Erdoğan’ın Körfez Turu ve Türkiye’nin Merkezi Rolü

Körfez’de gelinen noktada taraflardan beklenen karşılıklı adımlar atarak krizi yumuşatmalarıdır. Bu açıdan Erdoğan’ın Suudi Arabistan’a atfettiği rol önemli.

Devamı
Erdoğan ın Körfez Turu ve Türkiye nin Merkezi Rolü
Yurtdışında Türkiye yi Anlatmak

Yurtdışında Türkiye’yi Anlatmak

15 Temmuz'un üzerinden bir yıl geçti. Biz maalesef daha dünyaya bunun nasıl zehirli bir örgüt olduğunu anlatmakta güçlük çekiyoruz.

Devamı

Körfez tiyatro salonunda sahnelenen Katar oyununun, 2014’deki krizi de hesaba katarsak ikinci perdesi kapanmak üzere. İfşa ettiği ayrıntılar ise Ortadoğu’nun geleceğine dair umutlarımızı başka bir bahara saklamamız ve beklentilerimizi neden düşük tutmamız gerektiğini bize bir kez daha gösterdi.

Brüksel zirvesinde, teörle mücadelede istihbarat paylaşımının önem ve gereğine yoğun vurgu yapılması, NATO’nun terörizmle mücadele stratejisindeki en önemli güncellemelerden birisi olarak kabul edilebilir.

Amerikan medyasında Trump karşıtı kampanyayı yürütenler genelde Türkiye ve özelde Erdoğan karşıtı tutumlarıyla maruf aktörler.

Türkiye ve Amerika, öncelikleri uyuşmasa da Suriye konusunda yeni bir zemin inşa edebilir. Erdoğan'ın ziyareti öncesinde tüm yaşananlar, bu yeni zeminin inşa edilebileceği görüşmeyi hedef almaktadır.

ABD'de 'Siyasallaşan' İstihbarat ve Trump

Tarihsel süreçte, ülke içerisindeki güç mücadelesinin doğurduğu siyasi entrikalarda, çoğu zaman istihbarat örgütlerinin önemli rolü olmuştur.

Devamı
ABD'de 'Siyasallaşan' İstihbarat ve Trump
Batı Basınında Türkiye Algısı Der Spiegel Örneği

Batı Basınında Türkiye Algısı: Der Spiegel Örneği

Ana akım medya içerisinde yer alan ve uluslararası enformasyon akışını yönlendiren Batı medyasının özellikle 2009 Davos Zirvesi ve sonrasında yoğun bir ilgiyle Türkiye’yi takip etmesi, Türkiye’nin yükselen gücüyle paralel seyretmektedir.

Devamı

PKK en büyük zararı aslında hiç umursamadığı Kürtlere vermektedir.

Avrupa İslamofobi Raporu”nun ikinci sayısı Irkçılık ve Ayrımcılık ile Mücadele Günü olan 21 Mart’ta çıktı.

Müslüman Kardeşler hareketinin kendisini hedef alan bloğun genişlediğinin farkına varması ve gelecek vizyonunu bu yeni duruma göre çizmesi önem taşımaktadır.

Afganistan'da son dönemde, hem müdahil aktörler hem de eylemlerin dozu bakımından artan şiddet olayları, teröre karşı küresel savaşın odağında yer alan ülkedeki güvenlik durumunu yeniden uluslararası gündemin ilk sıralarına taşıdı.

Tillerson’un başında olduğu Trump dönemi ABD dış politikası, İsrail’le yakın ilişkiler kuracak ve Obama-Netanyahu kan uyuşmazlığının izlerini silmeye çalışacak.

Türkiye bir anlamda değişecek ilişki tarzının öncüsü durumunda. Ayrıca, Suriye'de ateşkes ve Astana Süreci'nin Batılı ülkeleri dışarıda bırakmasının rahatsızlığını sorularda hissettim.

Kıymetleri kendilerinden menkul Türkiye uzmanlarının 2000 sonrası Türkiye’sine dair bilgileri pozisyonlarından ibaret.

Birçok kişi farklı cümlelerle "dağdaki çobanla benim oyum bir mi" mesajı verdi. Bir Amerikalı "think tank"çi "Bugün ABD'yi ancak bir askeri darbe paklar" mealinde bir sosyal medya paylaşımında bulundu.

Doların değer kazanması, borsadaki kayıplar yalnızca Türkiye'ye özgü bir durum değil. Diğer ülkeler gibi doğal olarak Türkiye de etkileniyor, etkilenecektir.

11 Eylül saldırılarının üzerinden tam on beş yıl geçti. Bu süre zarfında dünya 11 Eylül’dekinden çok daha büyük yıkımlarla, çok daha ağır krizlerle karşı karşıya kaldı. Özellikle İslam dünyasında devasa kayıplar verildi, şehirler tarumar edildi, milyonlarca insanın canı yandı, devletler çöktü, ülkeler bölündü.

Her şeyin alafrangasına pek tutkun olan medyamız, konu kendisine gelince pek bir ‘alaturka’, pek bir ‘şarklı’!

15 Temmuz süreci, AK Parti ve Erdoğan’ı tasfiye etme girişiminde sıklıkla başvurulan demokratik siyasetin kurallarının dışına çıkma eğiliminin zirve yaptığı bir dönem oldu. Süreç, darbe için aylar öncesine giden bir zemin hazırlanmasını, darbeye gerekli pratik ve söylemsel desteğin verilmesini ve darbe girişiminin başarısız olmasından sonra da sulandırılarak örtbas edilmesini kapsıyor

Darbelere ve askeri müdahalelere ABD yönetiminin bakışı Soğuk Savaş sonrasında da çok fazla değişiklik göstermedi. Literatüre bizzat darbe yapıcıların ağzından “postmodern darbe” olarak geçen 28 Şubat sürecinde de ABD ve Batı dünyası kendinden beklenilen prensipli duruşu gösteremedi.