Meğerse Yedikleri Yürek Değil Dutmuş

Türkiye, Doğusunda PKK terörünün, Batısında ise DAİŞ terörünün saldırılarına muhatap. Terör hiyerarşisi uygulamadan, "iyi terör - kötü terör" ayrımı yapmadan her biri ile mücadele halinde.

Devamı
Meğerse Yedikleri Yürek Değil Dutmuş
Şimdi İş Zamanı

Şimdi İş Zamanı

Bu yeni dönemin yeni dinamiklerini görmeyen ve kendini bu yeni döneme göre konumlandırmayan her kurum veya aktörün etki gücü ve kıymet-i harbiyesi azalacak.

Devamı

Tahir Elçi’nin elem verici bir şekilde öldürülmesi, şehirlerde PKK egemenliğinin kurulmasının nasıl acı sonuçlara sebep olacağını gösterdi.

Evet, 1 Kasım seçimlerinden sonra ülkenin bir uzlaşmaya ihtiyacı olduğu açık. Ancak bu uzlaşma AK Parti ile siyasete dışarıdan müdahale etmek isteyen gayrı meşru aktörler arasında olmamalı.

AK Parti, Türkiye'yi taşıdığı üst ligde kalıcı hale getirecek politikaları hayata geçirmek gibi özel bir sorumluluğa sahip.

Burhanettin Duran, Çözüm Süreci'nin seyrine ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

6-8 Ekim Olayları Sonrası Kürt Siyasal Hareketi

Yılmaz Ensaroğlu, 6-8 Ekim olaylarının Kürt kamuoyunda açtığı yara ve HDP tabanında neden olduğu ciddi rahatsızlıklar sebebiyle Kürt siyasal hareketinin bir muhasebe içerisine girdiğini belirtti.

Devamı
6-8 Ekim Olayları Sonrası Kürt Siyasal Hareketi
Çözüm Sürecini Yeniden Düşünmek

Çözüm Sürecini Yeniden Düşünmek

6-8 Ekim olaylarının ardından çözüm süreciyle ilgili tüm taraflar hafıza tazeledi. Aktörler, fonksiyonel aktörler, söylemler, muhatap kitlelerin iknasındaki kriz alanları ve çözüm sürecinin hangi durumlarda başarıya ulaşabileceği yeniden gözden geçirildi. Bu anlamda taraflarda, krizin çok büyük maliyeti de göz önüne alındığında, bundan sonraki süreç için tekrar benzerlerinin yaşanmaması için daha dikkatli olunması gerektiği yönünde en azından bir ihtiyat hali oluştu. Bu anlamda, bu yazı yazıldığı sırada Diyarbakır merkezli sivil toplum kuruluşları ile yapılan görüşmelerde de öncelikle vurgulanan hususlar bu minval üzerineydi. Ancak çözüm sürecinin bundan sonra büyük krizler ve meydan okumalarla karşılaşmadan ilerleyebilmesi için aktörlerin ve fonksiyonel aktörlerin yeniden çözüm sürecinin başladığı ilk dönemdeki tartışmaları tekrar hatırlamaları ve gelinen süreçte her iki taraf için kazanımların ne olduğunun daha çok dile getirilmesi hayati derecede önemlidir. Böyle bir muhasebe yapıldığında tarafların çözüm sürecinin başarısı için ortaya koydukları çaba daha net ortaya çıkmış olur. Çünkü sorunun karmaşıklığının, tartışmalı yönünün ve bölgeselliğinin yanında uluslararası boyutunun da bu dönemde gittikçe artması, krizi derinleştiren ve tarafların hareket kabiliyetlerini kısıtlayan bir potansiyel üretebilmektedir.

