Öyle ya da böyle, Türkiye kendisine yönelen tehditleri bertaraf etmek için yola koyuldu. Önce DEAŞ şimdi de PKK/YPG'ye karşı harekete geçti. Bunun için gerekli siyasi irade, motivasyon ve destek de söz konusu. Bu motivasyon karşısında YPG'nin uyguladığı kirli ittifaklar ve taktikler de işe yaramayacak.
Devamı
SETA İstanbul Genel Koordinatörü Prof. Dr. Altun, "Türkiye, Afrin’den YPG’yi temizledikten sonra Münbiç, Kuzey Irak, Cezire ve Ayn el-Arab'daki PKK varlığını hedef alacak. Bu süreç, PYD/PKK’nın yüzünü bütün dünya kamuoyuna gösterecek." dedi.
Devamı
SETA Güvenlik Araştırmaları Direktörü Murat Yeşiltaş MGK’nın ardından yapılan bildiri hakkında değerlendirmede bulundu.
SETA Strateji Araştırmaları Direktörü Hasan B. Yalçın Türkiye ve Rusya’nın işbirliğinin yapısı hakkında değerlendirmede bulundu.
Trump yönetiminin Suriye'de birincil hedefi askeri üslerini koruyarak denklemde etkin olmayı sürdürmek.
Kuşkusuz, Beyaz Saray'ın bu hamlesi Suriye politikasını netleştirirken siyasi çözüm masasında zayıflayan konumunu toparlamaya yönelik...
Biz kendi Suriye politikamızı uyguluyor, kendi imkanlarımız ile kendi çıkarımızı takip ediyoruz.
Devamı
Üç ülkeyi "garantör" haline getiren bu uzlaşma Astana Süreci'nin somut bir başarısı... İç-dış muhalefeti ve her etnik-dini grubu kapsaması öngörülen Kongre, yeni anayasa, kurumların yapılandırılması ve adil-özgür seçimler gibi konuları belirleyecek.
Devamı
Bundan sonrası için önem arz eden soru şudur: ABD, PKK ve DEAŞ ile geliştirdiği çarpık ilişkilerle Türkiye başta olmak üzere tüm dünyaya terör ihracına devam mı edecektir yoksa Suriye krizinin başından beri kapıldığı stratejik hatalar zincirine PKK ile bağını kopararak bir son mu verecektir?
Heritage Foundation uzmanı Coffey, ABD'nin PKK/PYD'yi silahlandırmasını "tehlikeli bir oyun" olduğunu belirterek, Rakka'nın alınmasının bu terör örgütünün silahlandırılmasına değmediğini söyledi.
Türk-ABD ilişkilerinin kötü dönemlerinden birinden geçtiği konusunda herkes hemfikir. İkili ilişkilerin tarihinde iniş-çıkışlar olduğu biliniyor. Ancak küresel belirsizliklerin ve bölgesel çatışma ortamının derinleştiği bir dönemde Ankara-Washington hattındaki problemler farklı bir yapısal krize işaret ediyor.
Washington'ın Irak ve Suriye politikası sebebiyle Türkiye ile yaşadığı sorunlara çözüm bulmadan sadece S. Arabistan, İsrail ve Körfez ülkeleri sayesinde Şii militanlardan kurtulabileceğini sanması ilginç.
Kerkük konusunda İran'ı değil, Barzani'yi tercih ettiklerini açık açık dile getirenler, Barzani'nin ısrar ettiği bağımsızlık hülyasını Türkiye'ye rağmen gerçekleştirmek istediğini çabuk unuttular.
Türkiye, yeni Bağdat- Erbil denklemindeki müzakerelerin ve olası uzlaşmaların kilit ülkesi durumunda.
Kasrı Şirin anlaşmasından beri sıcak çatışma yaşamayan Türkiye ve İran’ın ilişkilerinde yine de rekabet boyutunun işbirliğinden önde olduğunu görmek gerekir.
Suriye için Türkiye, İran ve Rusya'nın oluşturduğu Astana mekanizmasına benzer bir işbirliğinin Türkiye, Irak ve İran arasında oluşması da zorunlu müzakere ve işbirliğinin bir ürünü.
Türkiye'nin bugün sadece ABD ya da AB'ye endeksli bir dış politika yürütemeyeceği ortadayken sadece Avrasya eksenli tercihlerde bulunabileceği argümanı her şeyden önce realiteden uzak.
Her ne yapılacaksa mümkün olan en hızlı şekilde yapılmalı ve Amerika'nın vereceği reaksiyonlar için süre mümkün olduğunca kısaltılmalı.
Meğer ne çok Barzani hayranı varmış memlekette! Öyle anlaşılıyor ki Apoculuk üzerinden sürdürülemeyen Kürtçülük Barzanicilik üzerinden sürdürülmek isteniyor.
Geç kalınmış ancak başarıyla sonuçlandırılmış bir harekat olarak FKH'nın TSK'nın askeri kabiliyetlerini hem teknik hem de yerel ortaklarla işbirliği açısından geliştirdiği şüphesiz.
"Evet" mi "hayır" mı sorusu az çok cevabını buldu, şimdi herkes 17 Nisan'a yani Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nin seçmenden vize aldığı Türkiye tablosuna hazırlanıyor.