Diyanet'in DeÄŸiÅŸen Misyonu

Erken Cumhuriyet döneminde devletin toplumsal dini hayatı "kontrol" etmesi için dizayn edilen bir kurum olarak Diyanet aslında ulemanın daha düşük statüde sisteme eklemlenmesiydi.

Devamı
Diyanet'in DeÄŸiÅŸen Misyonu
Nahda'nın Önündeki Yol

Nahda'nın Önündeki Yol

Bugün Nahda'nın önünde uzun ve ince bir yol bulunuyor. Sistem dışı bırakılmadan, meşru, sorumlu ve yapıcı bir muhalefet partisi örneği sunmak. Bu tür bir siyasetle önümüzdeki dönemde iktidara gelmenin yolunu da hazırlayacaktır.

Devamı

Her alanda hem devletin düzenleyici ve denetleyici rolünde nitelik artışı, hem de toplumun mantalitesinde değişime ihtiyaç var.

Birçok versiyonu üretilen "sivil vesayet" eleştirisinin temel hedefi, 2015 seçimlerinde AK Parti'nin Anayasa'yı değiştirecek bir çoğunluğa ulaşmasını engellemek.

Kemalizm, Türkiye Cumhuriyeti'nin sadece resmi ideolojisi olarak değil, modernlik projesi olarak da işlev görür. “Beyaz Türkler”in, “endişeli modernler”in, “modernist Türkler”in yaşam rehberine, doğru-yanlış cetveline dönüşür.

AK Parti karşıtı siyasi söylem seçimlerden epey bir zaman önce yoğun bir biçimde neden tedavüle sokuldu?

Türkiye'yi İçe Kapatmak

Amaç, sandıkta elde edilecek demokratik meşruiyet ve istikrara rağmen hükümeti etkisizleştirme çabası. Türkiye'nin son dönemde seslendirdiği özgüven ve iddiasından vazgeçmesi. Sınırlarını, yani haddini bilmesi.

Devamı
Türkiye'yi İçe Kapatmak
Türkiye-Afrika İlişkilerinde Yeni Dönem

Türkiye-Afrika İlişkilerinde Yeni Dönem

Afrika'yı AK Parti dönemindeki dış politikanın en başarılı olduğu alan olarak adlandırmak abartı olmayacaktır.

Devamı

21. yüzyıl üç açıdan İslami siyasetin ve yönetimin normalleşmesi, rasyonel bir zemine oturup tepkisellikten çıkmasının hikâyesi olacaktır.

Seçmen açısından liderlerde aranan önemli kişilik özellikleri duygusal açıdan sevilebilir olmak, güvenilir bulunmak ve söz söylemeyi yani konuşmayı bilmektir.

Siyasal iletişim araştırmalarının, siyasal partilerin ve iletişim şirketlerinin döne döne üzerinde durduğu “seçim kampanyaları”nın gerçek anlamda bir siyasal karşılığı var mı?

Cumhurbaşkanlığı seçim sonuçları MHP dışındaki bütün partileri yeni bir yolun ve kararın eşiğine getirdi. AK Parti mevcut şartların bir gereği olarak gelenek ve yenileşme çerçevesinde bir arayış içine girdi. CHP'deki tartışmalar her ne kadar 'yeni siyaset arayışı' ekseninde seyretmese de, hiçbir şeyin eskisi gibi olamayacağı anlaşılıyor. Öte taraftan, HDP çizgisi de 10 Ağustos seçim sonuçlarını analiz edip tarihi bir karar almak durumundadır: Çözüm Süreci ile birlikte yaşanan normalleşmenin bir sonucu olarak siyasal sözlüğümüze giren Türkiyelileşme çabasına devam mı edilecek yoksa Kürtlerin yoğun yaşadığı illere odaklanan dar bir siyaset mi izlenilecek?

