Ortadoğu'daki çatışma ve krizler sadece bölgesel değil, aynı zamanda küresel siyasetin dinamiklerini de etkilemektedir. Bu anlamda İsrail'in yalnızca Filistin ölçeğinde bir güvenlik problemi olmadığı, aynı zamanda küresel siyasetin istikrarına ve evrensel barışa da doğrudan tehdit olduğu ifade edilebilir. Nitekim İsrail uluslararası hukuku ve Birleşmiş Milletler kararları gibi üzerinde uzlaşıya varılmış, uluslararası barışın tesisini hedefleyen her türlü sürece karşı çıkıp aykırı bir aktör olmaya devam ediyor. Bu kapsamda Gazze'deki sivilleri, özellikle kadın ve çocukları kasten hedef alan İsrail, apaçık bir soykırım işliyor.
Devamı
6 Şubat depremlerinin üstünden iki hafta geçmesine rağmen Hatay’da 6,4 ve 5,8 büyüklüğünde iki depremin yaşanması bu mücadelenin ne kadar uzun soluklu olacağını tekrar hatırlattı. Yıkımın devasa boyutuna karşın ülkemizin mücadele azmi azımsanmayacak derecede yüksek. Arama ve kurtarma çabalarından enkaz kaldırma aşamasına geçildiği şu günlerde bölgenin yeniden inşası için planlar hazırlanıyor. Bu planların bir an önce hayata geçirilmesi için son derece güçlü bir siyasi irade olduğu da aşikâr. Yaraların sarılması ve yeniden inşa süreçlerinin uzun zaman alacağı göz önünde bulundurulduğunda hem ulusal düzeyde kenetlenme hem de uluslararası desteğin sürmesi önem kazanıyor.
Devamı
İki büyük deprem diplomasiyi de hareketlendirdi. 88 ülke doğrudan yardım yaparken 11 302 yabancı personel arama kurtarma ve yardım faaliyetlerinde yer aldı. Bu yardımlar için ilgili ülkelere ve uluslararası topluma müteşekkiriz
ABD'nin sabık Başkanı Donald Trump, iktidara geldiğinde Obama'nın İran siyasetini tamamen terk etmiş ve nükleer anlaşmadan çekilmişti. Trump, kendi döneminde inşa ettiği İran siyasetini "maksimum baskı" olarak kavramsallaştırmıştı. Buna göre İran'ın yaptırımlarla terbiye edilmesi, Tahran'ın geleneksel rakipleri olan Körfez Arap monarşilerinin güçlendirilerek İran'ın çevrelenmesi, İran içinde ve dışındaki muhtelif operasyonlarla da Tahran yönetiminin zayıflatılması hedefleniyordu.
Pompeo’nun yayınladığı hatırat, Trump dönemi icraatlarını savunmanın yanı sıra Amerikan siyasetinde adet olduğu üzere başkanlık seçimleri öncesinde tartışmaları şekillendirmek ve belki de başkan adayı olmak amacına matuf görünüyor.
Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, ABD temasları kapsamında Türk dış politikası üzerine değerlendirmede bulunmak üzere Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları (SETA) Vakfının Washington DC şubesinin düzenlediği etkinliğe katıldı.
Azerbaycan ile Ermenistan arasındaki diplomatik görüşmeler barışa ne kadar yakın olunduğunu gösterse de çatışmalar sürecin ne denli kırılgan olduğunu gösteriyor. Bu noktada Türkiye ve Azerbaycan'ın bölgede güçlü, caydırıcı ve kararlı olması, barışı istemeyenlere rağmen barışın sağlanması için ön koşul niteliğinde.
Devamı
Miçotakis’in ziyaretinde ön plana çıkan üç nokta bulunuyor. Bunlardan birincisi Türkiye ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin son dönemde dile getirdiği Kıbrıs sorununda iki devletli çözüm önerisine karşı çıkılması, ikincisi Türkiye’ye silah transferlerinin engellenmesi, üçüncüsü ise Yunanistan’ın F-35 savaş uçağı alım talebini açıkça dile getirmesi.
