SETA Hukuk ve İnsan Hakları Direktörü Uzun, "OHAL Komisyonu'nun amacı, yargının yerine geçmek değil, henüz dava konusu olmadan idari mekanizmalarla hızlı bir şekilde OHAL işlemlerinin incelenmesi ve hataların giderilmesidir." dedi.
Devamı
OHAL Komisyonu’nun amacı yargının yerine geçmek değil henüz dava konusu olmadan idari mekanizmalarla hızlı bir şekilde OHAL işlemlerinin incelenmesi ve hataların giderilmesidir.
Devamı
Devletin temel kurumlarının bu kadar sarsıldığı bir darbe girişiminden sonra, ülke çapına yayılmış on binlerce kişiyi ilgilendiren soruşturmaların ve davaların yürütülmesi başlı başına bir sorun.
Can Dündar'a, Enis Berberoğlu'na sahip çıkanların, bugün Türkiye'yi kaosa sürüklemek için yollara dökülenlerin kirli kumpasın ortağı olduğu ayan oldu...
FETÖ’nün propaganda araçlarından biri olarak kullanmayı planladığı AİHM, başvuruyu red kararıyla FETÖ’nün planlarını suya düşürdü. Fakat bu durumun geçici olduğu unutulmamalı…
Korkulur ki, darbeci FETÖ’cülerin Ankara ve Silivri mahkemelerinde bu günlerde yaptıkları şov ve tiyatro gösterisi de, üzerinden birkaç ay geçtikten sonra CHP tarafından sahiplenilir.
AYM ve AİHM'nin bu konuda yetkisiz olduğu göz önünde bulundurulursa gündem sonuçlara değil sürece odaklanacak.
Devamı
Bütün Avrupa’da etkisini artıran İslamofobik partiler ve siyasetçilerin söylemleri tüm Avrupa kurumlarını ve bu arada yargı organlarını da etkisi altına almaktadır.
Devamı
Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, SETA’da düzenlenen “Cumhurbaşkanlığı Sisteminin Anayasal Tasarımı” başlıklı konferansta konuştu.
Bütün bu süreç, "mülteci krizi" başta olmak üzere ihtilaf içinde olunduğu düşünülen hususlarda Türkiye'yi köşeye sıkıştırma çabasının bir ürünü. Oysa bu hiç de rasyonel bir adım değil.
Bütün bu süreç, "mülteci krizi" başta olmak üzere ihtilaf içinde olunduğu düşünülen hususlarda Türkiye'yi köşeye sıkıştırma çabasının bir ürünü. Oysa bu hiç de rasyonel bir adım değil.
Analiz, Anayasa Mahkemesinin üç yıllık bireysel başvuru bilançosunu ve bireysel başvuru yolunun geleceğini değerlendirmektedir.
Muhittin Ataman: Son zamanlarda Türkiye karşıtı ciddi bir algı operasyonu vardı. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin aldığı bu karar aslında bu noktada bir ket vurmuştur.
Kıbrıs'ta yoğunlaştırılmış görüşmelerin yeni turu devam ediyor. Klişe bakış açısı ile bu görüşmeler yıllardır devam ediyor ve çıkmaz sokakta sona ermeye mahkûm. Annan Planı oylaması sonrası Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY) AB nezdinde inisiyatifi ele geçirdi ve görüşmeleri oyalama mantığı ile gerçekleştiriyor. Kıbrıs sorununu iç siyasette muhalefet aracı olarak görenler, mevcut Kıbrıs politikasının başarısızlığından dem vuruyorlar. Zaten önümüzdeki aylarda Kuzey Kıbrıs'ta seçimler yapılacak ve görüşmeleri sürdürme yanlısı Cumhurbaşkanı Talat'ın başarısız olmasıyla diplomatik süreçler rafa kaldırılacak.Kıbrıs ile ilgili olumsuz perspektif yeni dış politikayı ve sorun çözme dinamiklerini anlamamaktan ya da kasıtlı göz ardı etmekten kaynaklanıyor. Annan Planı sonrası Türk dış politikası Kıbrıs sorununu Birleşmiş Milletler çerçevesi asıl olmak üzere çok boyutlu ve dinamik bir süreçle ele almaya başladı. BM planına "evet" demenin sağladığı etik ve psikolojik üstünlük hızla kullanıma sokuldu.
