Yeni Anayasayı Neden Tartışıyoruz?

Muhalefet sistemde "iyileştirme" tartışmasına girmeyerek iktidarın çerçevesinden kaçacağını düşünüyor olabilir. Ancak ben aksini düşünüyorum. Bu tartışmadan kaçmak muhalefeti daha dar bir siyasi alana sıkıştıracak. Mart 2024 Yerel Seçimleri de 2028'e kadar sürecek dönemde "yeni sivil anayasa" arayışı ile yoğrulacak. Erdoğan için yeni anayasa gündemi bir yönüyle "gerçekleştirilmek istenen son hedef", diğer yönüyle "etkin siyaset yapma süreci". "Meclis iradesinin ülkemizin geleceğini şekillendirmesini engelleme" eleştirisi bu sürecin iktidara vereceği siyasi malzemelerin sadece bir tanesi.

Devamı
Yeni Anayasayı Neden Tartışıyoruz
İktidar-Muhalefet Döngüsü Tekrar Ediyor

İktidar-Muhalefet Döngüsü Tekrar Ediyor

CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın tüm siyasi partilere yönelttiği "Yeni anayasa yapalım" önerisine beklendiği üzere "hayır" cevabını verdi. Seçimi kaybetmenin bahanesi olarak kullandığı "meşruiyet" argümanını tekrarlamak ile yetinmedi. Kılıçdaroğlu, eski 6'lı Masa ortaklarına Cumhur İttifakı ile anayasa müzakerelerine girmemeleri yönündeki uyarısını şu cümlelerle yaptı: "Bizim anayasa konusundaki düşüncelerimizi altı lider olarak kamuoyu ile paylaştık, altına da imzalarımızı attık ve duyurduk. Diğer liderlere isterseniz 'Dün attığınız imzadan bugün neden vazgeçtiniz' diye gazeteci olarak sorabilirsiniz."

Devamı

Yerel seçimlere 7 ay kala muhalefet "ittifaktan kim daha çok zarar gördü" tartışmasına devam ediyor. Mayıs 2023 yenilgisinin etraflıca muhasebesi yapılmasının yeni ittifak modeli açısından faydalı olacağı söylenebilir.

İmamoğlu'nun İBB adayı olma kararını açıklamasından sonra CHP'deki "değişim" tartışmasının eski hararetini kaybetmesi beklenir. Kurultay süreci devam etmesine rağmen delege hâkimiyetiyle kolaylıkla yeniden genel başkan seçilebilecek olan Kılıçdaroğlu, bu saatten sonra partisinin gündemini daha rahatlıkla yönetebilecektir. CHP iç hesaplaşmayla bir süre daha meşgul olacak gibi.

Kuruluşundan 14 ay sonra tek başına iktidar olan AK Parti'nin diğer Türk siyasi partileri ile kıyaslanamayacak, özgün bir hikayesi var. 1990'ların siyasi ve ekonomik krizlerine çözüm bulmak için yola çıkan AK Parti birçok şeyle hesaplaştı. İdeoloji yerine "mümkün ve rasyonel olanı" tercih ederek dünya siyasetinin gidişatını çok iyi analiz etti.

Asıl soru ortada sahipsiz duruyor: CHP'de değişimin yönü ne olacak?

Şuşa Beyannamesi’nin İkinci Yıldönümü Üzerine

Şuşa Beyannamesi'nin iki yıllık muhasebesini yapmadan önce, sahadaki bazı gözlemlerimi aktarmak yerinde olacaktır.

Devamı
Şuşa Beyannamesi nin İkinci Yıldönümü Üzerine
Yeni Dönem Yeni Kabine ve Muhalefetin Hal-i Pür Melali

Yeni Dönem, Yeni Kabine ve Muhalefetin Hal-i Pür Melali

Yüzde 86 gibi yüksek bir katılım oranıyla gerçekleşen 14/28 Mayıs seçimlerini geride bıraktık. Cumhurbaşkanı Erdoğan üst üste 16. seçimden de zaferle ayrıldı. Bu serbest ve dürüst seçimlere dayanan demokratik rejimlerde eşine rastlanması pek mümkün olmayan bir başarı.

