Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı (SETA) bünyesinde hazırlanan Kriter dergisinin 88. sayısı raflarda yerini aldı.
Devamı
Bir kasırganın geldiği tespiti Avrupa Birliği (AB) Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikaları Yüksek Temsilcisi Josep Borrell'e ait. Bu ifadeyi El Pais gazetesine verdiği röportajda AB Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen'i "tamamen İsrail yanlısı duruş sergilemekle" suçlarken kullandı. Borrell, AB'nin Rusya-Ukrayna savaşına ve İsrail'in Gazze'deki katliamlarına yönelik politikalarının yüksek maliyetler ürettiğini belirterek "Batı'da bir kasırganın yaklaştığı" öngörüsünde bulunuyor. Dante'nin İlahi Komedya'sına atıfla "şiddet çemberinin" geldiğini belirten Borrell, "çok geçmeden Avrupa uyanmak zorunda" diyor. AB çevrelerinde Von der Leyen'in İsrail'e koşulsuz desteğine duyulan tepki biliniyor ve bunun bir örneği "Bayan Soykırım" tabiriyle ifade edildi.
Devamı
Bu analizde AB’nin Türkiye Müşterek Raporu’nun içeriği ile Varhelyi ve Borrell’in söylemleri karşılaştırmalı olarak incelenmekte ve bu bağlamda Birliğin Türkiye siyasası irdelenmektedir.
Ekonomi ve enerji odaklı krizler derinleşmeye devam ettikçe ve savaş yorgunluğu arttıkça kamuoyunun ve karar verici mecraların önceliklerinde değişimler gözlemlenecektir.
Borrell'in metaforu Batı'nın 'Avrupa merkezci, beyaz üstenci, sömürgeci ve ırkçı' mantığının tezahürü olarak eleştirildi.
Rusya'nın işgali sona erdirmek için sunduğu şartlar arasında AB üyeliğine dair bir şart bulunmuyor. Dahası Ukrayna'nın gerek serbest ticaret anlaşması gerekse vize serbestisi gibi mekanizmalar üzerinden AB'yle bütünleşme konusunda ilerleme kat ettiği somut birer gerçekliktir. Buradan hareketle savaşın sona ermesi yolunda Rusya AB üyeliğini bir taviz olarak kullanabilir.
Rusya'nın işgali sona erdirmek için sunduğu şartlar arasında AB üyeliğine dair bir şart bulunmuyor. Dahası Ukrayna'nın gerek serbest ticaret anlaşması gerekse vize serbestisi gibi mekanizmalar üzerinden AB'yle bütünleşme konusunda ilerleme kat ettiği somut birer gerçekliktir. Buradan hareketle savaşın sona ermesi yolunda Rusya AB üyeliğini bir taviz olarak kullanabilir.
Devamı
Türkiye'nin dış politikada içine girdiği yeni dönemde kendisini yeniden konumlandıracak bir hareketlilik oluşturması ve hem fikri zemini güçlü hem de pratikleri ve araçları iyi hesaplanmış bir yaklaşım sergilemesi, pandemi sonrası dönem için elinin daha güçlenmesine imkan tanıyacaktır.
Devamı
Macron, Le Pen ile yarışında 'İslam, Türkiye ve Erdoğan' tehdidi ile yol alma eğiliminde. Bu eğilim hiç de yeni değil. Brexit'ten bu yana Avrupalı siyasetçiler, seçmenlerini Türkiye ile korkutuyor.
SETA Siyaset Araştırmaları Direktörü Nebi Miş, Türkiye - AB ilişkilerinin geleceğini değerlendirdi.
AB, Borrell'in anlayışına göre, 'gücünün yettiği'ne efelenecek, yetmediğini sinesine çekecek. Ancak yanıldığı bir konu var. Türkiye o kadar kolay bir lokma değil. Şu an sadece köprünün yıkılmasını bekliyor. Eğer ilişkiler koparsa Türkiye, AB için daha tehlikeli bir rakip olabilir. O halde AB'nin artık Türkiye'yi 'ötekileştiren' ikiyüzlü tavrını gözden geçirmesi lazım.
Avrupa Birliği’nin Güvenlik ve Dış Politikalar Yüksek Temsilcisi Josep Borrell Fontelles, 15 Eylül’de Avrupa Parlamentosunda bir konuşma yaptı. Konuşma genelde Türkiye özelde ise Doğu Akdeniz’de devam eden güç mücadelesi üzerineydi.
Alman Dışişleri Bakanı Heiko Maas'ın Yunanistan lehine dayanışma mesajları tarafsız olmadığının göstergesidir. Doğu Akdeniz krizi AB'nin iç meselesi olarak görülmektedir, nitekim AB'nin nihai kurumsal dönüşüm vizyonu supranasyonal bir devlet olmaktır.
Son yıllarda Batılı ülkelerle Türkiye arasındaki ilişkilerde genel olarak sorunların ağır bastığı ve birkaç istisna dışında iş birliği havasına pek rastlanmadığı ortada... Bunun birçok nedeni var ama bunlardan en önemlisi, Ankara’nın dış politika tercihlerinden hoşlanmayan çevrelerin Avrupa ve Amerikan kamuoyunda oluşturmayı başardığı Türkiye karşıtı hava diyebiliriz. ABD, Almanya ve Fransa gibi ülkelerin, Türkiye siyasetine müdahale imkânlarının AK Parti iktidarı döneminde azalması da bu ülke yönetimlerini rahatsız eden ve Ankara’ya karşı daha sert politika izlemelerine neden olan bir faktör.
Brüksel'in 2015 yılında imzalanan nükleer anlaşmaya bağlı kalacağını açıklaması, Avrupalı şirketlerin yaptırımlara takılmadan ticaret yapabilmesi için birtakım mekanizma ve girişimleri hayata geçirme ihtiyacını da beraberinde getirdi.
Avrupa Parlamentosu’nun perşembe günü aldığı karar ve Amerikalı generallerin Menbiç’te YPG/PKK’lılarla samimi görüntüler eşliğinde verdiği mesajlar Batılı ülkelerin PKK konusunda ne kadar sorunlu bir tavır içerisinde olduğunu yeniden ortaya koydu.