Soğuk Savaş Yıllarını Arayanlar

SoÄŸuk SavaÅŸ yılları kanat ülkeleri için oldukça trajik sonuçlar doÄŸurmuÅŸtur. Bu ülkelerden Türkiye, Batı blokunun 'sıradan bir kanat ülkesi' olarak on yıllarını harcadı. 1970'de 1.5 milyar dolar olan ticaret hacmi, 1980'de 10,5 milyarı ancak bulacaktı. SoÄŸuk Savaşın bittiÄŸi ilan edilirken toplam ticaret hacmimiz sadece 25 Milyar dolardı. Bu tabloya biraz dikkatlice bakan her vicdan sahibi, Türkiye'nin sıradan bir kanat ülkesi olmasının bedelini rahatlıkla görebilir.

Devamı

Merak Değil Tehdit Sorusu 'Eksen mi Kayıyor?'

Ä°srail'in Gazze'ye yönelik insani yardım taşıyan gemilere yönelik sert askeri müdahalesinin yarattığı tartışmalar dinmeden, BirleÅŸmiÅŸ Milletler Güvenlik Konseyi'nde (BMGK) Ä°ran'a yönelik yaptırımların oylanması gündeme geldi. Ä°srail'in uyardım gemilerine sert müdahalesi karşısında sert bir cevap veren Türkiye, BMGK'de yapılan oylamada Brezilya ile birlikte yaptırımlara "hayır" oyu verdi. BaÅŸka türlüsünü beklemek de imkansızdı. Nitekim iki ülke 17 Mayıs'ta Ä°ran'ı ikna ederek "uranyum takas anlaÅŸması" imzalamıştı. Bütün bu geliÅŸmeler bir kez daha ÅŸu soruyu gündeme getirdi; "Türkiye eksen mi deÄŸiÅŸtiriyor, yüzünü DoÄŸu'ya mı dönüyor?" Tüm bu soruları, Türkiye'nın dış politikasını yakından izleyen SETA Vakfı'nın Genel Koordinatörü Taha Özhan'a sorduk. Özhan yaÅŸananları, "Türkiye 'Ankara merkez'li politikanın meyvelerini topluyor" diye özetledi.

Devamı

SETA PANEL Oturum BaÅŸkanı:     Hüseyin Yayman, Gazi Üniversitesi ÖÄŸretim Üyesi KonuÅŸmacılar:     Ahmet Özcan, AraÅŸtırmacı, Yazar     Murat Yılmaz, Siyaset Bilimci     Hatem Ete, SETA Siyaset AraÅŸtırmaları Koordinatörü     Tarih: 27 Mayıs 2010 PerÅŸembe Saat: 16.30 – 18.30 Yer: SETA, Ankara

Siyasi partilerin AK Parti’yi kuÅŸatmak üzere bir araya gelmiÅŸ olmaları ve bürokrasinin perdenin önünden çekilmesi, rekabetin demokratikleÅŸtiÄŸi anlamına gelmiyor.

Referandum sonucuyla ilgili deÄŸerlendirmelerde daha çok MHP'nin baÅŸarısız olduÄŸu tezi öne çıkarılsa da, Baykal sonrası dönemde oluÅŸturulan iyimser hava düÅŸünüldüÄŸünde, CHP de baÅŸarısızlar listesinde yer almaktadır. HAYIR cephesinin liderliÄŸini üstlenen CHP, arkasına aldığı AK Parti karşıtı koalisyonla beraber, referandumda AK Parti'nin yenilgiye uÄŸratılacağına o kadar inanmıştı ki, çıkan sonuç MHP'den öte CHP'yi hayal kırıklığına uÄŸrattı. Referandum, CHP açısından KılıçdaroÄŸlu'nun liderlik potansiyelini ölçme denemesiydi ve görülen o ki, KılıçdaroÄŸlu bu testten baÅŸarılı bir sonuç alamadı. KılıçdaroÄŸlu, CHP'ye oy verenlerin daha coÅŸkulu oy vermelerini saÄŸlamanın yanında, yeni arayışlara girmiÅŸ Alevileri CHP'ye geri çekti ve son dönemde aldığı darbelerle gardı düÅŸmüÅŸ imtiyazlı kesimlerde yeni bir umut yarattı. Buna karşın, muhtemel bir CHP iktidarından kaygı duyan kesimleri birleÅŸtirerek, uzun süredir ertelenen milliyetçi-ülkücü- ulusalcı ayrışmasını tetikleyip, güçlü müttefiki MHP'yi zayıflattı. KılıçdaroÄŸlu bu referandum sonucuyla AK Parti'nin 2011 seçimlerindeki muhtemel galibiyetini tahkim etti. Kısacası KılıçdaroÄŸlu, getirdiÄŸi kadar götürdü, eklediÄŸi kadar çıkardı. KılıçdaroÄŸlu'nun kendisinden beklenen yüksek baÅŸarıyı gösterememesinin birçok toplumsal ve siyasal nedeni var. Ancak toplumsal algıdaki CHP imgesini deÄŸiÅŸtirememesi KılıçdaroÄŸlu hanesine yazılan en büyük eksi puan oldu. Bu çerçevede, KılıçdaroÄŸlu'nun referandumdan çıkaracağı birinci ders, CHP'nin "rejim muhafızı parti" algısını deÄŸiÅŸtirmeden kitlelere açılmasının mümkün olamayacağıdır.

