Tam Bir Yıl Olmuş

O sabah piyasalar, Mayıs ayındaki FED dalgasıyla neredeyse eşzamanlı yaşanan Gezi örtüşmesine benzer bir sarsıntıya uyandığından habersizdi.

Devamı
Tam Bir Yıl Olmuş
AK Parti'nin Kendi İktidarıyla Yüzleşmesi

AK Parti'nin Kendi İktidarıyla Yüzleşmesi

AK Parti'ye yönelik "otoriterleşme ve yolsuzluk" suçlamalarının uzun süre iktidarda olan her siyasal partinin karşılaştığı bir durum olduğunu düşünebiliriz. Ancak kendi başarısı ile yüzleşmek bambaşka bir şey.

Devamı

21. yüzyıl üç açıdan İslami siyasetin ve yönetimin normalleşmesi, rasyonel bir zemine oturup tepkisellikten çıkmasının hikâyesi olacaktır.

Kemalizm, Türkiye Cumhuriyeti'nin sadece resmi ideolojisi olarak değil, modernlik projesi olarak da işlev görür. “Beyaz Türkler”in, “endişeli modernler”in, “modernist Türkler”in yaşam rehberine, doğru-yanlış cetveline dönüşür.

Uluslararası alanda, medya manipülasyonlarıyla ortaya çıkan ana eğilimleri siyasal gerçekliğin ta kendisi olarak değerlendirmek ciddi hesap hatalarına yol açabilir.

Geçmişte söylediklerinin, hatta bir sene önce yazdıklarının niçin yanlış olduğunu bugün çeşitli gerekçelerle açıklamaya çalışan aydın tipinin acaba bugüne dair yaptığı analizler ne kadar gerçeğe temas etmektedir?

Demokratik Siyasette Şeffaflığın Yeri

Bugün, demokratik yollarla işbaşına gelmiş yöneticilerin illegal usullerle dinlenmelerini, özel hayatlarının ifşa edilmesini dahi meşru gören bir dengesizlik hali ile karşı karşıyayız.

Devamı
Demokratik Siyasette Şeffaflığın Yeri
Diyanet'in Değişen Misyonu

Diyanet'in Değişen Misyonu

Erken Cumhuriyet döneminde devletin toplumsal dini hayatı "kontrol" etmesi için dizayn edilen bir kurum olarak Diyanet aslında ulemanın daha düşük statüde sisteme eklemlenmesiydi.

Devamı

Okullarda başörtüsünün pedagojiye uygun olmadığını ifade edenler, yasaklar nedeniyle okul kapısında her gün başını açan öğrencilerin yaşadığı travmayı hangi pedagojik teori ile açıklıyorlar?

AK Parti, kimlik ihtiyacını siyasi misyonla ikame ederek, hem tabanına siyasi bir sorumluluk aşıladı, hem de kimliğin yükleyeceği toplumsal taban daralması dezavantajından kurtuldu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Başbakan Davutoğlu... Bundan 17 sene önce birisi, 2014 yılında Türkiye siyasal sisteminin en tepesine bu iki isim oturacak deseydi muhtemelen önüne Hürriyet'in “Muhtar bile olamaz” manşetli nüshası koyulacaktı.

Özellikle berbat bir tercüme bürosunun ötesinde düşünsel faaliyeti bulunmayan, Batı'da(n) ezberledikleri ve akıllarında kalanları Türkçe aktarmaktan başka bir özelliği olmayan, 28 Şubat'la her türlü tefessühün zirvesine çıkmış kalemlerin ontolojik bir düşmanlık besledikleri bir isim oldu.

Kemalizm'in tabelalardaki T.C. savunma düzeyine gerilemesinde ya da bir yamaçtaki ‘Gazi siluetinde' ancak zuhur edebilmesindeki haller, ‘Kürt meselesi dünyası' tarafından da üretilmeye başladı.

“1000 yıllık damar”la bağlantı kurup “100 yıllık parantez”i kapatma vizyonuna sahip olmak Erdoğan'ın özellikle ürettiği bir şey de değil, tersinden Erdoğan ve AK Parti'yi üreten bu topraklara mahsus merkezi bir olgu.

Türkiye'nin normalleşmesini taşıyan ana gövde siyasetten uzaklaştıkça, absürt ve zorlama iktidar mimarileriyle karşı karşıya kalacaktık. Başka bir deyişle, kayıp yıllar olarak kayda geçen 1990'lar, 2000'lere sarkacaktı.

Sene 1998, Diyarbakır DGM İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Recep Tayyip Erdoğan'a ilişkin asker güdümlü kararını açıklar, Erdoğan karardan sonra yaptığı basın toplantısında şöyle der: “Biz maraton koşucusuyuz. Bu şarkı bitmez.”

İran nefretini dahi şekillendirecek hatta Türkiye hükümetine efelenmelerine sebep olacak bir aşk hikâyesi midir grubun İsrail'le ilişkisi?

2014 Türkiye'sinde, özellikle de İslami camiada, en zor bulunacak şey İran taraftarlarıyken, Gülen Grubu binlercesini bulmuş ve devletin kılcal damarlarına yerleştirmiş görünüyor.

Yargı sürecinin Türkiye'nin Gülen hareketi ile yaşadığı-yaşayacağı imtihanın en kolay kısmı olduğu unutulmamalıdır. Daha zoru, Gülen grubunun değişmeye-dönüşmeye direnip direnmeyeceği, daha doğrusu sivilleşme ve normalleşme kararı verip vermeyeceğidir.

SETA analisti Taha Özhan, CHP ve MHP'nin ‘çatı aday' olarak üzerinde uzlaştığı Ekmeleddin İhsanoğlu'nun adaylığını “çok ironik bir senaryo” sözleriyle değerlendirdi.