ATA İttifakı adayı Sinan Oğan dün, ikinci turda Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı destekleyeceklerini açıkladı.
Devamı
SETA Siyaset Araştırmacısı Mert Hüseyin Akgün, 24 TV ekranlarında yayınlanan 24 Özel programında, 14 Mayıs seçimlerinin ardından CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun değişen söylemi üzerine değerlendirmelerde bulundu.
Devamı
Türkiye'de Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi kapsamında, cumhurbaşkanının %50+1 oy oranı ile seçilmeye devam edildiği sürece milliyetçi partiler kazanabilen ittifakların bir unsuru olmaya devam edecektir. Ancak önümüzdeki dönemde farklı milliyetçilik yaklaşımları arasında rekabet kızışacaktır. Birleştirici milliyetçilik ile ayrıştırıcı ve ötekileştirici milliyetçilik çizgisi arasındaki rekabet artarak devam edecektir.
14 Mayıs seçimlerinin Millet İttifakı açısından yenilgiyle sonuçlanmasının ardından Kılıçdaroğlu masaya yumruğunu vurarak daha sert, maço ve öfkeli bir dil kullanacağının işaretini verdi.
Seçmeni sandığa götürmek ve sandığa sahip çıkmak ikinci turun en kritik meselesi.
Moderatör : Murat Yeşiltaş, Ankara Sosyal Bilimler Üniversitesi, SETA
Devamı
Bu analiz 14 Mayıs 2023 tarihinde yapılan seçimleri analiz etmeyi amaçlamaktadır. Buna paralel olarak ikinci tura kalan ve 28 Mayıs tarihinde gerçekleştirilecek cumhurbaşkanlığı seçimlerine yönelik bir perspektif sunmaktadır.
Devamı
14 Mayıs’ta gene tarihi bir gece yaşadık. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 27 milyonun üzerinde aldığı oy rakamsal olarak bugüne kadarki en yüksek oy miktarını temsil ediyor. 5 milyon yeni seçmenin kendisi için handikap olacağı, seçmendeki ‘yeter artık’ hissiyatının muhalefete farklı bir zafer kazandıracağı ve ekonomik sorunların iktidar değişikliğini garantilediği gibi tezlerin sonuçlara yansımadığını gördük. Muhalefet ortaklarının aralarında yaşadığı sorunlar, ortak bir program ortaya koyulmasına karşın net bir mesaj ortaya koyulamaması ve mesajın taşıyıcısı aday Kılıçdaroğlu’nun büyük kitleleri ikna konusunda yaşadığı sorunlar seçimin kaderini belirledi. İlk turun getirdiği güçlü psikolojik üstünlük sayesinde ikinci turda Erdoğan’ın daha fazla oransal üstünlük sağlayarak kazanmasını sağlayacaktır.
21 yıllık iktidarın yüküne rağmen AK Parti 35'in üzerinde oy alırken Cumhur İttifakı yüzde 50'ye ve Meclis çoğunluğuna ulaştı. Erdoğan, ikinci tura çok rahat gidiyor. Yine MHP'nin yüzde 10, Yeniden Refah'ın 2.8 ve BBP'nin yüzde 1 alması Erdoğan ile birlikte hareket eden partilerin kazandığını gösteriyor. Erdoğan'ın yeni zaferi sadece kendisinin önceki seçim başarılarıyla yarışıyor.
Artık kıyasıya seçim rekabetinin getirdiği gerilimleri, polemikleri, anketleri ve hatta tahminleri bir kenara bırakarak sandığa gitme zamanı.
14 Mayıs seçimleri yalnız Türkiye'de değil neredeyse tüm dünyada büyük bir ilgiyle takip ediliyor. Türkiye'nin yakın siyasi tarihinin en kritik seçimi olduğu yorumları yapılıyor. Bu seçimlerin bu kadar büyük bir ilgi toplamasında öncelikle iki cumhurbaşkanı adayı, Tayyip Erdoğan ve Kemal Kılıçdaroğlu arasında kıyasıya bir yarışın yaşanmasının payı çok. Bu heyecanı yüksek demokratik rekabet doğal olarak yüksek reyting alıyor.
Sadece Türkiye'nin değil, dünyanın en önemli seçimlerinden biri için seçmenler yarın sandığa gidecek. Türkiye'nin aşağı yukarı 150 yıllık seçim tarihi var. 70 yıllık demokrasi tarihimizde seçimlere, hep "kritik" ya da "hayati önemde" betimlemeleriyle gidilmiştir. Cumhuriyetimizin yüzüncü yılındaki bu seçimler gerçek anlamda "hayati" tanımlamasını hak edecek bir mahiyet arz ediyor.
Muharrem İnce'nin kaset şantajından sonra dün adaylıktan çekilmesi demokratik yarışlarda görülebilecek normal bir olay değil.
Halkın Türkiye’nin böylesi zor bir coğrafyada olması itibariyle ülkeyi bir yandan sıcak çatışmadan uzak tutmayı bir yandan da etkin bir aktör olmayı başaran bir vizyona prim vermesi şaşırtıcı değil.
Dünyada yükselişte olan milliyetçiliğin terörle mücadele yürüten Türkiye'de de kritik öneme sahip olması şaşırtıcı değil.
Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde son bir haftaya girilirken adayların seçim kampanyalarının temposu da yükseldi. Bu süreçte adaylar birbirinden farklı kampanya stratejileri izleyerek hem kendi tabanlarını konsolide etmeyi hedefledi hem de kararsız ve akışkan seçmenden pay almaya çalıştı. Kılıçdaroğlu muhalefette olmanın getirdiği imkanlarla daha çok iktidar eleştirisine odaklandı ve geleceğe yönelik sözler verdi. Erdoğan ise yirmi yıllık iktidarın getirdiği imkanlarla icraatlere odaklandı ve "söz uçar eser kalır" stratejisi benimsedi.