Şark Ekspresi'nden İmralı'ya

Büyük ümitlerle iktidara getirilen Demokrat Parti, Adnan Menderes liderliğindeki vatanperver coşkusuyla, bu toprakların hak ettiği güce kavuşması için yaptığı ekonomik ve sosyal hamlelerle dikkat çekmekle kalmıyor, uluslararası arenada da görülmemiş bir hareketliliğe imza atıyordu.

Devamı
Şark Ekspresi'nden İmralı'ya
Türkiye Demokrasisi Bağlamında 14 Mayıs 1950 Seçimlerinin Anlamı

Türkiye Demokrasisi Bağlamında 14 Mayıs 1950 Seçimlerinin Anlamı

1950 seçimleri Türkiye ve esasen Orta Doğu demokrasi tarihi açısından bir dönüm noktası olmuştur, zira o güne kadar TBMM'nde gerçekleşenler tek-parti rejiminin bir uzantısı işlevi olarak algılanmakta ve toplumda bir çaressizlik hissini uyandırmaktaydı.

Devamı

Mısır'ın devrilmiş cumhurbaşkanı Mursi için verilen hapis cezasına önemli bir tepki gözlenmedi, ülkede. İnsanlar sokaklarda büyük ve etkili eylemlere kalkışmadı. Yapılanlar genelde sokak aralarında devamlı bir şekilde görülen sıradan faaliyetler türündendi. Mursi'nin hapis kararına halkın aşırı tepki vermemesinin birden fazla nedeni var.

Nükleerde yerlileştirme hedefine ulaşabilmek için, sanayinin teşvik edilmesi de şart. Yoğun sermayeli yatırımlar gerektirebilen malzeme üretiminde devletin lokomotif görevi üstlenip düşük risk ortamını yaratmasına ihtiyaç var.

İçindeki Soğuk Savaş dinamiklerine girmeden tanımlayacak olursak; AFP, ABD'nin 1954'te, dünyanın nükleer teknolojide ilerlemesi maksadıyla öncü olduğu bir işbirliği programıydı.

Erdoğan karşıtlığının cazibesinden gözü kamaşan muhalefet, AK Parti'nin Cumhuriyet modernleşmesi ile kurduğu ilişkiyi de doğru okuyamamaktadır.

Erdoğan'ın Söyleminde Medeniyet Mirası

“1000 yıllık damar”la bağlantı kurup “100 yıllık parantez”i kapatma vizyonuna sahip olmak Erdoğan'ın özellikle ürettiği bir şey de değil, tersinden Erdoğan ve AK Parti'yi üreten bu topraklara mahsus merkezi bir olgu.

Devamı
Erdoğan'ın Söyleminde Medeniyet Mirası
Ümit ve Müjde Siyasetine Karşı Korku ve Tehdit Stratejisi

Ümit ve Müjde Siyasetine Karşı Korku ve Tehdit Stratejisi

İhsanoğlu, toplumsal rızaya neye karşı olduğu, neyin değişmesine müsaade etmeyeceği, ne tür korku ve tehditlerin Türkiye'yi beklediği gibi bilindik eski anlatıya vurgu yaparak talip oluyor.

Devamı

Halk tarafından Cumhurbaşkanı seçilmesi, 1960'da kurulan ve 1980'de güncellenen vesayet sisteminin sonuna geldiği anlamına geliyor. Bundan dolayı, artık YÖK'ün ve üniversitelerin halkın taleplerine sırt çevirmesi mümkün değildir.

Bugün AK Parti'nin karşısında CHP ve MHP aktörlerinin temsil ettiği “teknik modernistler” ve BDP-HDP ve Gezi muhalefetinin temsil ettiği “özgürlükçü modernistler” yer alıyor.

Yeni başbakan, bir yandan Türkiye'yi 2023 hedeflerine hazırlarken, diğer yandan hitabetiyle kitlelere ulaşmak durumunda. Elbette bunu yaparken, cumhurbaşkanıyla uyum içinde çalışmak ve parti elitlerini de AK Parti siyasetinin içinde tutmak zorunda.

Erdoğan Türkiye'de cumhurbaşkanlığının en doğal, en beklenen adayı olduğu gibi cumhurbaşkanı olmasından hem en fazla coşku duyulan hem de en fazla ürkülen kişi olma özelliğine de sahip.

Türkiye tarihine dönün bakın, ne vakit kurucu bir siyasal özne ortaya çıksa mutlaka çevrelenmeye çalışılmış, iddialarını küçültmesi talep edilmiştir.

Bugün bağımsız gazetecilik efsanesi üretenlerin bayraklaştırdıkları Abdi İpekçi 27 Mayıs'tan hemen sonra yazdığı yazılarda niçin Türk ordusuna minnettarlığını ifade ediyordu?

Erdoğan karşıtları Erdoğan'a ilginin sahiciliğini, köklü nedenselliğini ve psikolojisini anlayamıyorlar. Anlamayanlar sadece Ak Parti mitingine gidenlere “cv'siz kişiler” diyenler değil. Sosyalist veya liberal sol kökenli akademisyenler de anlamıyor.

Gülen Hareketi Ak Parti ve Erdoğan'ın bu seçimde ağır bir darbe almasını istiyor. Fakat bu mühendislik müdahalesi ters tepmiş ve seçim süreci bizatihi Gülen Cemaati'nin kaderini belirleyecek bir noktaya gelmiş gözüküyor.

Türkiye'nin gündeminde 2007'den beri önemli yer tutan askeri müdahale süreçleri ve sivilleşme tartışmaları, darbe müteşebbislerinin yargılanmasında gelinen nokta ve Komisyon raporunun tamamlanması ile birlikte yeni bir döneme girdi.

Bugün Ä°slam dünyasına iliÅŸkin  olumsuz önyargıların sorumlusu Müslüman halklar deÄŸil, onları temsil iddiasındaki siyasi yönetimler ve hareketlerdir.

1990'larda yapması gereken yeniden yapılandırmayı baÅŸaramayan Türkiye'nin, ErdoÄŸan seçeneÄŸini iyi kullanmadığı takdirde daha büyük faturalar ödemesi mukadderdir.

Araplar ve Türkler, yüzyıllar boyunca Osmanlı egemenliÄŸinin birer unsuru olarak yaÅŸamışlardır ve kültürel ve dini algıları çok büyük ölçüde bu egemenlik altında ÅŸekillenmiÅŸtir.1920’li yıllara gelindiÄŸinde ise gerek Türkiye Cumhuriyeti gerekse bazı Arap devletlerinin kurucuları bölgedeki siyasi haritaları deÄŸiÅŸtirmiÅŸ ve bu da modern Türkiye’de yeni bir Arap algısının ortaya çıkmasına neden olmuÅŸtur. Bu makale Arapların gözündeki modern Türkiye’ye bakışın dört temel esasa dayandığını açıklamaktadır; Osmanlı geçmiÅŸi-Kemalist döneme ait miras-SoÄŸuk savaÅŸ döneminde yaÅŸanan çatışma ve ittifaklar ve Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP)’nin iktidar süreci. Makalede Türkler ve Arapların karşılaÅŸtıkları zorlukları artık bir imparatorluÄŸun unsurları olarak deÄŸil, farklı milletler olarak çözmeleri gerektiÄŸi sonucuna varılmaktadır.

 Muhafazakâr, dindar veya Ä°slamcı, adı her ne olursa olsun, Ä°slam’ın sosyo-politik bir ‘imkân’ olma özelliÄŸini dikkate alan siyasal hareketler halkın yönetime katılımını saÄŸlayarak toplumsal temsil sorununun çözümüne katkıda bulundular.