Devamı

Bir türlü taşların yerine oturmadığı Ortadoğu'da siyaset de söylemler de devinim halinde. Barış ve uzlaşma da şiddet ve çatışma da kendini meşrulaştıracak söylemle geliyor. Çözüm sürecinin neresinde olduğumuza dair muhasebemizi söylemlerin analizi üzerinden yapmakta fayda görüyorum. Artık herkesin malumu ki, ABD'nin IŞİD ile savaş stratejisinin getirdiği fırsatlardan istifade eden PKK, 2012'de Çözüm süreci başladığında bulunduğu yerde değil.

Çözüm süreci bütün olumsuzluklara rağmen devam ediyor. Daha önce Türkiye dışına çıkmayı durduran PKK'nın bir kanadı şimdi de silahlı çatışmalara geri dönmekten bahsediyor. Devlet açısından çözüm sürecinin ana hedefi, silahların bırakılmasıydı. Siyasi alan açılarak, silahlı çatışma bitirilecekti. PKK'nın çözüm sürecine eşlik edememesinin birçok nedeni var. Bu nedenlerden birincisi, PKK'nın örgütsel yapısı. Geçtiğimiz 30 yılın sonucunda PKK savaşma alışkanlığına sahip. Silahlı çatışmalara ara verebilme yeteneği ve deneyimine sahip olmakla birlikte, silahlı çatışmayı sona erdirebilme yeteneğine sahip değil. Çünkü çözüm süreci başarıya ulaştığında, örgütteki pozisyonlar ve güç dengelerinin değişmesi gerekecek. Ateşkes döneminde pozisyon veya güç dengesi nadiren değişir. Ancak barış yapılırsa hem kurumsal yapı hem de kişilerin pozisyonu değişmek zorunda. PKK'nın özellikle dağ kadrosu bunu istemiyor. Dağdaki bir komutanın Kürt halkının hayrı için bile olsa, komutanlığı bırakmak işine gelmiyor.

Kobani eylemlerinde ortaya çıkan linç hadiseleri, sivil kıyafetli 3 askerin ve bir astsubayın maskeli saldırganlarca öldürülmesi ve yine bir korucunun ağaca asılarak öldürülmesi PKK şiddetinin yeni bir formla geri gelmesidir. Çözüm sürecinde masayı devirmek pahasına PKK'yı buna iten şey nedir? Hatırlanacağı üzere, Obama yönetiminin IŞİD ile mücadele stratejisinin ana ayağı yerel güçlerin bu örgütle savaşması üzerine oturuyor. ABD'nin bu savaşta kara birlikleri kullanmama ısrarı IŞİD ile mücadelenin uzun bir müddet devam edeceğini gösteriyor.

Türkiye'nin siyasi geçmişinde istikrar ve huzurla gelen yükseliş dönemleri, ne yazık ki her daim kesintiye uğratılmaya çalışılmıştır. Ülke ne zaman pozitif bir ivme yakalayarak bölgesinde güçlü bir konuma gelse iç ve dış olaylarla bu süreç sabote edilmeye çalışılıyor. Bu yüzden, ülkede gerilim oluşturma adına uğraşanların neden bu zamanı seçtiklerinin cevabı da çok açıktır. Bu ülkede ne yazık ki gelişimi ve ilerlemeyi durdurmaya ayarlı bir zamanlama mekanizmasını yönetenler var. Tıpkı 1980'li yıllarda ülkede başlayan ekonomik değişimi engellemek isteyenlerin, bu ülkeye 1990'lı yılların karanlık zamanlarını yaşattığı gibi. Bu şekilde, siyasi ve sosyal çatışmalar kullanılarak, başta ekonomi olmak üzere ülkenin tüm alanlarında istikrarsızlığın ve kaosun gölgesini hâkim kılmışlardır. Öyle ki, 1990'lı yılları herkes karanlık ve kriz yılları olarak hatırlamaktadır.