SETA PANEL Oturum Başkanı: İbrahim Kalın SETA Konuşmacılar: Levent Köker Gazi Üniversitesi Uluslararası İlşkiler Bölümü Murat Yetkin Radikal Gazetesi İhsan Dağı ODTÜ Uluslararası İlişkiler Bölümü Tarih: 9 Nisan 2008 Çarşamba Saat: 17.00 Yer: SETA, Ankara
TÜRKİYE’De Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi derslerine ilişkin tartışmalar, tıpkı kamusal alanda din tartışmaları gibi laiklik ekseninde yürütülüyor.
Başörtüsü etrafında yapılan tartışma, Türkiye’deki özgürlük sorununun boyutlarını çarpıcı bir biçimde ortaya koyuyor. Taraflar arasındaki keskin görüş ayrılığı, elitler arasındaki uzlaşma kültürünün bazen imkánsız derecesinde zor olduğunu gösteriyor.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve AK Parti üst yönetiminin ilk dönem iktidarları süresince iletişim kurmakta en fazla zorlandığı kitle Alevi toplumuydu.
SETA PANEL Oturum Başkanı: Prof. Dr. Gökhan Çetinsaya İTÜ Konuşmacılar: Prof. Dr. Haluk Günuğur Başkent Üniversitesi Prof. Dr. İhsan Dağı ODTÜ Tarih: 31 Ekim 2006 Salı Saat: 16.30 – 18.30 Yer: SETA, Ankara
Kürt sorununun -özellikle demokratikleşme, terör ve bölgesel kalkınma bağlamlarıyla- Türkiye’nin 2006 yılında başını ağrıtacak ve yüzleşmek zorunda kalacağı başlıca konulardan biri olduğu çokça dile getirildi. Cumhurbaşkanlığı seçimine kadar krizlerden kaçınma arzusuyla halı altına süpürülen ve bir şiddet olayı yaşanıncaya kadar da bahsi açılmayan Kürt sorunu, ülkenin derin gündemi olarak neşter atılmadığı için ur gibi büyümeye devam ediyor. Kürt sorunu hakkında bu dönemde adamakıllı düşünmekten ve konuşmaktan sakınmanın vebali büyük olacaktır. Toplumsal barışı sürdürmeye ve tarafların tansiyonlarını düşürmeye yönelik somut faaliyetler gözle görülür hale getirilmezse, 2007 seçimleri Güneydoğu’da Kürtçü, kalan yurtta Türkçü partilerin oylarını arttıracağı muhakkaktır. Mart ayı sonlarında, özellikle Nevruz ile birlikte Türk ve Kürt ulusalcılıklarının kapışma noktasına geleceğine dair senaryo iddialarında bulunmuş olmaları dikkate alınacak olursa,1 medya camiasının çözüme katkı sağlayacak bir dil geliştirmek yerine, yangını seyretmeyi tercih ettiğini söylemek abartı olmayacaktır. Hatta, beklenen şiddet olaylarının çıkmamış olmasından duyulan gizli bir üzüntüyü Nevruz günlerinde çıkan gazete başlıklarından sezinlemek de mümkündür.
Başbakan’ın Danimarka gezisi bir ironiler merasimine dönüştü. “Medeniyetlerarası İttifak: Türkiye’nin Rolü” konulu diyalog toplantısı “medeniyetlerarası” bir krize yol açtı. Danimarka basınında çıkan İslam aleyhtarı karikatürler yüzünden kırk gündür süren krizle gerilen ilişkileri yumuşatmayı da amaçlayan gezi, daha büyük bir gerginlikle son buldu.Avrupa’nın siyasi ve coğrafi olarak küçük addedilebilecek ülkelerinde bu yıl yaşanan bazı tecrübeler Avrupa Birliği’ne odaklanan Türk kamuoyunu tedirgin ediyor. Hollanda’da Onur Hava Yolları’nın başına gelenler, 3 Ekim’de müzakerelerin başlaması için yapılan son toplantıda Avusturya’nın tutumu, İsviçre milli maçındaki olaylar ve nihayet dün Danimarka’da yaşananlar Türkiye’deki Avrupa karşıtlığını güçlendiriyor. Avrupa’nın yan rollerini oynayan ülkelerdeki bu gelişmelerin verdiği intibaya başroldeki büyük devletlerin de katkısı büyük.