19 Yılında AK Parti

19. Yılında AK Parti

SETA Siyaset Araştırmaları Direktörü Nebi Miş, 19. yılında AK Parti'yi değerlendirdi.

Devamı

Doğu Akdeniz’de Mısır’la imzaladığı deniz yetki alanları sınırlandırma anlaşmasıyla Türkiye’nin kıta sahanlığı üzerinde hak iddiasında bulunan Yunanistan tehlikeli bir oyun oynuyor. Hâlbuki Atina söz konusu anlaşma ile hak iddia ettiği deniz alanlarını koruyabilecek güce sahip değil.

MHP lideri Devlet Bahçeli’nin, İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener’e yönelik 'evine dön' çağrısının ne anlama geldiğine dair tartışmalar devam ediyor.

Türkiye'de parti siyaseti dinamizmini hiç kaybetmiyor. AK Parti'den ayrılanların kurduğu iki partiden sonra şimdi de 37. kurultayını yapan CHP, bünyesinden yeni bir partinin çıkma ihtimalini tartışıyor. 2018 cumhurbaşkanı adayı Muharrem İnce, "CHP içerisinde Atatürk düşmanları olduğunu" söyleyerek yeni bir hareket oluşturmayı konuşuyor. CHP'nin eski genel başkanları İnce'yi ikna etmesi için Kılıçdaroğlu ile görüşerek "bölünmenin" önüne geçmeye çalışıyor. Beklenti partide hakimiyetini pekiştiren Kılıçdaroğlu'nun İnce'yi içeride tutmak için taviz vermeyeceği yönünde.

Kılıçdaroğlu Modeli!

Kılıçdaroğlu seçime tek aday olarak girdi, kolayca seçildi. Ancak Kurultay'dan sonra genel başkanlık koltuğunda pek rahat edecek gibi değil. Hemen kurultayın sonrasında ve üstelik parti uzun yıllar sonra girdiği bir seçimde görece başarı kazanmışken bu çalkantılar daha derin bir krizin habercisi.

Devamı
Kılıçdaroğlu Modeli
Odak CHP Kurultayı Kılıçdaroğlu ve 2023 Stratejisi

Odak: CHP Kurultayı, Kılıçdaroğlu ve 2023 Stratejisi

CHP genel başkanı partisini değil Erdoğan karşıtı cepheyi düşünerek siyaset yapacağını ve bu yolda siyasi ilke ve duruş kaygısı gütmeden gerekli tüm adımları atacağının sözünü delegelerin alkışları içinde vererek kamuoyuna ilan etmiştir.

Devamı

Muharrem İnce'nin Kılıçdaroğlu'na rakip olduğu günden bu yana parti yönetiminin hem kendisine hem de destekçilerine yönelik bir dışlama ve kara propaganda faaliyeti içinde olduğu bilinen bir gerçek.

Muharrem İnce’nin yeni bir parti kurma arayışı, muhalefeti şimdiden hoplattı. Bu girişimin engellenmesi için İnce’ye aracıların gittiği kulislere yansıdı.

Türkiye’de siyasi tartışmalarda çoğu zaman oldukça ironik bir durumla karşılaşıyoruz. Bu durum tam olarak şu: Sürekli bilim ve akla atıfla tartışmalarda pozisyon alanların siyasete bakış açısının bilimsel ve akli olmaktan çok uzak olması.

CHP, 37. Olağan Kurultayı geçtiğimiz hafta sonu tamamlandı. Kemal Kılıçdaroğlu, 31 Mart'ın etkisiyle siyasi hayatının belki de en rahat seçimine girdi ve beklendiği gibi 6. kez CHP'nin genel başkanı seçildi. Ancak kurultayda esas dikkat çeken gelişme, genel başkan ve delege seçimlerinden ziyade Kılıçdaroğlu'nun yaptığı konuşmadaki "dostlar" ve "Kürt sorunu" vurgusu oldu.

AK Parti’den ayrılanlar parti kurunca, “demokrasiye katkı”, “çoğulcu siyasal yaşamın gereği”, “geç bile kalmışlardı”, “temsilde adalete katkısı olur” gibi laf kalabalığı ile yeni kurulan partileri davul zurna ile karşılayanlar, Muharrem İnce’nin CHP’den ayrılarak parti kurabileceği gündeme gelince “dönem ayrışma değil, birleşme günüdür” diye feveran etmeye başladılar.

