İsrail'in Filistinlilere karşı başlattığı soykırım savaşının bir yılı doluyor. Bugüne kadar 42 bine yakın Filistinli katledildi. Lübnan'a kalıcı olarak yerleşmek isteyen İsrail, kara harekâtı başlattı. İsrail'in hedefinin en başından itibaren Gazze ile sınırlı olmadığı biliniyordu. 7 Ekim saldırıları sonrası, bölgesel bir savaşı amaçladığı belliydi.
Devamı
Filistinlilere soykırımı devam ettiren İsrail, bir yandan da Lübnan'a saldırılarını yoğunlaştırdı. Saldırılar sırasında dünya liderleri BM kürsüsünde konuşuyorlardı.
Devamı
İsrail-Hizbullah Çatışması | Lübnan ve Bölgeyi Neler Bekliyor?
Bu yıl, BM toplantıları İsrail'in Filistinlilere yönelik soykırımının gölgesinde geçiyor. Her zamankinden daha etkili bir zirve olması gerekirken bunun tam tersi bir hava var. BM'nin çoklu krizler karşısında gereğini yapamadığı konusunda nerdeyse konsensüs oluştu.
Aksa Tufanı Operasyonu'nun İzzeddin el-Kassam Tugayları öncülüğünde başlamasının ardından tüm dünyanın gözü Gazze- Tel Aviv hattına çevrilmişken kulağı da Güney Lübnan'dan gelecek haberlerdeydi. Gazze direnişinin düşman hatlarına büyük kayıp verdiren sızma girişimi, işgal devletinin kendi tarihindeki bir bakıma en büyük travma olarak kayıtlara geçti. Siyonist yönetimin ummadığı bir anda gelen bu saldırı karşısında vereceği orantısız karşılık bilinmekle beraber, en çok merak edilen konu Hizbullah'ın bu süreçte nasıl bir konumlanma alacağına dairdi. Çünkü kuzeyde yeni bir cephenin açılması elbette Tel Aviv için işleri zorlaştıracak ve Gazze'nin yanında Güney Lübnan'dan gelecek olası saldırılarla askeri olmasa dahi siyasi, toplumsal ve ekonomik kırılganlığı artıracaktı.
7 Ekim günü başlayan ve halen devam eden saldırıları ile İsrail, Gazze'de ve diğer Filistin topraklarında insanlık tarihinde eşine az rastlanır bir insani kıyımı gerçekleştirmeye devam ediyor. Bu kıyımı, en yakın tarihli örneklerinden birisi olan Bosna Hersek'teki kıyımlardan da farklı olarak bütün görsel kanıtları ile tüm dünya kamuoyunun gözleri önünde gerçekleştiriyor.
Gazze'deki soykırımın tüm dünyanın gözü önünde kesintisiz bir şekilde devam ettiği bir süreçte, işgal devletinin Batı Şeria'da artırdığı saldırganlık ve gerçekleştirdiği katliamlar, işgal altındaki topraklardaki krizi hiç olmadığı kadar derinleştirmektedir.
Devamı
Biden yönetimi aylardır Gazze’de ateşkes görüşmelerinde sona yakın olduğunu açıklıyor ancak kalıcı ateşkesi sağlayacak bir anlaşmayı taraflara kabul ettiremedi. Defalarca son raddeye gelindiğine ilişkin haberler çıkmasına rağmen Washington’ın Netanyahu hükümetine söz geçirememesi ateşkesi imkânsız kıldı.
Devamı
7 Ekim ve sonrasında yaşananlar, Ortadoğu yakın tarihindeki en önemli olaylardan biriydi ve yansımaları her düzeyde devam ediyor. Ancak en önemlisi, Filistin meselesini bir kez daha ulusal kurtuluş meselesi olarak gerçek mahiyeti ile birlikte dünyaya hatırlattı.
İsmail Heniyye'nin Tahran'da uğradığı alçakça suikast sonucu şehit edilmesi, işgal devletinin sınır tanımaz saldırganlığını bir kez daha tüm çıplaklığı ile gözler önüne serdi. Tüm dünyanın Gazze'de ateşkesin bir an önce sağlanmasına odaklandığı ve tarafların bu uğurda çaba gösterdiği bir ortamda, Hamas lideri Heniyye'ye yapılan saldırı, Siyonist yönetimin çözümden ziyade çözümsüzlük ve soykırımı devam ettirme eksenli siyasetinin bir yansımasıydı.
Kamala Harris’in geçen hafta Detroit’teki bir mitingde Filistin protestolarına verdiği karşılık Demokrat Parti’nin tamamını arkasına alma konusunda yaşadığı zorluğu gösterdi. Mitingdeki konuşması öncesinde İsrail’e silah akışının insan hakları şartına bağlanarak durdurulmasını isteyen protestocularla görüşen Harris, bu grubun konuşmasını bölmesine sinirli biçimde karşılık vermişti. ‘Bakın Trump’ın kazanmasını istiyorsanız onu söyleyin, aksi takdirde şu an ben konuşuyorum’ ifadelerini kullanan Harris bu tavrına gelen tepkiler üzerine daha sonraki bir mitingde ‘farklı seslere saygı duyduğunu’ söyleyerek gönül almaya çalıştı. Filistin meselesinde Biden’dan farklı olduğunu göstermeye çalışan Harris’in parti kongresinde yapacağı şova bu muhalif Demokrat seçmenin protestoları gölge düşürebilir.
Mazlum Filistin halkının haklı davasının yanında olduğunu tüm dünyaya güçlü bir iradeyle göstermek üzere Hamas'ın siyasi lideri İsmail Haniye ve Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas, TBMM'de birlikte konuşma yapmaları için davet edilmişti. Davetin zamanlaması önemliydi. Soykırımcı İsrail Başbakanı Netanyahu'nun ABD Kongresi'nde yapacağı konuşmayla aynı güne denk getirilmişti. Gece gündüz zaman farkından dolayı, Haniye ve Abbas daha önce konuşmuş olacaktı.