Devamı
Orta ve uzun vadede Avrupa'nın ekonomik-siyasi olarak iyice yıpranmaması için bu savaşın bitirilmesi gerekiyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın İstanbul sürecinde ve Putin ile Zelenski'yi bir araya getirmede ısrar etmesi Avrupa başkentlerinin de lehine.
Kırım'ın ilhakını kabul etmeyen Türkiye, Ukrayna'nın bütünlüğünden yana. İyi ilişkiler içerisinde olduğu Rusya ve Ukrayna'nın Donbas krizini müzakere ile çözmesini istiyor.
Krizin kaybedeni Fransa, Almanya ve Avrupa'nın stratejik otonomi tartışmaları olmuştur. Devam etmekte olan gerilim hem Rusya hem de ABD'nin Avrupa'daki konumlarını güçlendirmektedir.
ABD'nin EastMed'ten destek çekme kararı İsrail'den ziyade Yunanistan'ı ve dolayısıyla Güney Kıbrıs'ı teknik nedenlerin yanı sıra psikolojik açıdan olumsuz etkiledi.
Putin, Ukrayna krizi üzerinden ABD ve Avrupa'yı 'büyük pazarlığa' çekme niyetinde. Orta-uzun vadede ABD'nin asıl rekabetinin Çin ile olduğunu bilmeyen yok. İşte Putin bu durumu orta vadede stratejik fırsata çevirmek için Batı'dan taviz istiyor.
Anlaşılan o ki ABD-Çin gerginliği uluslararası sistemdeki güç rekabetini yeni bir safhaya taşıyacak. Uluslararası sistem değişiyor ve güç geçişi yaşanıyor. Asıl soru ise şu: Bu geçiş büyük bir çatışmayla mı olacak yoksa savaşsız mı? Tarih kanlı örneklerle dolu!
Etrafımızda üç önemli seçim gerçekleşti.
Bu ayın dış politika gündemi hayli yoğun. Cumhurbaşkanı Erdoğan, 14 Haziran'da NATO Zirvesi'nde ABD Başkanı Biden ile görüşecek. Haziran sonu da AB Liderler Zirvesi Türkiye ile 'pozitif' ajandayı değerlendirecek.
Tarihte Yahudilerin yaşadıkları trajediyi araçsallaştıran İsrail devleti kendilerine yönelik en ufak bir eleştiriyi bile antisemitizm üzerinden geçersiz kılmaya çalışmakta ve anti-semitizmi adeta bir susturucu (great sliencer) olarak kullanmaktadır.
ABD’nin İsrail’le stratejik ilişkileri ve Filistin meselesine yaklaşımı, görevdeki hükümetlerin üzerinde bir devlet politikası olduğu için, Biden döneminde bu konuyla ilgili köklü bir değişim beklememek gerekiyor.
Ukrayna'nın Donbas ve Kırım bölgelerinde çözümsüzlüğün yedinci yılına girerken, Rusya-Ukrayna ilişkilerinin daha da gerildiğini, bilhassa Donbas bölgesinde ateşkes ihlallerinin devam ettiğini ve çatışmaların sürdüğünü görmekteyiz.
ABD doğal olarak Çin ile artık kaçınılmaz hale gelen hegemonya mücadelesini kendisine avantaj yaratacak şartlar altında vermek istiyor.
Küresel koronavirüs salgını ile birlikte hızlanan, uluslararası düzenin köklü bir değişim geçireceğine dair tartışma bugünlerde daha belirgin bir hal almış durumda. Geride bıraktığımız hafta, Amerikan Dışişleri Bakanı Blinken ve Savunma Bakanı Austin'in Asya ziyaretleri bu tartışmanın ne kadar canlı olduğunu gösteren çarpıcı örneklerle dolu.