ülkeler içinde Türkiye askeri darbelerle geç yüzleşebilmiştir. Bu yüzleşmenin büyük bir kısmı da AK Parti döneminde gerçekleşti. Fakat tüm bu vesayet karşıtı adımlara rağmen ordu içine sızan FETÖ’ye mensup askeri cunta 15 Temmuz’da darbe girişiminde bulunabildi.
Ergenekon ve Balyoz gibi davalardaki rolü FETÖ'nün yargıdaki gücünü göstermiş, özellikle 2010 Anayasa referandumu sonrasında HSYK üzerinden neredeyse yargının tümünü kontrol eder hale gelmişlerdi. Etkin oldukları bu dönemde yargıyı kendi örgütsel amaçları doğrultusunda Anayasa ve kanuna tamamen aykırı şekilde bir silah olarak kullanmışlar,
Dünyadaki yargı sistemlerini inceleyen SETA, AYMnin görevlerinin yeniden düzenlemesi gerektiğini, Yüce Divan görevinin de Yargıtaya verilmesi gerektiğini öneriyor.
Amerika’daki kurumları aynen getirip Amerikan modelini getirdim deseniz de o Amerikan modeli olmaz. Türkiye modeli olur. Çünkü her toplumun sosyokültürel ekonomik yapısı, tarihsel özellikleri ve uluslararası ilişkilerde konumlanması farklı olduğu için o sistemin işleyişi de kendine özgü olacaktır.
14 yıllık mazide 2002 ve 2007 yılları arasındaki dönemde yapılan atılımlar en dikkat çekicileridir. Dikkat çekiciliğin nedeni, hangisine el atılsa kısa sürede başarılı ve fark yaratan sonuçlar alınabilecek el değmemiş sorunların varlığıdır.
SETA Ankarada düzenlenen panelde Türkiyede üçüncü yılını dolduran Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda, bu süreçte elde edilen birikim, insan haklarının korunması bağlamında kazanılan başarılar ve başvuru yolunun işleyişine ilişkin sorunlar değerlendirildi.
Anayasa Mahkemesinin gazeteciler Can Dündar ve Erdem Gülle ilgili verdiği hak ihlali kararına ilişkin değerlendirmelerde bulunan Fahrettin Altun, Skandal bir karar çünkü ortada açık ve net bir şekilde yetki gaspı var ve mahkemenin siyasallaşması söz konusu. yorumunda bulundu.