AK Parti Türkiye'nin dönüşümünde muktedir olma konumuna geldiğinden itibaren sokakların ateşiyle imtihan edilir oldu. 2007 Cumhurbaşkanlığı krizi döneminde de meydanlar harekete geçirilmişti. Ancak o dönemde meydanların destekçisi olan Kemalist vesayet hâlâ güçlü bir direnç ortaya koyabiliyordu. Gezi olayları, AK Parti iktidarını seçim yoluyla ya da vesayetçi unsurların müdahalesiyle götüremeyeceğini anlayan çevrelerin öfkesini sokaklara taşımıştı. 17 Aralık denemesi ise devletin kritik kurumlarında odaklanan paralel yapının toplumsal bir sermayeyi AK Parti aleyhine çevirmesiydi. Kobani gösterilerinde ortaya çıkan şiddet ise yeni bir öfkenin tezahürü.

Başbakan Davutoğlu'nun AK Parti grup toplantısında çerçevesini açıkladığı "İç Güvenlik Paketi"nde önemli değişiklikler bulunuyor. Bu değişikliklerin içinde, gösterilere silahla ya da molotof kokteyliyle katılanlara yönelik yeni yaptırımlar, gözaltı sürelerinin yeniden düzenlenmesi ve Jandarma ve Sahil Güvenlik komutanlıklarının atama ve sicil yetkilerinin doğrudan İçişleri Bakanlığı'na bağlanması konuları tartışmaları da beraberinde getirdi. Bu tartışmaların içeriği, daha çok güvenlik sektörünün geçmiş dönemlerde sivil siyasal aktörlerinin denetimine tabi olmadığı dönemler hatırlatılarak oluşturulmakta.

“Ne zaman AKP'ye yönelik eleştiriler çoğaltılsa hemen 'öyleyse süreç bitecek mi?' diye soruluyor. Hayır, kesinlikle barış sürecini bitirmekten söz etmiyorum. Ama açıkça belirtmek gerekiyor ki, AKP kesin bir şekilde partner olmaktan çıkmıştır.” Bu sözlerin sahibi HDP milletvekili Aysel Tuğluk. Tuğluk bir İnternet sitesine yazdığı yazıda bir yandan “barış süreci”nin bitmediğini ima ediyor. Diğer yandan müzakere sürecinin ana aktörünün devre dışı kaldığını iddia ediyor. Tuğluk'a göre bunun başlıca gerekçesi, AK Parti'nin “IŞİD kartı ile sürece karşı en büyük komployu kurmuş olması”.

Çözüm Süreci'nin neden başladığı ile ilgili yapılan analizlerin birçoğu hâlâ geçerliliğini koruyor: Çatışmalı dönemin her iki taraf için de sürdürülemez oluşu, Irak ve Suriye özelinde Ortadoğu'nun müphem geleceği ve Türkiye'nin bölgesel ve küresel ölçekli bir aktör olma yolunda ilerlerken dış politikadan ekonomiye her alanda Kürt meselesinin çözümsüzlüğüne hapsolması süreci başlatan nesnel koşullar olarak yerinde duruyor. Sürecin politik ekonomisi olarak da okunabilecek bu hesapların her birisini sürecin neden devam etmesi gerektiğinin de altına rahatlıkla yazabiliriz.

AK Parti'nin zor bir iktidar deneyimi yaşadığını tespit etmeliyiz. Bu parti hem Kemalist düzenin isteyerek ya da istemeyerek ürettiği her türlü vesayeti aşmak hem de kalkınmayı ve demokratikleşmeyi sağlamak mecburiyetinde.

AK Parti'ye yönelik "otoriterleşme ve yolsuzluk" suçlamalarının uzun süre iktidarda olan her siyasal partinin karşılaştığı bir durum olduğunu düşünebiliriz. Ancak kendi başarısı ile yüzleşmek bambaşka bir şey.

SETA İstanbul Genel Koordinatörü Burhanettin Duran, Başbakan'ın Erdoğan'ın liderliğinin, Çözüm Süreci'nin devamı konusunda önemli bir emniyet teşkil ettiğini ve insanların buna güvendiklerini belirtti.

Çözüm süreci bağlamında Kobani eylemlerini İHA için değerlendiren SETA İstanbul Genel Koordinatörü Fahrettin Altun'a göre 'Kobani düşerse çözüm süreci biter' sözü, çözüm sürecinin mantığını kavrayamamak anlamına geliyor.