CHP’nin 37. Kurultayı Genel Başkan Kılıçdaroğlu'nun partiye yön verme konusundaki hakimiyetini pekiştirmesiyle sonuçlandı. On yıldır seçimlerdeki başarısızlığına rağmen Kılıçdaroğlu her geçen yıl partisini istediği ittifaklara sokabilme gücünü artırdı. "Dostlarla iktidar olmak" kavramlaştırmasıyla da 2023'de Başkan Erdoğan karşısında geniş bir ittifak kurabilmenin hazırlıklarını yürütüyor. Yeni girişiminde İP ve HDP'yi yanında tutmanın yanı sıra DEVA ve GP gibi yeni partileri de ittifaka katma niyetinde. Bunun için partisinin tabanının ve kadrolarının "ideolojik kaygılarına" bekledikleri ilgiyi göstermiyor. Bence Kılıçdaroğlu'nun 2023 hamlesi gerekirse partisi dışından (Gül ya da Babacan gibi) bir çatı adayı önerme esnekliğini içeriyor. Hedefi 31 Mart yerel seçimlerinde yaptığını daha ileriye taşımak. Halbuki son aylarda CHP'ye akıl veren çevrelerde bunun tersine bir cereyan var.

Uzun yıllardan sonra Ayasofya'da ilk Cuma ve bayram namazlarının kılınmasının büyük sevinci içerisindeyiz. Bu sevince ne yazık ki polemiklerin eşlik etmesi Türkiye siyaseti için hiç şaşırtıcı değil. "Hilafet kurumu geri getirilecek" ve "Atatürk'e lanet edildi" iddiaları üzerinden bir bardak suda fırtına kopartıldı. Siyasi spektrumun uçlarındaki çevrelerin radikal siyasi hayallerini biliyoruz. Kimileri hala sosyalizmin iktidara geleceğini tahayyül eder, kimileri de hilafet kurumunun geri dönmesinin Müslümanlar için çözüm olacağını savunur. Ancak iktidar cenahında en üst düzeyde yalanlanan bu iddiaların muhalefetin ana siyasi aktörlerini bu kadar meşgul etmesi normal değildi. Temel saik Ayasofya'nın yeniden camiye çevrilmesinin oluşturduğu atmosferin başka bir ortak değerimiz olan Cumhuriyetimizin kurucusu Atatürk'ün sahiplenilmesiyle bastırılma çabasıydı. Eğer son aylarda Batı medyasında köpürtülen ve hedefi Türkiye'yi sınırlandırmak olan "sultan, halife Erdoğan" kampanyası ile "dost ittifakı" kurulmadıysa.

Ayasofya Camii’nin tekrar ibadete açılması, Saadet Partisi’nin Millet İttifakı içindeki konumunu zora soktu. Parti yöneticileri, caminin ibadete açılmasını olumlu karşıladıklarını söyleseler de kendi tabanlarındaki coşkuya, “dostluk zarar görür” endişesi ile pek iştirak edemediler.

Burada sorulması gereken soru şu: Ayasofya'nın cami olarak kullanılmaya başlanması kararı iktidarı kaybetme korkusunun mu yoksa iktidar olmanın verdiği öz güveninin bir sonucu mudur?

'Ayasofya'nın dirilişi' bu saatten sonra Türkiye'nin uluslararası sistemde etkili aktör olma hamlelerini sembolize eden bir gerçekliktir.

Türkiye'nin Londra Büyükelçisi Yalçın, "15 Temmuz'daki hain darbe girişimi, Türkiye'nin meşruiyetine karşı açık bir saldırıydı." dedi.

Görüyoruz ki; CHP başta olmak üzere, tüm muhalif partiler, muhalif medya ve muhalif kadın dernekleri sırf ittifaka zarar gelmesin diye kadınların zarar görmesine tepki vermiyorlar!..

Türk dış politikasında 2006-2007 sonrasında yaşanmakta olan dönüşüm, 15 Temmuz darbe girişimi ile birlikte ivme kazanmıştır. Dönüşümün temel hedefleri ve istikameti değişmemiştir.