Musul Operasyonunda Cerablus Örnek Alınmalı

Operasyonun belki de en kritik halkası olan Musul halkını kazanmak lazım. Bunun sırrı da Cerablus’u örnek almakta yatıyor.

Devamı
Musul Operasyonunda Cerablus Örnek Alınmalı
Abbadi Sana Söylüyorum ABD Sen Anla

Abbadi Sana Söylüyorum ABD Sen Anla

ABD, Irak’ta Abbadi’nin ağzından Türkiye’nin Musul planını hedef alıyor. Abbadi’nin son zamanlardaki trajikomik çıkışları buram buram “CIA” aklı kokuyor.

Devamı

Ufuk Ulutaş, Suudi Arabistan ve Amerika arasındaki gerginlik ve Amerika’daki İran lobisi üzerine değerlendirmelerde bulundu.

ABD-Suudi Arabistan ilişkilerinin bugünden sonra asla bir daha eski yakın müttefik ve dostluk ilişkisi seviyesine çıkmayacağını söylemek mümkün. Menfaat ilişkileri devam edecek, ancak taraflar arasındaki güven ciddi bir şekilde zedelendi.

Reza Zarrab ABD'de tutuklandı. CHP'nin, PKK'lıların ve paralellerin sevinmesi değil üzülmesi gerekiyor. Öyle anlaşılıyor ki bir süredir arkasında durdukları İran'a operasyon çekiliyor.

Bölgede artan gerginlik, dinsel temelli bir mezhep çatışması değil, İran’ın bölgesel stratejik hırsı ile Suudi Arabistan’ın siyasi korkularına dayalı siyasi bir çatışmadır.

İran'la Rekabette Suudi Arabistan'ın Durumu

Bölgede artan gerginlik, dinsel temelli bir mezhep çatışması değil, İran’ın bölgesel stratejik hırsı ile Suudi Arabistan’ın siyasi korkularına dayalı siyasi bir çatışmadır.

Devamı
İran'la Rekabette Suudi Arabistan'ın Durumu
İran-ABD Yakınlaşmasının Maliyetini Kim Ödeyecek

İran-ABD Yakınlaşmasının Maliyetini Kim Ödeyecek?

Nükleer meseledeki anlaşmaya ve ambargoların kaldırılmasına normal şartlar altında hiçbir akil aktör itiraz etmezken; bu yakınlaşmanın an itibariyle Ortadoğu’da özellikle Suriye’de katliam ve işgal yürüten İran’ı daha da cesaretlendireceği fikri endişelere sebep olmakta.

Devamı

ABD-İran ilişkileri nasıl bir tarihsel seyir izledi? Taraflara yakınlaşma gereğini düşündüren ihtiyaçlar neler? Olası yakınlaşmanın taraflar, bölge ve Türkiye açısından muhtemel sonuçları neler?

SETA İstanbul Genel Koordinatörü Prof. Dr. Burhanettin Duran, 22 Ocak'ta gerçekleşecek Cenevre 2 Konferansı öncesi Suriye ve gündemdeki Gülen Cemaati merkezli son tartışmalarla ilgili olarak Sabah gazetesine değerlendirmelerde bulundu.

Muhalefet birleştikçe güçleniyor ve yedi düvele karşı ilerleme kaydediyor. Rejim tarafı ise doğal olarak muhalefetin birleşmemesi için elinden geleni yapıyor.

Batı, İran'ı yeniden kazanma çabasında; çünkü kontrol edilebilir bir İran Batı'nın bölgedeki en doğal müttefikidir.

Bölgenin en önemli iki ülkesi olarak İran ile Türkiye arasında ciddi bir karşılıklı bağımlılık söz konusu. Bu iki ülke olmadan bölgesel istikrarın sağlanması mümkün değil.