"6-7 Ekim Olayları" Kürt meselesini anlama biçimimizi gözden geçirmeyi gerekli kılıyor. Çünkü "6-7 Ekim Olayları" sonrasında, sadece devletin baskıcı politikalarını değiştirmesinin bölgeye özgür ve demokratik bir ortam oluşturmaya yetmediğini anladık. Devlet politikaları ile eşzamanlı olarak PKK- KCKHDP'nin de değişmesi gerekiyor. Bu ikili değişim eşzamanlı gerçekleşmediğinde oluşan şu: KCK'nın gündelik hayatı kontrol edip, alternatif devlet sistemi oluşturması. Üstelik "6-7 Ekim Olayları" doğru okunursa, KCK -PKK -HDP siyasal çizgisinin 1990'ların devletinden daha baskıcı ve şiddet içeren bir siyaset izleyebileceği sonucu çıkıyor. "Demokratik toplum", "çok kültürlülük" gibi kavramlar, hem siyasal hayatta hem de gündelik hayatta bireylerin ve grupların üzerine baskı ve zorlamanın olmamasını işaret eder. Beklenen şey, hem devletin hem de toplumsal gruplardan birinin diğerleri üzerine zorbalık yapmamasını temin etmek, bireylerin ve toplulukların özgür iradesiyle siyaset yapmasını, gündelik hayata katılmasını sağlamaktır.

Obama yönetiminin IŞİD'le mücadele stratejisinin hava saldırıları dışındaki en önemli parçası bu örgüte karşı savaşan yerel gruplara silah yardımı yapmaktı. Kendi kara birliklerini sahaya sürmeyeceğini ilan eden ABD böylece Yemen ve Somali'de başarılı olmayan bir yöntemi IŞİD'e karşı da uygulamaya koyuldu. IŞİD karşıtı koalisyonun savaş stratejisinin zayıf olduğuna işaret eden bütün analizlerin dikkat çektiği şey yerel gruplara verilen silah desteği ile hedefin gerçekleştirilemeyeceği idi. Koalisyon içinde yer almakla birlikte, Obama yönetiminin IŞİD stratejisinden hoşnut olmayan ülkelerinde başında Türkiye geliyor. Bu hoşnutsuzluğun birkaç sebebi var. Öncelikle, ABD'nin stratejisinde Esed rejiminin yıkılmasını hedeflememesi. Bu yüzden en azından şimdilik güvenli bölge ve uçuşa yasak bölge oluşturulmasına sıcak bakılmaması. İkinci olarak ise, IŞİD'in tasfiye edilmesini müteakip Suriye'de ne olacağı konusunda netliğin olmaması. Bunlardan daha önemlisi ise kara harekâtı yapmayan ABD'nin IŞİD ile savaşan gruplara silah yardımının PYD'yi de içermesi.

Adına “çözüm süreci” denen bir süreç resmiyet kazandı, devletin öncelikli gündemine dönüştü. Bu süreçte iki kesim, değişimin önünde direndi. Kürtçü sosyalistler ve Türkçü sosyalistler.

"6-7 Ekim Olayları" siyasal tarihimizin dönüm noktalarından biriydi. Siyasal bir partinin çağrısıyla başlaması, 40 insanın ölmesi, öldürmelerin vahşice olması, eylemlerin "yak- yık- yıldır" şeklinde tanımlayabileceğimiz bir siyasete dayanması, bu olayları dönüm noktası haline getirdi. Bu olaylar kendisinden sonra bir dizi gelişmeye sebep oldu. Çözüm süreci ve PKK'lı Kürtler ile ilgili güçlü negatif algılar oluştu. Olaylar polis yetkilerinin artırılması örneğinde olduğu gibi, bir dizi devlet politikası değişikliği süreci başlattı.

Yılmaz Ensaroğlu, Çözüm Süreci'nin toplum ya da hükümet bağlamında değil, legal ve illegal Kürt siyasi aktörleri açısından da dönülmez bir noktada olduğunun altını çizdi.

SETA Güvenlik Araştırmaları Direktörü Murat Yeşiltaş, Kobani protestolarının doğrudan çözüm sürecini hedef aldığının altını çizdi.