Türkiye ve ABD Arasında Ortak Çerçeve Oluşturulabilecek mi?

SETA Strateji Araştırmacısı Talha Köse Cumhurbaşkanı Erdoğan ile ABD Dışişleri Bakanı Tillerson görüşmesini değerlendirdi.

Devamı
Türkiye ve ABD Arasında Ortak Çerçeve Oluşturulabilecek mi
Tillerson'ın Heybesinde Yeni Bir Şey Yok

Tillerson'ın Heybesinde Yeni Bir Şey Yok

Öyle görünüyor ki ABD'nin elinde kabul edilebilir hiçbir şey yok. ABD somut adımlar atmadan, Türkiye ABD ile olan ortaklığına bakış açısını değiştirmeyecektir.

Devamı

SETA Strateji Araştırmacısı Veysel Kurt ABD Kongresi’ne sunulan YPG raporu hakkında değerlendirmede bulundu.

Bugün FETÖ ABD başta olmak üzere Batı ülkelerinde Türkiye'yi yıpratmak için varını yoğunu seferber ediyor..

Türkiye’nin terör ile mücadele alanı genişledikçe savunma kapasitesini artırması ve özellikle yerli imkanlarla bu mücadeleyi yürütmesi hayati derecede mühimdir. Zeytin Dalı Harekatı yerli ve milli silahların kıymetini ortaya koydu. Önümüzdeki süreçte Türkiye’nin Suriye’de oyun kurucu bir aktör olarak kalmasında savunma kapasitesinin rolü belirleyici olacaktır.

ABD Dışişleri Bakanı Tillerson ile Ulusal Güvenlik Danışmanı McMaster Türkiye'yi ziyaret edeceği netleşti. Yanlarında sürpriz bir isim daha var, Brett Mcgurk.

ABD Türkiye Siyasetini Suriye’ye İndirgedi

SETA İstanbul Genel Koordinatörü Fahrettin Altun ABD Dışişleri Bakanı Tillerson’ın Türkiye’ye yapacağı ziyaret hakkında değerlendirmede bulundu.

Devamı
ABD Türkiye Siyasetini Suriye ye İndirgedi
Tillerson ın Türkiye Ziyareti

Tillerson’ın Türkiye Ziyareti

SETA Genel Koordinatörü Burhanettin Duran ABD Dışişleri Bakanı Tillerson’ın Türkiye’ye yapacağı ziyaret hakkında değerlendirmede bulundu.

Devamı

Zeytin Dalı Harekatı, PKK/YPG’nin Suriye’nin kuzey hattında bir koridor kurmasını engelleyecek ve Fırat Kalkanı Harekatı ile İdlib’teki çatışmasızlık alanlarını birleştirip istikrarı tesis edebilecek stratejik bir diplomatik-askeri hamle. Aynı zamanda ABD ve PKK/YPG arasındaki iltisakın çözülmesi için de zorlayıcı bir anlam taşıyor.

Suriye'de 2011'de başlayan ayaklanmalardan günümüze hem Obama yönetimi hem de Trump yönetimi Suriye'de PYD/YPG konusunda Ankara'yı defalarca yanılttı. Bu süreçte ABD yönetimi kendi politikalarından geri adımlar attı veya Ankara'ya verdiği sözleri yerine getirmedi. ABD Suriye politikası olarak 'DEAŞ ile mücadele' bahanesiyle Türkiye'ye düşman terör örgütlerini destekledi. Türkiye'nin Zeytin Dalı Harekâtı sonrası ABD'nin güvenli bölge söylemlerine karşılık Türkiye'nin ikili ilişkilerde güvensizlik sorununu İstanbul Medeniyet Üniversitesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Veysel Kurt ve SETA Güvenlik Araştırmaları Direktörü Doç. Dr. Murat Yeşiltaş yorumladı

Trump’ın Erdoğan’la görüşme yapma ihtiyacı duyması, Türkiye’nin Afrin’e operasyon konusunda gösterdiği kararlılığın, yürüttüğü başarılı diplomasinin ve ilk 5 gün içinde sahada gösterdiği başarısının sonucudur.

Türkiye-Suriye sınırının yüzde 65'i PKK tarafından kontrol ediliyor.

Bugün için Afrin’e yapılacak müdahale, terör öğütleri ile Türkiye’nin güneyden kuşatılmaya devam edilmesi hâlinde, sadece orayla da sınırlı kalmayacaktır.

SETA DC tarafından düzenlenen Kudüs panelinde konuşmacılar, ABD Başkanı Trump'ın kararının gerçek diplomatik müzakereler sonucunda değil, iç politik hesaplarla alındığı konusunda birleşti.

ABD içindeki güç boşluklarını değerlendiren bürokratik oligarşi benzer bir oyunu kendi başkanlarına karşı da oynamaya çalışmaktadır. Bu oyunların bozulmasında Türk insanının dik duruşunun yanı sıra ABD içindeki daha makul aktörlerin de rolü olacaktır.

Bundan sonrası için önem arz eden soru şudur: ABD, PKK ve DEAŞ ile geliştirdiği çarpık ilişkilerle Türkiye başta olmak üzere tüm dünyaya terör ihracına devam mı edecektir yoksa Suriye krizinin başından beri kapıldığı stratejik hatalar zincirine PKK ile bağını kopararak bir son mu verecektir?

ABD'nin "ılımlı, demokratik İslamcılık" yaratma hedefi "Batı ile uyumu" önceledi. Halkların taleplerinin yansıtılmasını hep geri planda tuttu. Bu yüzden İslami hareketleri "kontrol etme"amacından öteye gidemedi. Neticesi de Müslüman toplumların demokratik taleplerini"bastırma" pratiğine dönüş oldu.

Bağdat ve İran’ın Süleymaniye merkezli aktörlere Barzani karşısında destek vermeyi sürdüreceğini öngörebiliriz. Barzani yönetimi bir taraftan Bağdat’la krizi yönetmeye çalışırken, diğer taraftan iç siyasi aktörlerin baskılarını omuzlamak zorunda kalacaktır. ABD ise bütün bu süreçlerde İran destekli Kürt aktörlerin IKBY siyaseti içindeki belirleyiciliğini engellemek için hamleler yapacaktır.

ABD projesi olan "ılımlı İslam" iflas etmemiş miydi? Neden yeniden ısıtılır ki? Suudi veliaht prensi Selman'ın "aşırıcılıkla savaşmak" için "ılımlı İslam'a dönme" söyleminden bahsediyorum elbette.

Önümüzdeki dönemde bölge ülkelerinin en büyük imtihanı: İttihat!

Washington'ın Irak ve Suriye politikası sebebiyle Türkiye ile yaşadığı sorunlara çözüm bulmadan sadece S. Arabistan, İsrail ve Körfez ülkeleri sayesinde Şii militanlardan kurtulabileceğini sanması ilginç.