Dini Liderin, Yüksek Ulusal Güvenlik Konseyindeki temsilcisi olduğu dikkate alındığında Ruhani'nin reformcu bir aday olmaktan çok reformcuların taleplerini de dillendiren ve böylece onların desteğini almayı başarmış ve sistemle çatışmayacak birisi olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır.

Maliki, mezhepçi siyasi söylemi hemen her krizde bir silaha dönüştürmekte ve her sorun alanına güvenlik perspektifinden yaklaşmaktadır.

Maliki, ABD-İran nüfuz mücadelesinden zarar görmemek isteyen Iraklılar için bir zorunluluk olarak kendisini Irak siyasetine empoze etmiş durumdadır.

Suriye rejimi, uluslararası baskının daha sertleştiği bir senaryoda hem siyaseten hem de ekonomik olarak ayakta kalmakta zorlanacaktır. Akan kanın durması için başka bir ihtimal de görünmemektedir.

Eksen kayması tartışmalarına yol açan, Türkiye’nin Batı ittifakından uzaklaşması değil, ittifakın içinde kendisine daha etkin bir rol bulma çabasıdır.

3 Aralık günü yayımlanan Ulusal İstihbarat Değerlendirmesi'nin (National Intelligence Estimate) İran nükleer programıyla ilgili raporu, ABD-İran ilişkilerinde bir dönüm noktasını teşkil ediyor. Rapora göre İran nükleer silah geliştirme amaçlı programını 2003 yılında sona erdirmiş.    

Amerika’nın dış politika yapım sürecine etkide bulunan önemli düşünce kuruluşlarından Council on Foreign Relations’ın başkanı Richard N Haas, Foreign Affairs Dergisi’nin Kasım/Aralık 2006 tarihli sayısında “The New Middle East1” (Yeni Ortadoğu) başlıklı bir makale yayımladı. Haas, makalesinde Ortadoğu’da Soğuk Savaş sonrası şekillenen Amerikan hegemonyasının sona erdiğini ve bölgede yeni bir döneme girildiğini vurgulamakta. Savaşın mimarlarından Savunma Bakanı Donald Rumsfeld ara seçim hezimetinin ardından istifa etmek zorunda kaldı. Richard Perle, Eliot Cohen ve Kenneth Adelman gibi neo-conların önde gelen isimleri Irak konusunda mevcut politikanın bazı noktalarının yeniden gözden geçirilmesinin gerekebileceğini dile getirdiler2. 

Irak’ta yaşanmakta olan sürecin bölgesel dengeleri değiştirmesi kaçınılmaz görünüyor. Bu yeni oluşumların ise Irak’ın komşularını derinden etkileyeceği anlaşılıyor. Bölgesel dengeler bakımından en önemli değişiklik, Irak’ın ‘Arap dünyası’ndan kopuşu olacak. Yeni Irak’ın, anayasada Sünni Arapları memnun etmek için nasıl bir formülasyona gidilirse gidilsin, siyaseten ‘pan-Arap’ karakterini yitireceği görülüyor. Zira Saddam’ın özellikle son on yılda izlediği iç politikalar nedeniyle Irak ‘milli kimliğini’ yitirmiş vaziyetteydi. Zaten yeni Irak’ta Arap kimliği öne çıksaydı bile, Irak yine de güçlü bir Arap devleti olma özelliğini yitirecekti. Gerçekten de, Saddam Hüseyin’in devrilmesiyle birlikte Arap dünyasında (Mısır hariç) askeri bakımdan güçlü bir Arap ülkesi kalmadı. Bu da 20. Yüzyıl Ortadoğu siyaseti düşünüldüğünde, bütün dengeleri değiştirebilecek bir husus. Irak’ın askeri bakımdan zayıflamasıyla birlikte, kendi güvenliğini en azından kısa vadede sağlayamayacak bir Irak karşısında, (Suriye’nin içinde bulunduğu durum da düşünüldüğünde) bölgede İran, Türkiye ve İsrail’in öne çıktığı görülüyor.