“Söz”ün deÄŸeri sahibine göre ölçülür; yani sözün kendisi kadar onu “kimin” söylediÄŸi ve “nasıl” söylediÄŸi de önemli. Dolayısıyla doÄŸru bir sözü doÄŸru bir ÅŸekilde ortaya koyabilmek sahici bir meziyet. Bunun aksine yanlış bir sözü doÄŸruymuÅŸ gibi aktarmak ya da doÄŸru bir sözü yanlış bir biçimde iletmek ise vahim sonuçlar doÄŸuruyor. Türk medyasının en temel sorunlarından biriyle tam da bu noktada yüzleÅŸiyoruz: Medyamızda sözün özüne, yani “ne” söylendiÄŸine, tarafsız bir biçimde bakmadan ve de sözün doÄŸruluÄŸunu yeterince araÅŸtırmadan haberler üretilebiliyor.

Eski Medya, Yeni Türkiye

Hürriyet gazetesinin 1966’dan beri mensubu, 1974’ten beri de baÅŸyazarı olan Oktay EkÅŸi, 28 Ekim 2010 tarihli köÅŸe yazısından dolayı istifa etti.

Devamı
Renksiz Kokusuz Halk Devrimi Bir Tunus Hikà yesi

Renksiz Kokusuz Halk Devrimi: Bir Tunus Hikâyesi

28 Åžubat'ın hayal ettiÄŸi otoriter bir ülke yaratmayı baÅŸaran Zeynel Abidin bizim ulusalcıların en büyük kahramanı olmalıydı.

Devamı

Asker-siyaset iliÅŸkileri Türk siyasal hayatının her evresinde temel tartışma konularından biri olmuÅŸtur.

Türk siyasal hayatını derinden etkileyen liderlerden biri olan Necmettin Erbakan, 85 yaşında hayatını kaybetti.

Erbakan'ın Türkiye siyasal sistemi içindeki yeri, ÅŸahsını aÅŸan bir bakışla Erbakan mirasına odaklanmayı gerektiriyor.

Türkiye,uzun süredir, yeni bir gelecek inÅŸa etmek yerine, içinde bulunduÄŸu hayati bir krizi aÅŸmak için seçimlere gidiyor.

Biraz vicdan ve haysiyet sahibi her insan, darbecilerden 12 Eylül'de yaptıklarından ötürü azıcık olsun utanmalarını, pişman olduklarını, yaptıklarını bugün için tasvip etmediklerini söylemelerini bekliyor.

Gazze ambargosunun ve mücavir karasuları bölgesinde müdahalelerin meÅŸru olduÄŸunun raporda kabul edilmesi Ä°srail için ana hedefti.

Dünya post-seküler bir siyasal-toplumsal yapıya evrilirken Türkiye'de laikliÄŸi bir hukuki ilke ve düzenleme olarak deÄŸil de bir ideoloji ve hayat biçimi olarak yorumlayanlar içine düÅŸtükleri fasit daireden çıkamıyor.

1960, 1980, 28 Åžubat darbeleri; 2004-2006 darbe planları, 27 Nisan 2007 darbe giriÅŸimi ve 14 Mart 2008 AK Parti'ye kapatma davası nasıl sivil iradeye karşı farklı düzeylerde darbe vurmayı amaçlıyorsa 7 Åžubat da yeni Türkiye'ye karşı bir sabotaj giriÅŸimidir.

MİT görevlilerinin şüpheli sıfatıyla ifadeye çağrıldığı 7 Şubat’la başlayan yeni süreci doğru okumak için, SETA araştırmacılarının yayımladığı analizleri bir arada sunuyoruz.

CHP'nin, iki yıllık bir arayış sürecinden sonra, nihayet 28 Åžubat'ın etkilerinden arınarak merkezsol bir partiye evrilmesi, 28 Åžubat'ın son siyasal mirasının da sahneden çekilmesi anlamına gelecektir.

28 Åžubat, ruhunu primitif batılılaÅŸma sürecinden, adaletini tek parti döneminden, vesayetini 27 Mayıs'tan, zulmünü ise 12 Eylül'den alan kendi kendine kolonyalizm sürecidir.

28 Åžubat'ın iç dinamikleri kesinlikle yadsınamaz, fakat hariçten bir 28 Åžubat okuması yapılmadan da büyük resim görülemez.

Ä°ran, Esad yönetimiyle arasına mesafe koymayı baÅŸarsaydı, bugün sadece Camp David Düzeninin çöküÅŸüne deÄŸil aynı zamanda I. Dünya Savaşı düzeninin de baÅŸtan aÅŸağı tartışılmasının önü açılmış olurdu.