Devamı

Tüm stratejisini hizmet siyaseti üzerine kuran Erdoğan karşısında muhalefet, kimlikler üzerinden ilerleyen bir yaklaşımla başarılı olacağı yanılgısına kapıldı. Gömleğin ilk düğmesinin yanlış iliklenmesinin en sona kadar peşi sıra yanlışları beraberinde getirmesinde olduğu gibi muhalefet bundan sonraki adımlarında da hata üzerine hata yaptı.

28 Mayıs seçimlerinin tüm dünyaya ne kadar canlı ve sağlam bir demokrasi olduğumuzu gösterecek şekilde gerçekleşmesini diliyorum. Türkiye'mize hayırlı olsun.

ATA İttifakı adayı Sinan Oğan dün, ikinci turda Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı destekleyeceklerini açıkladı.

Türkiye'de Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi kapsamında, cumhurbaşkanının %50+1 oy oranı ile seçilmeye devam edildiği sürece milliyetçi partiler kazanabilen ittifakların bir unsuru olmaya devam edecektir. Ancak önümüzdeki dönemde farklı milliyetçilik yaklaşımları arasında rekabet kızışacaktır. Birleştirici milliyetçilik ile ayrıştırıcı ve ötekileştirici milliyetçilik çizgisi arasındaki rekabet artarak devam edecektir.

Erdoğan, kendisinden önceki çoğu liderin aksine yurt dışında yaşayan Türkleri, hiçbir zaman bir oy ya da döviz deposu olarak görmedi. 14 Mayıs seçimlerine giden süreçte de AK Parti yayınladığı seçim beyannamesinde yurt dışındaki Türklere yönelik somut ve ayağı yere basan vaatlerde bulundu. Seçmenin Erdoğan'a ve AK Parti'ye gösterdiği teveccüh bir rastlantı ya da sürpriz değildir.

21 yıllık iktidarın yüküne rağmen AK Parti 35'in üzerinde oy alırken Cumhur İttifakı yüzde 50'ye ve Meclis çoğunluğuna ulaştı. Erdoğan, ikinci tura çok rahat gidiyor. Yine MHP'nin yüzde 10, Yeniden Refah'ın 2.8 ve BBP'nin yüzde 1 alması Erdoğan ile birlikte hareket eden partilerin kazandığını gösteriyor. Erdoğan'ın yeni zaferi sadece kendisinin önceki seçim başarılarıyla yarışıyor.

14 Mayıs seçimleri yalnız Türkiye'de değil neredeyse tüm dünyada büyük bir ilgiyle takip ediliyor. Türkiye'nin yakın siyasi tarihinin en kritik seçimi olduğu yorumları yapılıyor. Bu seçimlerin bu kadar büyük bir ilgi toplamasında öncelikle iki cumhurbaşkanı adayı, Tayyip Erdoğan ve Kemal Kılıçdaroğlu arasında kıyasıya bir yarışın yaşanmasının payı çok. Bu heyecanı yüksek demokratik rekabet doğal olarak yüksek reyting alıyor.

Sadece Türkiye'nin değil, dünyanın en önemli seçimlerinden biri için seçmenler yarın sandığa gidecek. Türkiye'nin aşağı yukarı 150 yıllık seçim tarihi var. 70 yıllık demokrasi tarihimizde seçimlere, hep "kritik" ya da "hayati önemde" betimlemeleriyle gidilmiştir. Cumhuriyetimizin yüzüncü yılındaki bu seçimler gerçek anlamda "hayati" tanımlamasını hak edecek bir mahiyet arz ediyor.

Halkın Türkiye’nin böylesi zor bir coğrafyada olması itibariyle ülkeyi bir yandan sıcak çatışmadan uzak tutmayı bir yandan da etkin bir aktör olmayı başaran bir vizyona prim vermesi şaşırtıcı değil.

Web Panel: Seçimlere Doğru Adaylar, İttifaklar, Partiler ve Vaatler

Sosyal Politikalarda AK Parti Tecrübesi

Panel: Sosyal Politikalarda AK Parti Tecrübesi

Bu rapor ilk olarak sosyal politika kavramı üzerinden sosyal konut uygulamalarının tarihsel gelişimini mercek altına alarak dünyada ve Türkiye’deki güncel sosyal konut uygulamalarını irdelemekte, sonrasında Türkiye’nin uluslararası arenada sergilediği sosyal konut diplomasisini “yumuşak güç” kavramından ziyade “gönül diplomasisi” bakış açısıyla analiz etmektedir.