Ana Muhalefetin İmralı İkilemi

2013 başından itibaren ortaya çıkan diyalog ortamı, İmralı tutanaklarının sızdırılmasına yönelik tepkilerin ardından daha önce PKK tarafından kaçırılan sekiz kamu görevlisinin serbest bırakılmasıyla devam etti. Son gelişmeler, aslında ana muhalefet partisinin İmralı sürecine karşı açıkça tavır alarak ciddi bir zamanlama hatası yaptığını gözler önüne serdi.

Devamı
Ana Muhalefetin İmralı İkilemi
İsrail'in Özrü

İsrail'in Özrü

Türkiye'nin diplomatik başarı hanesine eklenen koca bir artının yanında gerçekçi olmak adına Türkiye ile İsrail arasındaki bölgesel vizyon çatışmaları, İsrail-Filistin sorunu vb. yapısal problemler hesaba katılmalı.

Devamı

Çözüm sürecinde İmralı'dan gelen mesajlar, meşru merkeze yerleşmek için yeni bir kavramsal çerçeve üretme çabasını yansıtıyor.

Irak işgaliyle ilkel Ortadoğu ekosistemi, Arap isyanlarıyla da Camp David Düzeni çöktü. Yeni bölgesel düzen, yeni aktörlerin elinde, yüzyıllık statükonun maliyetine hızla şekilleniyor.

Vesayet sistemi yıllarca kendi icat ettiği iki iç tehditle hem kavga etti hem de varlığını onlar üzerinden sürdürdü. Pejoratif isimleriyle 'irtica ve bölücülük', siyasal adlandırılmalarıyla 'İslam ve Kürt sorunu.' 1980 darbesiyle resmi ideolojiye mugayir her türlü siyasal alternatifin bastırıldığını düşünen müesses nizam, on yıl içerisinde cumhuriyet tarihin en güçlü iki akımının zuhur etmesine en ilkel yollarla müdahale etmekten geri durmadı. Her iki 'iç tehditle' özellikle 1990'larda amansız bir kavgaya giren vesayet rejimi, işi 28 Şubat'ta 'irtica tehdidini' bertaraf etmek üzere darbe yapmaya kadar götürdü. 'Bölücülük tehdidiyle' mücadelesinin bedeli ise PKK terörü ve büyük bir yıkımın ortaya çıkması oldu. Son tahlilde, bugün devam etmekte olan demokratikleşme sürecinin 20-25 yıl önce niye başlamadığının izaha ihtiyacı bulunmaktadır. Zamanın ruhu elbette önemli bir belirleyici olmakla beraber, sorumuzun cevabı, büyük ölçüde merkez sağ veya sol partilerin niçin vesayet rejiminin 'iç tehdit' mühendislikleriyle mücadele edemediklerinde gizlidir.

İçinden geçmekte olduğumuz çözüm süreci, "Türkiye tekrar eski Türkiye'ye dönmesin" çabasının bir meyvesi. Çözüm sürecine artık bir trajik hal alan söylem ve tavırlarla direnenlerde aslında eski Türkiye'nin konforlu siyasi dünyasını özlüyorlar. Eski Türkiye'de siyaset, askeri-yargı vesayet düzeninin müsaade ettiği kimliksiz alanda, üç beş anlamsız tartışma ile senelerin geçirilebildiği yerdi. Kurumsal vesayet sisteminin gerilediği yeni Türkiye'de ise kurucu aktör olmayı göze alamayan bir siyasetin kendi gettosu dışında var olma şansı her geçen gün daralıyor. Buna en açık delil son üç genel seçimde ortaya çıkan tablodur. Bugünlerde eski Türkiye denilince yaşadıklarımız hemen aklımıza gelmeyebilir. Hızlı bir hafıza tazelemesi yapmak gerekirse sadece son otuz yılda yaşadıklarımızı hatırlamamız bile nasıl bir felaketten bugünlere geldiğimizi görmemiz için yeterlidir. Darbe sonrası dayatılan anayasanın kalitesi paralelinde mahkûm olduğumuz Türkiye'de, son otuz yılda onbinlerce kişi Kürt meselesi ve terörden dolayı hayatını kaybetti.

Arjantin-Venezuela-İran Üçgeni

Arjantin'in başkenti Buones Aires'te 1994 yılında gerçekleşen ve İran'ın sorumlu tutulduğu ‘AMIA saldırısı' soruşturmasının yeniden gündeme gelmesi, Latin Amerika-İran ekseninde şekillenen yeni ittifaklara ışık tutması açısından oldukça önem taşıyor.

Devamı
Arjantin-Venezuela-İran Üçgeni
28 Şubat Gerçekleşmiş Darbenin Akim Kalan Hesaplaşması

28 Şubat: Gerçekleşmiş Darbenin Akim Kalan Hesaplaşması

28 Şubat soruşturmasının, bir döneme gerçek anlamıyla ışık tutması ve darbeyle yüzleşme misyonunu karşılaması için, bugüne kadar anlaşılmaz bir tedirginlikle uzak durulan sivil dinamiklere de uzanması gerekmektedir.

