ABD Neden Agresif?

Amerikalıların Soğuk Savaş’ın sona erdiği 1990’ların başında ne hedeflediklerini ve planladıklarını hatırlayalım...

Devamı
ABD Neden Agresif
SETA 2019 Bahar Dönemi Seminerleri Başlıyor

SETA 2019 Bahar Dönemi Seminerleri Başlıyor

SETA bünyesinde, lisans ve lisansüstü öğrencilere yönelik seminer programları düzenlenecektir.

Devamı

Venezuela’da ciddi yatırımları olan Çin ve Rusya’nın nasıl tepki verecekleri ise hem Venezuela’nın hem de dünya siyasetinin geleceğini belirleyecek. Bu yatırımlarına rağmen Venezuela’yı ABD’nin arka bahçesi olarak kabul ederlerse, Maduro yönetiminin ABD ve müttefiklerinden gelen bu baskıya dayanması kolay görünmüyor.

Rusya, Suriye’de önemli riskleri göze alarak aktif bir politika izliyor. Nedir bu riskler?

Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı (SETA) "2018'de Türkiye" yıllığını yayımladı. Siyaset, Dış Politika, Güvenlik, Ekonomi, Enerji, Hukuk, Yargı, Eğitim, Sosyal Politikalar ve Medya gibi ana başlıklardan oluşan 440 sayfalık raporda 2018 yılının önemli olayları analiz edilirken 2019'a da projeksiyon tutuluyor. İşte bu önemli rapordan bazı başlıklar…

2018’in öne çıkan bütün gelişmeleri bu yıllıkta analiz edildi. Alanında uzman araştırmacılar tarafından hazırlanan '2018’de Türkiye' Türkiye’yi anlamak için önemli bir başvuru kaynağı.

2018’de Türk Dış Politikası: Orta Doğu -II-

2018 yılı sona ererken Türk dış politikasının bir bilançosu..

Devamı
2018 de Türk Dış Politikası Orta Doğu -II
Yemen de Ateşkes Anlaşması ve Kalıcı Barışın İmkanı

Yemen’de Ateşkes Anlaşması ve Kalıcı Barışın İmkanı

Ateşkes anlaşması Yemen’in bazı bölgelerinde çatışmaların yavaşlayacağı anlamına gelse de ülkenin tamamı için geçerli bir anlaşma olmadığından yerel ve bölgesel aktörler arasındaki mücadelenin sürmesini de engellemeyecektir. Bununla birlikte anlaşma, İran destekli Husilerin ilk kez merkezi bir cepheden geri çekilmeyi kabul etmesi bakımından da önem taşımaktadır.

Devamı

Griffiths’in müzakerelerin açılışında “Yemen’in kaderi masada oturanların elinde” sözü üzerinde durulmaya değer. Bu ifade, tarafların ‘vekilliğini’ üstlendikleri Suudi Arabistan ile İran etkisinden kurtulması için bir çağrı olarak da değerlendirilebilir. Ama aynı zamanda müzakerelerin hangi noktaya kadar ilerleyebileceğine dair de önemli bir ip ucu.

Krizin bugüne kadar ürettiği insani maliyet de göz önünde bulundurulduğunda müzakerelerin başlaması ümit verici bir başlangıç.

Gösterilerin Fransadaki etkisi hissedildikçe diğer ülkelere sıçraması. Sosyal bilimlerde bu duruma "difüzyon etkisi" deniliyor. Arap isyanlarında da benzer bir durumun yaşandığını da ayrıca hatırlatalım.

Katar’ın OPEC'ten ayrılma kararı, her ne kadar birliğin 'küçük ülkesi' konumunda olsa da OPEC’in uzun vadeli sürdürülebilirliği açısından soru işaretlerinin ortaya çıkmasına neden oldu

Trump yönetiminin, Ortadoğu'nun askeri bakımdan ağır sıklet aktörlerini bir tarafa bırakarak Suudi Arabistan ve BAE üzerinden bölgeyi şekillendirme çabası daha fazla kaos ve istikrarsızlık getirecek.

Türkiye’nin 2013’ten beri giderek artan bir şekilde maruz kaldığı saldırıları, ekonomik ve askerî alanda attığı başarılı adımlar ve bu başarının verdiği güvenle dış politikasını bağımsız bir çizgiye taşımasından ayrı düşünmek mümkün değildir.

SETA Dış Politika Araştırmacısı Emrah Kekilli, 'Medhali Selefi akım, tabiatı, inancı, örgütlenme biçimi ve emir alma şekli gereği Libya’yı DEAŞ’tan daha fazla tehdit etmektedir.' dedi.

Küresel sorunların ekonomik, sosyal ve siyasi açıdan yüksek maliyetli krizlere dönüşmemesi için G20 ülkelerinin koordineli bir şekilde hareket etmesi elzem

11 Eylül terör saldırılarından sonra Fransız İslamı, Alman İslamı ve Avusturya İslamı gibi ehlileştirilmiş ve sekülerleştirilmiş bir İslamiyetin dizayn edilmesi çalışmalarına hız verildi.

AB’nin özellikle Türkiye’nin 15 Temmuz darbe girişimi sonrası terörle mücadelesine yönelik tavrı kabul edilemez boyutlara ulaşmış durumdadır.

Ortadoğu’da gerilim düşmek yerine sürekli artmaktadır. Bu artışı bölgede mayalanmakta olan değişim sancılarının sinyali olarak okumak da mümkündür. Ulus-devletlerin ve halklarının kendilerini hem askeri hem de politik-ekonomik açıdan güvende hissetmeleri her geçen gün daha da zorlaşmaktadır. ABD, Çin, Rusya ve AB gibi bölge-ölçekli ya da kıta-ölçekli devletler-arası uluslararası sistem, diğer bölge devlet ve halklarını da benzer bir siyasi düzene geçme konusunda baskılamaktadır.

Libya’nın geleceği dış aktörlerin müdahalesi ile değil, demokratikleşme iradesine sahip yerel grupların geniş kapsamlı müzakereleri sonucu varacakları toplumsal uzlaşıyla mümkün olacaktır. Bu açıdan değerlendirildiğinde Türkiye’nin pozisyonu Libya’da istikrarsızlığın son bulması ve demokratik bir yönetimin kurulması açısından hayati önem taşımaktadır.

Türkiye tarihi sorumluk bilinci nedeniyle, Libya'daki krizin çözümü için uluslararası toplumla birlikte hareket ederek bu bloğun kullandığı asimetrik araçları kullanmaktan kaçınmıştır.