Devamı

28 Şubat davası hakkında değerlendirmede bulunan SETA Vakfı Siyaset Direktörü Hatem Ete, 28 Şubat'ın askerin rolünün en az olduğu darbe olmasına rağmen davanın sadece askerlerle sınırlı tutulması ve sivillere uzanmamasını eleştirdi.

28 Şubat davası kapsamında hazırlanan iddianameye değinen SETA Vakfı Başkanı Taha Özhan, 28 Şubat'la esaslı bir hesaplaşma yaşanabilmesi için kurumların ellerindeki belgeleri mahkemeyle paylaşmaları gerektiğini belirtti.

28 Mayıs'ta Taksim Gezi Parkı'nda belli hassasiyetlerle sempati uyandırarak başlayan barışçıl eylemler, polisin orantısız ve yanlış müdahalesi sonrasında radikal sol grupların militanlığı ve ulusalcılarca asıl sahiplerinden çalındı, Taksim Platformu'nun talepleri listesiyle de sivil vesayet gösterisine dönüştü. Demokrasiler açısından son derece sağlıklı ve meşruluğu su götürmez başlangıç, gelişen momentumdan kargaşa çıkarmak suretiyle Başbakan'ı ve AK Parti'yi zayıflatma, uzak ihtimal de olsa düşürme hareketi devşirmeye çalışanlarca gölgelendi. Barışçıl olmaktan uzaklaşıp vandalizme dönüşen olaylarda, biri polis komiseri ikisi eylemci olmak üzere üç vatandaş hayatını kaybetti, içlerinde ağır yaralılar da olmak üzere onlarca polisle birlikte çok sayıda vatandaş yaralandı, kamu mallarına zarar verildi.

Taksim Gezi Parkı olayları bağlamında demokratik bir talebin nasıl ve hangi koşullar içinde ‘karşı şiddet' üreten bir ortama dönüştüğünü doğru okumak gerekiyor.

Türkiye ekonomisinde son 11 yılda gerçekleştirilen iyileştirmeler ekonomideki dengesizliklerden rant sağlayan bazı kesimlerin çıkarlarına ters düşmüştür.

Mısır'daki darbe bir sivil düzensizlik anında ordunun meşru hükümeti korumaması yoluyla gerçekleştirilmiş bir darbedir. 3 Temmuz darbesi, bizdeki 28 Şubat darbe süreci gibi bir ‘veto darbesi'dir.

Çok fazla “Kızıl Orkestra” veya “Ajan Sorge” gibi espiyonaj filmleri izlediğimizden midir yoksa Türkiye dış politikasına henüz değer biçemediğimizden midir bilinmez; hep tarih akıyordur, Türk de bakıyordur.

SETA Başkanı Taha Özhan, Mısır'da darbenin görünen sahnesinin çöktüğünü, görünmeyen aktörlerin ise krizde olduğunu söyledi. Mısır'daki son gelişmeleri Sabah Gazetesinden Dilek Güngör için değerlerinden SETA Başkanı Taha Özhan, "Ordu darbeyi siyasal sürece dönüştüremez" yorumunda bulundu.

Yeni Asya Gazetesinden H. Hüseyin Kemal'e demokrasi, liberalizm ve alternatif modernite inşası konularında değerlendirmelerde bulunan SETA Araştırma Asistanı Ömer Aslan, “İslâm dünyasında hayat bulabilecek ve kendimize has bir çoğulculuk anlayışıyla kurulabilecek bir alternatif modernite inşasının, eğer bir gün gerçekleşecekse, olağanüstü zor ve zaman alacak bir mevzu olduğunu söyleyebiliriz.” dedi.

Erdoğan, Davutoğlu ve Fidan kendi işlerini yaparken kendilerine dayatılan parantezleri aştıkları için hedef seçiliyor. Bu sebepten yapılan operasyonlar Türkiye kamuoyu nezdinde ters tepiyor.

Türkiye'de MİT Krizi'yle tartışmaların odağı olan Fidan'ın bu kez uluslararası kamuoyunun gündemine gelmesi, birçok tartışma ve yorumu da beraberinde getirdi. Bu tartışmalar bağlamında SETA araştırmacılarının yaptığı analizleri bir arada sunuyoruz.

TBMM Darbe ve Muhtıraları Araştırma Komisyonu'nun Kasım 2012'de yayınladığı rapor ve ele aldığı konular 13 Aralık 2012 tarihinde SETA'da tartışıldı.

28 Şubat 1997'de gerçekleşen “post-modern darbe”nin devlet ve toplum üzerinde yol açtığı tahribat ve hâlâ giderilmemiş mağduriyetler SETA'da tartışıldı.